108
bir polyanna taraftar olarak söyleyeceğim ilk şey arena’da galatasaray’ın kaybetmediği olacak. bunu gaziantep kupa maçından sonra yazacaktım ama utandım doğrusu.
galatasaray takımı müthiş mücadele ediyor. tipik bir türk ligi söylemi bu. iyi mücadele ettik, pozisyonlara da girdik ama gol atmayı başaramadık, önümüzdeki maçlara bakıcaz. bir diğer klişe puan veya puanlar almaya geldik. ben bu lafları türk futboluna ümit özat’ın soktuğunu düşünüyorum.
neyse konumuz bunlar değil. maça gelelim.
galatasaray tt arena’da ajax, sivas, eskişehir, buca, gaziantep, buca ve bu akşam karabük’le oynadı. hiç birinde yenilmedi. marifet mi? elbette. ama asıl önemlisi ajax hariç bütün maçları tek kale gol atan kaleye şeklinde oynadı. hiç de küçümsenecek şey değil. ajax’ı yenmeliydik, stad açılış maçımızdı. gaziantep’i yenmeliydik kupada devam etmek için. karabük’ü yenmeliydik, niyesi yok yenmeliydik işte.
mücadele mevzusuna geleyim mi? evet bu takım müthiş mücadele ediyor. tekmeye kafa sokuyor. kadronun neredeyse tamamı bu tip oyunculardan oluşuyor. bunlara baros ve kewell da dahil. bu kadroda sanatçı diyebileceğimiz tek oyuncu yekta. hani ayağına top yakışan oyuncu denenlerden. koskoca türkiye’de ayağına top yakışan tek türk oyuncu arda turan bizim kadromuzda. ama adam sakat. diyorlar ki aslında sakat değil, bilerek oynamıyor. evet. arda kafadan sakat. bir delikanlı çıkıp da bunu söyleyemedi, ben söyleyeyim, oğlum gibi seviyorum nede olsa.
şeytan ayrıntıda gizlidir demiş biri ama valla bilmiyorum kim demiş. belki de bir kutsal kitapta yazıyordur. ama galatasaray’a çok uyan bir söz. defalarca yazdım bu konuyu. muhteşem yazanlar tarafından deforme edilince değeri kalmadı ama umurumda değil. saha içinde ne olduğu çok önemli. örnek vereyim, bizim bir murat ceylan’ımız yok. kim mi? gaziantepspor’un orta sahanın ortası oynayan adamı. mezura kadar boyu var. emre belözoğlu yazınca kızanlar var ya, onlar için veriyorum murat örneğini. aynı adamlar. emre yılda 3,5 milyon yuro alıyor, murat en fazla 500 bin tl alıyordur. bugünkü kura göre, emre yılda 7 milyon 800 bin tl alırken, murat 500 bin tl alıyor. kıyası anladınız değil mi? bu yazıları okuyanlar bunları bugünkü kur hesabını vermeden de anlar zaten, bulutsuzluk özlemi stili.
galatasaray tt arena’da saldırıyor. sürekli saldırıyor. rakibe çok az pozisyon veriyor. ama son 2 maçtır kazanamıyor. bunun bir açıklaması var mı? elbette var. deplasmandaki galatasaray’la kıyaslarsanız anlamı olduğunu görürsünüz. içerde saldıran, deplasmanda ürkek ceylan bir takım. neden? çok soru soruyorum biliyorum ama burası benim alanım ve burada soruları ben sorarım. galatasaray takımının özgüveni hiç yok, hem de hiç. o yüzden deplasmanlarda kayıp, içerde aslan. sezonun ilk devresini düşünün, içerde maç kaybetmediğimiz 6 maç olsaydı bu durumda olur muyduk? el cevap: olmazdık.
