108
şu anda galatasaray'ın en çok ihtiyaç duyduğu adamdır.
şaka yapmıyorum, gerçekten. kaleci olarak değil tabi ki, kaleci antrenörü olarak.
çünkü bu adam yetenekli değildi. bunu kendisi de söylerdi, yetenekten ziyade çok fazla çalışmıştı, ve çok çok iyi biliyordu kaleciliği. hiç taffarel'in süper bir kurtarışını gördünüz mü? "vay anasını satayım tee nerden uçtu" dediğiniz.
ahahahah, tamam lan tamam, uefa finali, henry, leeds maçı... var öyle kurtarışları da, ama benim anlatmak istediğim başka, genel olarak böyle kurtarışı pek yoktu, hatta bazen "emmhh, e hep üstüne geliyor bu toplar, ballı adam yahu" der burun kıvırırdık. sonradan uyandık işe. top onun üstüne gelmiyordu, o, topun geleceği yerde duruyordu. ki bunları dünyanın en iyi topçularına karşı yapıyordu.
bir antrenör asla ve asla yeteneğini öğrencilerine aktaramaz, öyle birşey olsa keşke, yani hagi varken takımın başında, aktarablse keşke. sadece bilgi aktarabilir.
şu andaki kanayan yaramız "geri paslar" kalede taffarel olsa, kanayan yara olmayı bırakın, "ulan kaleciye dönseneee" diye fırça atmamıza sebep olurdu, topu oyuna sokması açısından. o muhteşem takıma bakın, dikkat edin, oyun hep kaleden kuruluyordu.
şimdi bakıyorum, top ufuk'un elinde ya da ayağında, herkes de merak ediyor "acaba nereye atacak" diye. en çok merak eden de ufuk'un kendisi.
bilmem anlatabildim mi?
şaka yapmıyorum, gerçekten. kaleci olarak değil tabi ki, kaleci antrenörü olarak.
çünkü bu adam yetenekli değildi. bunu kendisi de söylerdi, yetenekten ziyade çok fazla çalışmıştı, ve çok çok iyi biliyordu kaleciliği. hiç taffarel'in süper bir kurtarışını gördünüz mü? "vay anasını satayım tee nerden uçtu" dediğiniz.
ahahahah, tamam lan tamam, uefa finali, henry, leeds maçı... var öyle kurtarışları da, ama benim anlatmak istediğim başka, genel olarak böyle kurtarışı pek yoktu, hatta bazen "emmhh, e hep üstüne geliyor bu toplar, ballı adam yahu" der burun kıvırırdık. sonradan uyandık işe. top onun üstüne gelmiyordu, o, topun geleceği yerde duruyordu. ki bunları dünyanın en iyi topçularına karşı yapıyordu.
bir antrenör asla ve asla yeteneğini öğrencilerine aktaramaz, öyle birşey olsa keşke, yani hagi varken takımın başında, aktarablse keşke. sadece bilgi aktarabilir.
şu andaki kanayan yaramız "geri paslar" kalede taffarel olsa, kanayan yara olmayı bırakın, "ulan kaleciye dönseneee" diye fırça atmamıza sebep olurdu, topu oyuna sokması açısından. o muhteşem takıma bakın, dikkat edin, oyun hep kaleden kuruluyordu.
şimdi bakıyorum, top ufuk'un elinde ya da ayağında, herkes de merak ediyor "acaba nereye atacak" diye. en çok merak eden de ufuk'un kendisi.
bilmem anlatabildim mi?
