152
ibb – galatasaray : 3-1
yine deplasman yine mağlup galatasaray. bu sezon böyle, iddaa’da galatasaray gördüğünüz yere 1 yazın, daha önce söylemiştim.
bir olimpiyat stadı klasiği olarak müthiş bir rüzgarla başladı maç. rüzgar ilk devre galatasaray lehineydi. 1-0 önde kapattı devreyi. pozisyon bulamadan ama. ligin en iyi kalecilerinden hasagiç’in olmamasına rağmen.
böyle havalarda, böyle sahalarda yerden sektirip kaleye vurmak büyük önem taşır. sabri, çağlar, ve culio’dan bekledim bu şutları. sadece culio serbest vuruşta denedi bunu.
ibb’yi yabana atmayın yalnız. bu stadın koşullarını en iyi bilen takım. ilk devre adam gibi atak bile yapamadılar. isveçli oyuncularının kafayla gökyüzüne diktiği top dışında galatasaray kalesine gelmediler. ama ikinci devre stadı bildiklerini net gösterdiler. şöyle ki, rüzgarla birlikte oynuyorsanız 2 seçeneğiniz var, ya uzaklardan kaleye isabetli şutlar atarsınız ya da ayağa paslarla rakibin üstüne gidersiniz. uzaktan şut atmak için oyunu rakip sahada oynamanız ve rakibin alanı iyi kapatması gerekir. ilk devre olan budur. ibb alanı iyi kapattı ve galatasaray rakip alanda oynadı. ama doğru dürüst şut çıkmadı. bunda özgüven eksikliğinin de rolü büyük. meraklısı bir cuma vezirspor’a gelirse onlara numune gösterebilirim. dağlara, taşlara vurmama rağmen maç boyu bunu denemekten vazgeçmem, çoğunlukla sonuç alırım. halı saha diye küçümsemeyin, ligde oynadığım zamanlarda da yapardım bunu. ama galatasaraylı futbolcular ilk göklere giden şutlarından sonra bundan vazgeçtiler. vursanıza abicim, vurmazsan gol olmaz. hem de rüzgar senden yanayken. pas organizasyonuna zaten kapanan ibb savunması izin vermiyor, adamlar kontra bile denemiyor.
abdullah avcı bir tuzak kurmuş galatasaray’a ve sonucunu aldı. ikinci devre bir de baktık galatasaray kale ağlarından oluşan tuzağa yakalanmış havada sallanıyor.
hagi’nin suçu mu bu? kısmen. ama mevzu kadro seçimi falan değil. yani mustafa sarp oynadığı için değil. nitekim servet hiç hata yapmadığı için küfürlerden uzak kaldı. takımın özgüveni yok, kuvveti yok. kondisyon sorunu kalmadı ama takım hala kuvvetsiz.
hagi bu sorunu devre arasında çözebilirdi. takıma yüklemeyi yapardı. ama büyük adele sakatlıkları olurdu. ayıkla pirincin taşını. hagi pirincin taşını ayıklamaktansa pilav yapmayı tercih etti çeltik tarlasından topladıklarıyla. yanlış mı? bilmem? ama sonuçlar hagi’yi haksız çıkarıyor değil mi? kesin öyledir zaten.
bir tek kişi çıkıp “galatasaray mücadele etmiyor” diyebilir mi? ille bazı çıkıntı tipler der ama doğru söylemiş olmazlar. takım mücadele ediyor. hagi kadro tercihlerinde hata yapıyor mu? elbette. alex ferguson da yapıyor, mourinho da. frank rijkaarda da yapıyordu. şu an ilk 11 olan ve galatasaray taraftarının küfür ettiklerinden daha beter adamları ilk 11 oynatıyordu rijkaard, mesela ali turan. servet, sarp, ayhan sürekli ilk 11’deydi onun zamanında da. o yüzden sapla samanı karıştırmayalım. hele hagi’ye küfür, aman ha. bunun efsane futbolcumuz olmasıyla bir ilgisi yok, teknik direktörlükle ilgisi var. adam ki bence rijkaard’dan daha fazla adamdır, delikanlıdır, en zor zamanda “ben bu işi başarırım” diyerek elini taşın altına sokmuştur. bunun dışında teknik direktörlük işini de çelişkisiz biçimde yürütüyor.
nedir çelişkisiz olması? mücadele eden bir takım istiyor. doğru mu? takım son düdük kalana kadar mücadele ediyor. “siktir git captano, hagi gelene kadar da takım mücadele ediyordu” diyeni allah çarpar.