gelelim bu işlerin sebeplerine. içerde saldırıp gol bulamıyoruz hatta servet’i bile santrafora gönderiyoruz. evet, rijkaard da yapmıştı bunu, ve çok eleştirmiştim. çünkü bu rijkaard’ın tarzı değil. servet’i sıkışınca santrafora göndermek hagi, lucsecu, capello, hiddink gibi kazanmaya odaklı adamların tarzı. hagi açısında çelişki yok bu anlamda. ama takımın düştüğü aciz durumu da kanıtlıyor. bir iki cümle öncesini iyi okursanız, rijkaard’ın galatasaray’ının da çaresiz duruma düşmüş olduğunu anlarsınız, ama bazıları anlamaz. olsun (pilli bebek –akustik versiyonu).
galatasaray’ın bir türlü istenen pozisyona gelememesinin asıl sebebi elbette yönetim. saha içine baktığımızda dengesiz bir kadro görüyoruz. klasik muhabbettir ya, askerler-generaller. galatasaray’da general yok. bir tane bile general yok, bak bir daha söylüyorum bir tane bile general yok. ya er var ya astsubay. takımı yönetecek, zeka seviyesini arttıracak general yok. var mı? kim? baros? kewell? neill?
bir türlü maça gelemedik değil mi, farkındayım. maça gelelim o zaman. galatasaray kendi sahasında pozisyon vermiyor rakibine. sebebi nedir bilmiyorum. ama sanırım arena’nın sahaya dik gelen tribünleri rakibi etkiliyor. hahaha. bu kadar değil elbette, takımın kendi sahasında oynamasının güveni de var. haftaya ankaragücü deplasmanındayız, iyi izleyin maçı. hem bizi hem rakibi. kim neye cüret ediyor dikkat ederseniz anlarsınız. cana orta saha, neill sağ bek, zan stoper. ne oldu abi? değişen ne var. rakip gelebildi mi? hadi emenike olmayan karabük yarım takım. gaziantep gelebilmiş miydi? büyük kaptan bülent korkmaz maç öncesi hedefe ulaştı g.antep, çok sıkmadılar gibi şeyler söyledi. peki uzatmadaki servet’in kafası gol olsaydı, g.antep galatasaray kalesine gidemediğine, pozisyona giremediğine pişman olmayacak mıydı? bunun topun 5 santim aşağıdan geçmesi mevzusu olmadığını anlar bu yazıyı okuyanlar diye umuyorum.
yani ki, cana stoper, neill orta saha, yekta yedek veya değil. galatasaray takımının bugünkü durumunun futbolcu seçimiyle ilgisi yok. evet, genelin tersini söylüyorum, farkındayım. herkes hoca hariç, futbolcular ve yönetim suçlu diyor. ben asla öyle düşünmedim. herkesin belli bir sorumluluğu vardır.
bildiğim şeyler var bu futbol oyununda. kötü giden işlerin baş sorumlusu başkandır. sonra teknik direktör, sonra futbolculardır. taraftar mı? evet, taraftar suçludur. ne başkan, ne teknik direktör, ne futbolcu seçimine etkisi olmayan taraftar suçludur. ultraslan suçludur. evet!!!
eğer mehmet demirkol’un etkisinde değilseniz hagi’yi şu anki durumda dar ağacına çekmezsiniz. hagi, aynı takipçisi olduğu lucescu gibi bir hocadır. ne hiddink, capello gibi bize nispeten uzak ama mustafa denizli, daum gibi yakın teknik direktörler gibi kısa yolları iyi kullanan bir adamdır. unutmadan, ne de rijkaard gibi bir oyun şeklini ezberletme derdinde bir hocadır. yani, ne hiddink gibi 3 ay chelsea’nin başına geçebilecek ne de rijkaard gibi birkaç sene sabır beklenebilecek bir adamdır hagi. dikkkafalı olduğu söyleniyor. futbol camiasında kim dikkafalı değil ki. milli takımın başındaki hiddink mi? mehmet aurolio’yo ben mi mehmet topal’a tercih ediyorum? bu işleri bırakın? marka peşinde koşmayın. lady gaga mısınız lan siz? moda, insanın kendine yakışanı giymesidir. hagi bize yakışıyor. adnan polat hagi’yi gönderir mi? valla kendi bilir !
