27
--- alıntı ---
galatasaray ve beşiktaş kuluplerinin diğer beş büyük avrupa ligi takımları ve hatta türkiye süper ligi kulupleri ile arasında bir fark var. sizce bu nedir ? bu fiki teknik adam diğerlerinden bizim ülkemizde nasıl ayrılır, istisna olur ?
bundesliga ile başlayalım. birinci bundesligada yer alan on sekiz kulubün bugün hocasının tercüman kullandığı tek bir takım dahi yoktur. sezon başı istisna olarak wolfsburg'un başındaki ingiliz steve mcclaren vardı ki iyi bir hoca olmasına rağmen gönderildi. üstelik ingiliz hocanın her şeye rağmen artısı şuydu ki takımdaki pek çok insan ingilizce konuşabiliyordu.. en başarısızlarından birisi tercüman kullanmak zorunda kalan tek hoca oldu. başka da yok ve bu da çok fazla önemsenir burada. almanca bilmeyen hocanın yaşama şansını bırakın seçilme şansı dahi yoktur. çok sık bu örneği veriyorum ama röportajını canlı canlı izlediğim için biraz da.. mourinho, şampiyonlar ligini kupasını kaldırdığı vakit biraz da laf olsun diye bundesligaya gelir misin sorusuna ciddi ciddi şu şekilde cevap verdi:
"bir gün almanca öğrenebileceğime kanaat getirirsem neden olmasın ?"
serie a'ya gelirsek.. sezon başında ispanyol rafael benitez inter'i çalıştırdı ama sonunu biliyorsunuz; steve mcclaren gibi gönderildi. bunun dışında italyan olmayan hocalara bakarsak üç isim var. italyan vatandaşlığını almış ve tam on iki yıl italyada top koşturmuş mihajlovic fiorentina'nın başında iken tercümana ihtiyaç duymuyor ve yine bugün inter'de brezilyalı leonardo bulunuyor ki 4 yıl milan'da top koşturup jubilesi için bir yıl daha tekrardan buraya dönmüştür. şurada tercümana ihtiyacı olmadığını anlayacağınız video mevcut. son italyan olmayan örnek ise catania'nın başında yine yakından tanıdığımız diego simeone.. italya'da altı yıl futbolculuk dönemi geçirdikten sonra tercümana ihtiyacı olmadığını şuradan anlayabilirsiniz. diğer teknik adamların hepsi yerlidir. geride kalanlar da italyan zaten..
la liga biraz karışık çünkü işin içerisinde ispanyolca var. güney amerika'nın brezilya dışında kalan kısmı ispanyolca konuşabildiği gibi portekizce ile ispanyolca arasında da çok ciddi bir farkın olmadığını ben dil kursunda gördüm zaten. mourinho her ikisine de hakim bir adam ve tercüman kullanmıyor. ispanyol olmayan teknik adamlara gelirsek eğer;
real sociedad'ın teknik direktörü martin lasarte. uruguaylı ve haliyle ana dili ispanyolca. tercüman kullanmıyor, oyuncularıyla ana diliyle anlaşıyor.
malaga'nın başında şilili antrenör manuel pellegrini. ülkesinin ana dili ispanyolca, tercüman kullanmıyor.
espanyol'un başında bulunan arjantinli genç teknik adam mauricio pochettino'nun ana dili ispanyolca ve dahası ispanyol vatandaşlığı dahi var. real zaragoza'nın başındaki meksika'lı javier aguirre de keza ana dili ispanyolca olangillerdendir. mallorca'nın başındaki danimarkalı michael laudrup ise ayrı bir şekilde incelenmelidir. tercümana ihtiyacı olmadığı gibi bu konu hakkında bir kaç kelam etmişliği de mevcut.
ligue 1'e geldiğimizde ise değişen çok bir şey yok. fransız olmayan teknik adama sahip 3 kulup mevcut.
