1294
(bkz: bozuk para)
ne misimovicmiş arkadaş, harca harca bitmedi mübarek.
hagi'ye kızan da var, belki daha ufak çaplı bir ceza vererek onu kazanabilirdi diyen de, hagi yapıyorsa vardır bir bildiği diyen de. en baştan söyleyeyim; ben en sonuncu görüşün destekçisiyim.
adamın şanssızlığı, hep zor zamanlarda yönetimlerin onun kapısını çalması. bizdeki ilk teknik direktörlük deneyimi de, ikinci teknik direktörlük deneyimi de böyle bir ortamda gerçekleşti. bu durumu gözönünde bulundurarak hemen bir empati yapalım; misimovic, hagi'nin istediklerini yapmadı, lakayıt davrandı veyahut gözünün içine baka baka sakız şişirip patlattı. o dönem, içinde bulunduğumuz kaos ortamını düşünün. istediklerini yapmayan, yapmak adına da herhangi bir ışık vermeyen futbolcu, kim olursa olsun cezalandırılmalıdır. he bu ceza daha hafifiyle geçiştirilebilir miydi, onda da şunu düşünmek gerek; aynı tarz bir olayın aydın yılmaz ya da barış özbek, belki de mustafa sarp'ın başına geldiğini düşünelim. kendisini savunan çıkar mıydı, hiç zannetmiyorum. ee noldu o zaman? yoksa biz yıldız futbolcu kayırmaya mı başladık? hani şu ibrahim üzülmez kadro dışı bırakıldığında yıldırım demirören açıklama yapmıştı ''takımın yıldızları ile konuştum'' diye. hepimize çok gereksiz ve saçma gelmişti di mi, başkanlarının yıldız oyuncularına ayrı bir paragraf açması?
jose mourinho'nun inter'deyken bir sözü vardı, kaybettikleri bir maçın ardından kendisine ''oyuncularınızda yoğun stres mi vardı'' gibisinden bir soru sormuştu basın mensubu. o da ''sabah saat 6'da kalkıp bilmemkaçyüz euro'ya çalışan işçilerin stresi olur, benim futbolcularımın olamaz'' tarzı bir cevap vermişti, kelimesi kelimesine doğru olmayabilir ama anafikir açısından buydu. bunu niye söyledim, herkesin ağzında bir sakız ''uyum sorunu yæææ, yepyeni bir ülke yoooo'' diye. ne milan baros amasyalı, ne de juan emmanuel culio baba tarafından erzincanlı. performans verip fayda sağlayacak adam belli olur. uyum sorunu diye diye elano blumer'e ben de 2 seneye yakın sabrettim, ha bugün oynar ha yarın diye. e noldu?
uyum sorunu dediğin, 2 gün sürer. türkçe küfür etmeyi öğrendiğin anda uyum sorunu dediğimiz zırzavat sona ermiştir benim gözümde. tamam, hiç kimse robot değil ama kimseyi de 20 küsür yamyamın içine kapatıp da antrenman yaptırıp maça çıkartmıyorlar.
hepimizin ortak kanısıdır hagi'nin oynadığı dönemde futbolun ilahı olduğu düşüncesi. bazen zor zamanlarda, kaotik ortamlarda ilahlar da kurban ister, şaşırmamak lazım...
ne misimovicmiş arkadaş, harca harca bitmedi mübarek.
hagi'ye kızan da var, belki daha ufak çaplı bir ceza vererek onu kazanabilirdi diyen de, hagi yapıyorsa vardır bir bildiği diyen de. en baştan söyleyeyim; ben en sonuncu görüşün destekçisiyim.
adamın şanssızlığı, hep zor zamanlarda yönetimlerin onun kapısını çalması. bizdeki ilk teknik direktörlük deneyimi de, ikinci teknik direktörlük deneyimi de böyle bir ortamda gerçekleşti. bu durumu gözönünde bulundurarak hemen bir empati yapalım; misimovic, hagi'nin istediklerini yapmadı, lakayıt davrandı veyahut gözünün içine baka baka sakız şişirip patlattı. o dönem, içinde bulunduğumuz kaos ortamını düşünün. istediklerini yapmayan, yapmak adına da herhangi bir ışık vermeyen futbolcu, kim olursa olsun cezalandırılmalıdır. he bu ceza daha hafifiyle geçiştirilebilir miydi, onda da şunu düşünmek gerek; aynı tarz bir olayın aydın yılmaz ya da barış özbek, belki de mustafa sarp'ın başına geldiğini düşünelim. kendisini savunan çıkar mıydı, hiç zannetmiyorum. ee noldu o zaman? yoksa biz yıldız futbolcu kayırmaya mı başladık? hani şu ibrahim üzülmez kadro dışı bırakıldığında yıldırım demirören açıklama yapmıştı ''takımın yıldızları ile konuştum'' diye. hepimize çok gereksiz ve saçma gelmişti di mi, başkanlarının yıldız oyuncularına ayrı bir paragraf açması?
jose mourinho'nun inter'deyken bir sözü vardı, kaybettikleri bir maçın ardından kendisine ''oyuncularınızda yoğun stres mi vardı'' gibisinden bir soru sormuştu basın mensubu. o da ''sabah saat 6'da kalkıp bilmemkaçyüz euro'ya çalışan işçilerin stresi olur, benim futbolcularımın olamaz'' tarzı bir cevap vermişti, kelimesi kelimesine doğru olmayabilir ama anafikir açısından buydu. bunu niye söyledim, herkesin ağzında bir sakız ''uyum sorunu yæææ, yepyeni bir ülke yoooo'' diye. ne milan baros amasyalı, ne de juan emmanuel culio baba tarafından erzincanlı. performans verip fayda sağlayacak adam belli olur. uyum sorunu diye diye elano blumer'e ben de 2 seneye yakın sabrettim, ha bugün oynar ha yarın diye. e noldu?
uyum sorunu dediğin, 2 gün sürer. türkçe küfür etmeyi öğrendiğin anda uyum sorunu dediğimiz zırzavat sona ermiştir benim gözümde. tamam, hiç kimse robot değil ama kimseyi de 20 küsür yamyamın içine kapatıp da antrenman yaptırıp maça çıkartmıyorlar.
hepimizin ortak kanısıdır hagi'nin oynadığı dönemde futbolun ilahı olduğu düşüncesi. bazen zor zamanlarda, kaotik ortamlarda ilahlar da kurban ister, şaşırmamak lazım...