karabük maçında %100 penaltıyı vermeyen ilker meral için dedim ki “ulan hala ne istiyorsunuz bu takımdan”. daha ne diyeyim ki?
galatasaray takımı müthiş mücadele ediyor. tipik bir türk ligi söylemi bu. iyi mücadele ettik, pozisyonlara da girdik ama gol atmayı başaramadık, önümüzdeki maçlara bakıcaz. bir diğer klişe puan veya puanlar almaya geldik. ben bu lafları türk futboluna ümit özat’ın soktuğunu düşünüyorum.
neyse konumuz bunlar değil. maça gelelim.
galatasaray tt arena’da ajax, sivas, eskişehir, buca, gaziantep, buca ve bu akşam karabük’le oynadı. hiç birinde yenilmedi. marifet mi? elbette. ama asıl önemlisi ajax hariç bütün maçları tek kale gol atan kaleye şeklinde oynadı. hiç de küçümsenecek şey değil. ajax’ı yenmeliydik, stad açılış maçımızdı. gaziantep’i yenmeliydik kupada devam etmek için. karabük’ü yenmeliydik, niyesi yok yenmeliydik işte.
mücadele mevzusuna geleyim mi? evet bu takım müthiş mücadele ediyor. tekmeye kafa sokuyor. kadronun neredeyse tamamı bu tip oyunculardan oluşuyor. bunlara baros ve kewell da dahil. bu kadroda sanatçı diyebileceğimiz tek oyuncu yekta. hani ayağına top yakışan oyuncu denenlerden. koskoca türkiye’de ayağına top yakışan tek türk oyuncu arda turan bizim kadromuzda. ama adam sakat. diyorlar ki aslında sakat değil, bilerek oynamıyor. evet. arda kafadan sakat. bir delikanlı çıkıp da bunu söyleyemedi, ben söyleyeyim, oğlum gibi seviyorum nede olsa.
şeytan ayrıntıda gizlidir demiş biri ama valla bilmiyorum kim demiş. belki de bir kutsal kitapta yazıyordur. ama galatasaray’a çok uyan bir söz. defalarca yazdım bu konuyu. muhteşem yazanlar tarafından deforme edilince değeri kalmadı ama umurumda değil. saha içinde ne olduğu çok önemli. örnek vereyim, bizim bir murat ceylan’ımız yok. kim mi? gaziantepspor’un orta sahanın ortası oynayan adamı. mezura kadar boyu var. emre belözoğlu yazınca kızanlar var ya, onlar için veriyorum murat örneğini. aynı adamlar. emre yılda 3,5 milyon yuro alıyor, murat en fazla 500 bin tl alıyordur. bugünkü kura göre, emre yılda 7 milyon 800 bin tl alırken, murat 500 bin tl alıyor. kıyası anladınız değil mi? bu yazıları okuyanlar bunları bugünkü kur hesabını vermeden de anlar zaten, bulutsuzluk özlemi stili.
galatasaray tt arena’da saldırıyor. sürekli saldırıyor. rakibe çok az pozisyon veriyor. ama son 2 maçtır kazanamıyor. bunun bir açıklaması var mı? elbette var. deplasmandaki galatasaray’la kıyaslarsanız anlamı olduğunu görürsünüz. içerde saldıran, deplasmanda ürkek ceylan bir takım. neden? çok soru soruyorum biliyorum ama burası benim alanım ve burada soruları ben sorarım. galatasaray takımının özgüveni hiç yok, hem de hiç. o yüzden deplasmanlarda kayıp, içerde aslan. sezonun ilk devresini düşünün, içerde maç kaybetmediğimiz 6 maç olsaydı bu durumda olur muyduk? el cevap: olmazdık.
gelelim bu işlerin sebeplerine. içerde saldırıp gol bulamıyoruz hatta servet’i bile santrafora gönderiyoruz. evet, rijkaard da yapmıştı bunu, ve çok eleştirmiştim. çünkü bu rijkaard’ın tarzı değil. servet’i sıkışınca santrafora göndermek hagi, lucsecu, capello, hiddink gibi kazanmaya odaklı adamların tarzı. hagi açısında çelişki yok bu anlamda. ama takımın düştüğü aciz durumu da kanıtlıyor. bir iki cümle öncesini iyi okursanız, rijkaard’ın galatasaray’ının da çaresiz duruma düşmüş olduğunu anlarsınız, ama bazıları anlamaz. olsun (pilli bebek –akustik versiyonu).