böyle bir takımı mourinho kurunca alkışlar yükselirken hagi’den esirgemek haksızlık. real madrid dünyanın en çok geliri olan kulübü yav, biraz insaf.
gelelim maça. ulan vodafone reklamında bile söylüyor, orta sahaya hakim olan maçı alır diye. vodafone’u yabana atmamak lazım, adamlar yıllarca manu’nun, şampiyonlar liginin sponsorluğunu yaptılar. bizim orta sahada sarp, sabri ve culio var. elle tutulur bir tek culio. 23 kişilik kadroda ayhan dışında orta sahada top alıp pas yapacak adam yok. misimoviç diyenlere uçan kafa ihtimalim çok yüksek, nitekim misimoviç böyle bir futbolcu değil. misi, santrafor arkasındaki oyun kurucu, forvetin oyun kurucusu. top taşıyan, rakibi geçen, pozisyon yaratan bir adam değil, hiç de olmadı. bizim eksiğimiz böyle bir model. hani diyorlar ya, hagi sürekli basın toplantısı yapıyor aynı şeyleri söylüyor. ama adam haklı yahu.
benim bir elemanım vardı, “abi 50 kere aynı şeyi söylüyorsun” derdi. “ulan ilk söylediğimde yapsan, 49 kere daha söylemem” diyordum. bu da onun gibi bir şey. galatasaray takımı bir emre belözoğlu bulmadıktan sonra ben her maç yazısında söyleyeceğim, belki de sıkılıp bir daha bahsetmem. işte, bir emre belözoğlu bulsak o zaman misimoviç’in bir anlamı olur yani bizim de bir alex’imiz olur. ama emre yoksa alex de yok.
bu sezon böyle geçecek. beşiktaş’la kim 7. kim 8. çekişmesi yaşayacağız. kupada g.antep’i elersek beşiktaş’la asıl sezon maçını oynayacağız. sonucu allah bilir.
ama hagi ile schuster’i kıyaslayan olursa onlara da uçan kafa atma ihtimalim yüksek. takımı sezon başında alanla, devre arasında milyon dolarlar harcayanla mantıklı işler yapanı karşılaştırmayın.
marka peşinde koşmayı bırakın. markalar aldatıcıdır. kim kardashian bir marka ama koca götlü, şişkonun teki. ümraniye’de daha güzel kızlar var.
yine deplasman yine mağlup galatasaray. bu sezon böyle, iddaa’da galatasaray gördüğünüz yere 1 yazın, daha önce söylemiştim.
bir olimpiyat stadı klasiği olarak müthiş bir rüzgarla başladı maç. rüzgar ilk devre galatasaray lehineydi. 1-0 önde kapattı devreyi. pozisyon bulamadan ama. ligin en iyi kalecilerinden hasagiç’in olmamasına rağmen.
böyle havalarda, böyle sahalarda yerden sektirip kaleye vurmak büyük önem taşır. sabri, çağlar, ve culio’dan bekledim bu şutları. sadece culio serbest vuruşta denedi bunu.
ibb’yi yabana atmayın yalnız. bu stadın koşullarını en iyi bilen takım. ilk devre adam gibi atak bile yapamadılar. isveçli oyuncularının kafayla gökyüzüne diktiği top dışında galatasaray kalesine gelmediler. ama ikinci devre stadı bildiklerini net gösterdiler. şöyle ki, rüzgarla birlikte oynuyorsanız 2 seçeneğiniz var, ya uzaklardan kaleye isabetli şutlar atarsınız ya da ayağa paslarla rakibin üstüne gidersiniz. uzaktan şut atmak için oyunu rakip sahada oynamanız ve rakibin alanı iyi kapatması gerekir. ilk devre olan budur. ibb alanı iyi kapattı ve galatasaray rakip alanda oynadı. ama doğru dürüst şut çıkmadı. bunda özgüven eksikliğinin de rolü büyük. meraklısı bir cuma vezirspor’a gelirse onlara numune gösterebilirim. dağlara, taşlara vurmama rağmen maç boyu bunu denemekten vazgeçmem, çoğunlukla sonuç alırım. halı saha diye küçümsemeyin, ligde oynadığım zamanlarda da yapardım bunu. ama galatasaraylı futbolcular ilk göklere giden şutlarından sonra bundan vazgeçtiler. vursanıza abicim, vurmazsan gol olmaz. hem de rüzgar senden yanayken. pas organizasyonuna zaten kapanan ibb savunması izin vermiyor, adamlar kontra bile denemiyor.