ligin on dördüncü sırasında bulunan nancy takımının başında bulunan uruguay'lı tekik adam. lakin altı yıl boyunca fransa liginde top koşturduğundan dolayı tercümana ihtiyaç duymuyor. şurada da gördüğünüz gibi şakır şakır fransızca konuşabiliyor. diğer iki fransız olmayan teknik adam ise ligin sonuncu ve sondan birincisidir. lens takımının başında ve şurada gördüğünüz gibi tercümana ihtiyaç duymadan derdini anlatabiliyor zira nancy ile beş rennes ile üç yıl filan fransa liginde çalıştığı için ihtiyaç duymuyor. son fransız olmayan teknik adam ise ligin sonuncu sırasındaki arles'in denizlispor'u da çalıştırmış bosnalı teknik adam faruk hadzibegic. fransız değil diyorum ama fransa vatandaşlığı var ve tercümana kesinlikle ihtiyaç duymuyor zira hem oyuncu hem teknik adam olarak on yılı aşkın bir süreyi fransa'da geçirdi. velhasıl fransa liginde an itibariyle hiçbir teknik adam tercüman kullanmıyor serie a , bundesligada ve la ligada olduğu gibi..
çok gerek yok aslında premiere ligi detaylı incelemeye. altı tane iskoç, bir iki tane gallili teknik adam.. italyan ancelotti'nin böyle bir şeye ihtiyacı yok şuradan da anlaşıldığı üzere. keza arsene wenger'in bırakın ingilizcesini.. almancası bile muhteşem.! geçen gördüm şok oldum.. birleşik krallığın dışından gelip de burada antrenör olanların ingilizcesi inanılmaz. hiçbir antrenör tercümana ihtiyaç duymuyor diğer bütün liglerde olduğu gibi..
bizim ligimiz de bu açıdan diğerlerinden çok farklı değil aslında. sezon başında tercüman kullanan dört takımın hocası da gönderildi. bugün doll yerine gelen yardımcısı ralf zumdick, schuster,hagi,rijkaard sonrası tercüman kullanan tek hoca olarak hayatına devam ediyor. yukarıya oynayan takımların kriter olarak aldıkları beş büyük ligden hiçbir takım tercüman kullanmıyor bugün. türkiye süper liginde olduğu gibi bundesliga ve serie a'da da tercüman kullanan hocaların hemen hepsi gönderilmek durumunda kaldı; benitez,mcclaren v.s..
elbette tercüman kullanmak zorunda kalıp da başarılı olan çok fazla teknik adam mevcut. lakin günümüzde artık futbol ülkeler arası mesafeyi azalttı ve artık detaylar şampiyonlukları belirliyor. yüzde otuz daha az anlaşıldığınız bir ortam aynı zamanda pek çok ayrıntıya yeteri kadar sahip olmadığınızın da bir göstergesi. geçmişi boşverin, bugün durum budur. la liga kendisine ispanyolca konuşamayan bir hoca alıyor mu ? serie italyanca konuşamayan bir hoca ? peki bundesligada steve mcclaren, hemen herkesin anladığı ingilizce konuşacağı için neden olay oldu ve istisna olarak yaftalandı?
şu istatistiğe ulaşmak için kabaca baktığımda; ingiltere, birleşik krallığından hocaları kendine seçiyor. altı tane iskoç ya da galer'den hughsler filan. hiç uruguaylı bir hoca almıyor ligine la liga gibi. ispanyolca'dan kaynaklı la liga da şili,arjantin,uruguay'ı seçiyor. almanya da avusturya,hollanda,isviçre gibi almanca konuşabilen ülkeleri.. neden ? istisnalar da kovuluyor.
uçaktaki çizik gibidir tercüman kullanmak.. belki görünürde çok bir şey ifade etmez ama uçak belirli bir hıza çıktığında o çizik nasıl düşme nedeni ise birbirlerine denk kuvvetlerin yarışmasında tercüman kullanan da çakılmak zorunda kalıyor. benim beş artı türkiye süper liginden çıkardığım sonuç budur. galatasaray artık kendisine tercüman kullanmadan derdini anlatan bir teknik adam bulmak durumundadır keza beşiktaş da..