galatasaray’ın bir türlü istenen pozisyona gelememesinin asıl sebebi elbette yönetim. saha içine baktığımızda dengesiz bir kadro görüyoruz. klasik muhabbettir ya, askerler-generaller. galatasaray’da general yok. bir tane bile general yok, bak bir daha söylüyorum bir tane bile general yok. ya er var ya astsubay. takımı yönetecek, zeka seviyesini arttıracak general yok. var mı? kim? baros? kewell? neill?
bir türlü maça gelemedik değil mi, farkındayım. maça gelelim o zaman. galatasaray kendi sahasında pozisyon vermiyor rakibine. sebebi nedir bilmiyorum. ama sanırım arena’nın sahaya dik gelen tribünleri rakibi etkiliyor. hahaha. bu kadar değil elbette, takımın kendi sahasında oynamasının güveni de var. haftaya ankaragücü deplasmanındayız, iyi izleyin maçı. hem bizi hem rakibi. kim neye cüret ediyor dikkat ederseniz anlarsınız. cana orta saha, neill sağ bek, zan stoper. ne oldu abi? değişen ne var. rakip gelebildi mi? hadi emenike olmayan karabük yarım takım. gaziantep gelebilmiş miydi? büyük kaptan bülent korkmaz maç öncesi hedefe ulaştı g.antep, çok sıkmadılar gibi şeyler söyledi. peki uzatmadaki servet’in kafası gol olsaydı, g.antep galatasaray kalesine gidemediğine, pozisyona giremediğine pişman olmayacak mıydı? bunun topun 5 santim aşağıdan geçmesi mevzusu olmadığını anlar bu yazıyı okuyanlar diye umuyorum.
yani ki, cana stoper, neill orta saha, yekta yedek veya değil. galatasaray takımının bugünkü durumunun futbolcu seçimiyle ilgisi yok. evet, genelin tersini söylüyorum, farkındayım. herkes hoca hariç, futbolcular ve yönetim suçlu diyor. ben asla öyle düşünmedim. herkesin belli bir sorumluluğu vardır.
bildiğim şeyler var bu futbol oyununda. kötü giden işlerin baş sorumlusu başkandır. sonra teknik direktör, sonra futbolculardır. taraftar mı? evet, taraftar suçludur. ne başkan, ne teknik direktör, ne futbolcu seçimine etkisi olmayan taraftar suçludur. ultraslan suçludur. evet!!!
eğer mehmet demirkol’un etkisinde değilseniz hagi’yi şu anki durumda dar ağacına çekmezsiniz. hagi, aynı takipçisi olduğu lucescu gibi bir hocadır. ne hiddink, capello gibi bize nispeten uzak ama mustafa denizli, daum gibi yakın teknik direktörler gibi kısa yolları iyi kullanan bir adamdır. unutmadan, ne de rijkaard gibi bir oyun şeklini ezberletme derdinde bir hocadır. yani, ne hiddink gibi 3 ay chelsea’nin başına geçebilecek ne de rijkaard gibi birkaç sene sabır beklenebilecek bir adamdır hagi. dikkkafalı olduğu söyleniyor. futbol camiasında kim dikkafalı değil ki. milli takımın başındaki hiddink mi? mehmet aurolio’yo ben mi mehmet topal’a tercih ediyorum? bu işleri bırakın? marka peşinde koşmayın. lady gaga mısınız lan siz? moda, insanın kendine yakışanı giymesidir. hagi bize yakışıyor. adnan polat hagi’yi gönderir mi? valla kendi bilir !
karabük maçında %100 penaltıyı vermeyen ilker meral için dedim ki “ulan hala ne istiyorsunuz bu takımdan”. daha ne diyeyim ki?