abdullah avcı bir tuzak kurmuş galatasaray’a ve sonucunu aldı. ikinci devre bir de baktık galatasaray kale ağlarından oluşan tuzağa yakalanmış havada sallanıyor.
hagi’nin suçu mu bu? kısmen. ama mevzu kadro seçimi falan değil. yani mustafa sarp oynadığı için değil. nitekim servet hiç hata yapmadığı için küfürlerden uzak kaldı. takımın özgüveni yok, kuvveti yok. kondisyon sorunu kalmadı ama takım hala kuvvetsiz.
hagi bu sorunu devre arasında çözebilirdi. takıma yüklemeyi yapardı. ama büyük adele sakatlıkları olurdu. ayıkla pirincin taşını. hagi pirincin taşını ayıklamaktansa pilav yapmayı tercih etti çeltik tarlasından topladıklarıyla. yanlış mı? bilmem? ama sonuçlar hagi’yi haksız çıkarıyor değil mi? kesin öyledir zaten.
bir tek kişi çıkıp “galatasaray mücadele etmiyor” diyebilir mi? ille bazı çıkıntı tipler der ama doğru söylemiş olmazlar. takım mücadele ediyor. hagi kadro tercihlerinde hata yapıyor mu? elbette. alex ferguson da yapıyor, mourinho da. frank rijkaarda da yapıyordu. şu an ilk 11 olan ve galatasaray taraftarının küfür ettiklerinden daha beter adamları ilk 11 oynatıyordu rijkaard, mesela ali turan. servet, sarp, ayhan sürekli ilk 11’deydi onun zamanında da. o yüzden sapla samanı karıştırmayalım. hele hagi’ye küfür, aman ha. bunun efsane futbolcumuz olmasıyla bir ilgisi yok, teknik direktörlükle ilgisi var. adam ki bence rijkaard’dan daha fazla adamdır, delikanlıdır, en zor zamanda “ben bu işi başarırım” diyerek elini taşın altına sokmuştur. bunun dışında teknik direktörlük işini de çelişkisiz biçimde yürütüyor.
nedir çelişkisiz olması? mücadele eden bir takım istiyor. doğru mu? takım son düdük kalana kadar mücadele ediyor. “siktir git captano, hagi gelene kadar da takım mücadele ediyordu” diyeni allah çarpar.
böyle bir takımı mourinho kurunca alkışlar yükselirken hagi’den esirgemek haksızlık. real madrid dünyanın en çok geliri olan kulübü yav, biraz insaf.
gelelim maça. ulan vodafone reklamında bile söylüyor, orta sahaya hakim olan maçı alır diye. vodafone’u yabana atmamak lazım, adamlar yıllarca manu’nun, şampiyonlar liginin sponsorluğunu yaptılar. bizim orta sahada sarp, sabri ve culio var. elle tutulur bir tek culio. 23 kişilik kadroda ayhan dışında orta sahada top alıp pas yapacak adam yok. misimoviç diyenlere uçan kafa ihtimalim çok yüksek, nitekim misimoviç böyle bir futbolcu değil. misi, santrafor arkasındaki oyun kurucu, forvetin oyun kurucusu. top taşıyan, rakibi geçen, pozisyon yaratan bir adam değil, hiç de olmadı. bizim eksiğimiz böyle bir model. hani diyorlar ya, hagi sürekli basın toplantısı yapıyor aynı şeyleri söylüyor. ama adam haklı yahu.
benim bir elemanım vardı, “abi 50 kere aynı şeyi söylüyorsun” derdi. “ulan ilk söylediğimde yapsan, 49 kere daha söylemem” diyordum. bu da onun gibi bir şey. galatasaray takımı bir emre belözoğlu bulmadıktan sonra ben her maç yazısında söyleyeceğim, belki de sıkılıp bir daha bahsetmem. işte, bir emre belözoğlu bulsak o zaman misimoviç’in bir anlamı olur yani bizim de bir alex’imiz olur. ama emre yoksa alex de yok.
bu sezon böyle geçecek. beşiktaş’la kim 7. kim 8. çekişmesi yaşayacağız. kupada g.antep’i elersek beşiktaş’la asıl sezon maçını oynayacağız. sonucu allah bilir.
ama hagi ile schuster’i kıyaslayan olursa onlara da uçan kafa atma ihtimalim yüksek. takımı sezon başında alanla, devre arasında milyon dolarlar harcayanla mantıklı işler yapanı karşılaştırmayın.
marka peşinde koşmayı bırakın. markalar aldatıcıdır. kim kardashian bir marka ama koca götlü, şişkonun teki. ümraniye’de daha güzel kızlar var.