--- alıntı ---
http://devrimderki.blogspot.com/...e-besiktas-fark.html
galatasaray ve beşiktaş kuluplerinin diğer beş büyük avrupa ligi takımları ve hatta türkiye süper ligi kulupleri ile arasında bir fark var. sizce bu nedir ? bu fiki teknik adam diğerlerinden bizim ülkemizde nasıl ayrılır, istisna olur ?
bundesliga ile başlayalım. birinci bundesligada yer alan on sekiz kulubün bugün hocasının tercüman kullandığı tek bir takım dahi yoktur. sezon başı istisna olarak wolfsburg'un başındaki ingiliz steve mcclaren vardı ki iyi bir hoca olmasına rağmen gönderildi. üstelik ingiliz hocanın her şeye rağmen artısı şuydu ki takımdaki pek çok insan ingilizce konuşabiliyordu.. en başarısızlarından birisi tercüman kullanmak zorunda kalan tek hoca oldu. başka da yok ve bu da çok fazla önemsenir burada. almanca bilmeyen hocanın yaşama şansını bırakın seçilme şansı dahi yoktur. çok sık bu örneği veriyorum ama röportajını canlı canlı izlediğim için biraz da.. mourinho, şampiyonlar ligini kupasını kaldırdığı vakit biraz da laf olsun diye bundesligaya gelir misin sorusuna ciddi ciddi şu şekilde cevap verdi:
"bir gün almanca öğrenebileceğime kanaat getirirsem neden olmasın ?"
serie a'ya gelirsek.. sezon başında ispanyol rafael benitez inter'i çalıştırdı ama sonunu biliyorsunuz; steve mcclaren gibi gönderildi. bunun dışında italyan olmayan hocalara bakarsak üç isim var. italyan vatandaşlığını almış ve tam on iki yıl italyada top koşturmuş mihajlovic fiorentina'nın başında iken tercümana ihtiyaç duymuyor ve yine bugün inter'de brezilyalı leonardo bulunuyor ki 4 yıl milan'da top koşturup jubilesi için bir yıl daha tekrardan buraya dönmüştür. şurada tercümana ihtiyacı olmadığını anlayacağınız video mevcut. son italyan olmayan örnek ise catania'nın başında yine yakından tanıdığımız diego simeone.. italya'da altı yıl futbolculuk dönemi geçirdikten sonra tercümana ihtiyacı olmadığını şuradan anlayabilirsiniz. diğer teknik adamların hepsi yerlidir. geride kalanlar da italyan zaten..
la liga biraz karışık çünkü işin içerisinde ispanyolca var. güney amerika'nın brezilya dışında kalan kısmı ispanyolca konuşabildiği gibi portekizce ile ispanyolca arasında da çok ciddi bir farkın olmadığını ben dil kursunda gördüm zaten. mourinho her ikisine de hakim bir adam ve tercüman kullanmıyor. ispanyol olmayan teknik adamlara gelirsek eğer;
real sociedad'ın teknik direktörü martin lasarte. uruguaylı ve haliyle ana dili ispanyolca. tercüman kullanmıyor, oyuncularıyla ana diliyle anlaşıyor.
malaga'nın başında şilili antrenör manuel pellegrini. ülkesinin ana dili ispanyolca, tercüman kullanmıyor.
espanyol'un başında bulunan arjantinli genç teknik adam mauricio pochettino'nun ana dili ispanyolca ve dahası ispanyol vatandaşlığı dahi var. real zaragoza'nın başındaki meksika'lı javier aguirre de keza ana dili ispanyolca olangillerdendir. mallorca'nın başındaki danimarkalı michael laudrup ise ayrı bir şekilde incelenmelidir. tercümana ihtiyacı olmadığı gibi bu konu hakkında bir kaç kelam etmişliği de mevcut.
ligue 1'e geldiğimizde ise değişen çok bir şey yok. fransız olmayan teknik adama sahip 3 kulup mevcut.
