3
--- alıntı ---
sevgili ultraslan’lar,
her branşta takımlarımızın kupalar ve zaferler kazanmasının yanında tribünlerimizin geçmiş yıllarda olduğu gibi sarı-kırmızı renk cümbüşü içinde olması en büyük beklentilerimizdendir. işte bu bağlamda, merakla beklediğiniz 2010-11 sezonu ultraslan montumuzu şık tasarımıyla satışa sunmuş bulunmaktayız. ürün bedeli 50 tl olup, stoklarla sınırlıdır.
ürünümüzü almak için urun@ultraslan.com adresinden talepte bulunmanız gerekmektedir.
ürünümüz üretim aşamasında olduğundan siparişleriniz üretim seyrini etkileyecektir bu nedenle ürünü satın almak isteyen arkadaşlardan acele etmelerini rica ediyoruz
teslimatlar 20-25 gün sonra başlayacaktır.
gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederiz.
mevcut ürün bedenleri: s - m – l – xl - xxl
--- alıntı ---
manifestoyu okuyunca ultranslanin sitesinden yaptigim alinti manifestonun icraatlarla celismekte oldugu kanaatini uyandirdi bende. hem endustriyel futbola karsi cikalim hem de kapitalizmin nimetlerinden faydanalim, ne guzel. milyonlarca dolar odenip alinan yildizlari hava alaninda karsilayalim, cafercanlar ozgurcanlar giderken ses cikarmayalim.
takip edebildigim kadariyla galarasarayin taraftar guruplarina ihtiyaci varmis gibi bir hava yaratiliyor. yillarca buyuk zaferlere imza attigimiz stadimiz, ali sami yen cehennemi lakabini ultraslan kurulmadan cok once almistir. maclara arma askiyla gidilir ve bunun icinde hic bir grubun varligina ihtiyac yoktur. kareografi olayina gelince, evet statlara daha guzel bir hava veriyor, ama hic bir mac karografiyle kazanilmaz, neuchatel macinda kareografimiz yoktu da ne kaybettik, ya da hamburg macinda vardi da ne kazandik? galatasaray taraftarinin kendini tanimlamak icin dolayli yontemlere ihtiyaci yoktur cunku zaten bir renge ve bir isme sahiptir. tribun liderliginin ici bos bir kurum oldugunu dusunuyorum, hatta amigo kavraminin endustriyellestirilmis halidir, oysa amigo kelime anlami dosttur, arkadastir. bazi seyleri yazmak elbette kolay ama tutarlilik,istikrar ve guven olmadiktan sonra yazdiklariniz ne kadar saygi gorur onu da sozlugun takipcilerine birakiyorum.
sevgili ultraslan’lar,
her branşta takımlarımızın kupalar ve zaferler kazanmasının yanında tribünlerimizin geçmiş yıllarda olduğu gibi sarı-kırmızı renk cümbüşü içinde olması en büyük beklentilerimizdendir. işte bu bağlamda, merakla beklediğiniz 2010-11 sezonu ultraslan montumuzu şık tasarımıyla satışa sunmuş bulunmaktayız. ürün bedeli 50 tl olup, stoklarla sınırlıdır.
ürünümüzü almak için urun@ultraslan.com adresinden talepte bulunmanız gerekmektedir.
ürünümüz üretim aşamasında olduğundan siparişleriniz üretim seyrini etkileyecektir bu nedenle ürünü satın almak isteyen arkadaşlardan acele etmelerini rica ediyoruz
teslimatlar 20-25 gün sonra başlayacaktır.
gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ederiz.
mevcut ürün bedenleri: s - m – l – xl - xxl
--- alıntı ---
manifestoyu okuyunca ultranslanin sitesinden yaptigim alinti manifestonun icraatlarla celismekte oldugu kanaatini uyandirdi bende. hem endustriyel futbola karsi cikalim hem de kapitalizmin nimetlerinden faydanalim, ne guzel. milyonlarca dolar odenip alinan yildizlari hava alaninda karsilayalim, cafercanlar ozgurcanlar giderken ses cikarmayalim.
takip edebildigim kadariyla galarasarayin taraftar guruplarina ihtiyaci varmis gibi bir hava yaratiliyor. yillarca buyuk zaferlere imza attigimiz stadimiz, ali sami yen cehennemi lakabini ultraslan kurulmadan cok once almistir. maclara arma askiyla gidilir ve bunun icinde hic bir grubun varligina ihtiyac yoktur. kareografi olayina gelince, evet statlara daha guzel bir hava veriyor, ama hic bir mac karografiyle kazanilmaz, neuchatel macinda kareografimiz yoktu da ne kaybettik, ya da hamburg macinda vardi da ne kazandik? galatasaray taraftarinin kendini tanimlamak icin dolayli yontemlere ihtiyaci yoktur cunku zaten bir renge ve bir isme sahiptir. tribun liderliginin ici bos bir kurum oldugunu dusunuyorum, hatta amigo kavraminin endustriyellestirilmis halidir, oysa amigo kelime anlami dosttur, arkadastir. bazi seyleri yazmak elbette kolay ama tutarlilik,istikrar ve guven olmadiktan sonra yazdiklariniz ne kadar saygi gorur onu da sozlugun takipcilerine birakiyorum.