ligin on dördüncü sırasında bulunan nancy takımının başında bulunan uruguay'lı tekik adam. lakin altı yıl boyunca fransa liginde top koşturduğundan dolayı tercümana ihtiyaç duymuyor. şurada da gördüğünüz gibi şakır şakır fransızca konuşabiliyor. diğer iki fransız olmayan teknik adam ise ligin sonuncu ve sondan birincisidir. lens takımının başında ve şurada gördüğünüz gibi tercümana ihtiyaç duymadan derdini anlatabiliyor zira nancy ile beş rennes ile üç yıl filan fransa liginde çalıştığı için ihtiyaç duymuyor. son fransız olmayan teknik adam ise ligin sonuncu sırasındaki arles'in denizlispor'u da çalıştırmış bosnalı teknik adam faruk hadzibegic. fransız değil diyorum ama fransa vatandaşlığı var ve tercümana kesinlikle ihtiyaç duymuyor zira hem oyuncu hem teknik adam olarak on yılı aşkın bir süreyi fransa'da geçirdi. velhasıl fransa liginde an itibariyle hiçbir teknik adam tercüman kullanmıyor serie a , bundesligada ve la ligada olduğu gibi..
çok gerek yok aslında premiere ligi detaylı incelemeye. altı tane iskoç, bir iki tane gallili teknik adam.. italyan ancelotti'nin böyle bir şeye ihtiyacı yok şuradan da anlaşıldığı üzere. keza arsene wenger'in bırakın ingilizcesini.. almancası bile muhteşem.! geçen gördüm şok oldum.. birleşik krallığın dışından gelip de burada antrenör olanların ingilizcesi inanılmaz. hiçbir antrenör tercümana ihtiyaç duymuyor diğer bütün liglerde olduğu gibi..
bizim ligimiz de bu açıdan diğerlerinden çok farklı değil aslında. sezon başında tercüman kullanan dört takımın hocası da gönderildi. bugün doll yerine gelen yardımcısı ralf zumdick, schuster,hagi,rijkaard sonrası tercüman kullanan tek hoca olarak hayatına devam ediyor. yukarıya oynayan takımların kriter olarak aldıkları beş büyük ligden hiçbir takım tercüman kullanmıyor bugün. türkiye süper liginde olduğu gibi bundesliga ve serie a'da da tercüman kullanan hocaların hemen hepsi gönderilmek durumunda kaldı; benitez,mcclaren v.s..
elbette tercüman kullanmak zorunda kalıp da başarılı olan çok fazla teknik adam mevcut. lakin günümüzde artık futbol ülkeler arası mesafeyi azalttı ve artık detaylar şampiyonlukları belirliyor. yüzde otuz daha az anlaşıldığınız bir ortam aynı zamanda pek çok ayrıntıya yeteri kadar sahip olmadığınızın da bir göstergesi. geçmişi boşverin, bugün durum budur. la liga kendisine ispanyolca konuşamayan bir hoca alıyor mu ? serie italyanca konuşamayan bir hoca ? peki bundesligada steve mcclaren, hemen herkesin anladığı ingilizce konuşacağı için neden olay oldu ve istisna olarak yaftalandı?
şu istatistiğe ulaşmak için kabaca baktığımda; ingiltere, birleşik krallığından hocaları kendine seçiyor. altı tane iskoç ya da galer'den hughsler filan. hiç uruguaylı bir hoca almıyor ligine la liga gibi. ispanyolca'dan kaynaklı la liga da şili,arjantin,uruguay'ı seçiyor. almanya da avusturya,hollanda,isviçre gibi almanca konuşabilen ülkeleri.. neden ? istisnalar da kovuluyor.
uçaktaki çizik gibidir tercüman kullanmak.. belki görünürde çok bir şey ifade etmez ama uçak belirli bir hıza çıktığında o çizik nasıl düşme nedeni ise birbirlerine denk kuvvetlerin yarışmasında tercüman kullanan da çakılmak zorunda kalıyor. benim beş artı türkiye süper liginden çıkardığım sonuç budur. galatasaray artık kendisine tercüman kullanmadan derdini anlatan bir teknik adam bulmak durumundadır keza beşiktaş da..
--- alıntı ---
http://devrimderki.blogspot.com/...e-besiktas-fark.html