159
yine kahvedeyim, bu sefer sandalyem sağlam.
erken gidiyorum bu sefer kahveye adam gibi bir yer bulabilmek için. maç saati erken olduğu için kahve aylakları daha gelmemiş mekana. rahat bir yere kuruluyorum sağa sola selam vererek. bu sırada d spor reklam manyaklığına son gaz devam ediyor. reklam reklam üstüne binerken zaman ilerliyor ve kahve yavaştan yükünü alırken maç başlıyor.
kadrolara baktığımız zaman galatasaray için bir sürpriz yok. ama alman tarafına baktığımızda ise ailesi zamanında rize ikizdere'den hırvatistan'a göçmüş olan oliç yedek. antu'da wodoo büyüsü yapanlar aklıma geliyor, gülüyorum. bu arada maç devam ediyor. galatasaray oldukça sakin top çeviriyor orta sahada. hamburg ise her alman takımının yaşadığı kendi evinde deplasman durumunu yaşıyor. taraftarın umudunu temsil eden beyaz formalı galatasaray az ama öz gelmeye çalışırken, hamburg daha bir savruk oynuyor. hatta içlerine mehmet topuz kaçmış gibi her topu şutluyorlar galatasaray kalesine. bu şutların çoğu da bizimkilerin bir tarafına çarpıp korner oluyor. bir ara hamburg'un yan top çalışması yaptığını düşünüyor herkes. işte o yan top çalışmalarının birini daha yaparken top bir anda arda'nın sihirli ayaklarına geliyor. arda sol taraftan akarken arkasından "dur lan yalnız gitme şimdi" diyen kewell, lincoln ve ayhan takılıyor. bakın dikkat ettiyseniz takımın forveti nonda'nın ismi yok bu atakta. kendisi için kayıp ilanı vermeye niyetlenirken arda topu lincoln'e çıkarıyor. lincoln sola çalım atayım derken topu defansa çarptırıyor ve ayhan topla buluşuyor. hamburg defansının "mnskym" bakışları arasında ayhan ayak dışıyla vurup topu önce direkle sonra ağlarla öpüştürüyor. tahmin edildiği gibi kahve ayakta. bu sefer sarılırken daha dikkatli davranıyorum millete. geçen sarılma dolayısıyla hasta yatılan 3 günün etkisi var tabii bunda. almanya'da ise morgan de sanctis'in arkasında kalede ufak bir yangın çıkarıyor şu çılgın türkler. de sanctis için endişelensek de yaptığı kurtarışla yaşadığını gösteriyor kahve milletine. bu sırada 3-5 korner daha kullanıyor hamburg ve ilk yarı bitiyor.
dışarı çıkıp nefesleniyoruz. konuşmanın temelinde nonda'ya küfürler, hakan balta'ya övgüler var. bir de nazar değdireceğimizi bilmeden emre'yi övüyoruz. bu konuşmaların ardından soğuğun da etkisiyle içeri giriyoruz. ikinci yarı başlamasına rağmen sabri'nin tacını nivea reklamının ardından seyrediyoruz. gözü doymayanlara da sinkaf edip maça dönüyoruz ama değişen bir şey yok. nonda hala beykoz kaymakdonduran çayırında gezer gibi geziyor sahada. ama hamburg biraz daha farklı sanki. biraz daha bastırır gibi oluyorlar. ve bu baskı sonucunda petric'in kafasından seken topa jansen vuruyor ve beraberlik sağlanıyor maçta. almanlar yenilince bizim de yenileceğimizi sananlar seviniyorlar bu gole. benim ise kafam ellerimin arasında. hamburglu tayfa ise "hadi lan burası bizim saha ayıkın şu duruma" hareketleri ile topu orta yuvarlağa götürüyor. maç tekrardan başlıyor ve o dakika itibari ile hakem başrole soyunuyor. önce sağında solunda adamlar varken kendini emre'ye takan petric'e kanıp emre'yi kızartıyor. bu öyle bir kart ki hem galatasaray'ı 10 kişi bırakıyor hem de takımın orta yerine bir bomba bırakıyor. bombanın tahrip gücü yüksek. lincoln adında brezilya menşeili. fitili büyük kaptan kendisini oyundan alırken ateşleniyor. aslında biraz haklı gibi. nonda varken kendisinin alınması sinirini bozuyor ikinci vatanında. "heyt höyt" diye bağırıyor; el kol yapıp dışarı çıkıyor. "benim için bu takım bitmiştir" nidaları duyuluyor kendisinden. ha bir de "bir daha da gelmem idmana demiş" diyor kahveden biri. biz bu konuyu tartışırken girenin mehmet güven olduğunu görüyorum. sinirim daha da bozuluyor. bu adam için bitirilen adamın lincoln olması deli ediyor beni. bu deliliği yaşamama izin vermiyor büyük kaptan. kewell'ı stoper olarak görüyorum çünkü. pes oynarken bu adamı defansa alsanız oyun bir daha açılmaz, fm oynarken yapsan ertesi maç itelerler. ama büyük kaptan bunu da yapıyor. ve inanılmaz olan oluyor. kewell stoper mevkiinde muhteşem oynuyor. "kız olsam veririm" derken iş "erkek olarak da verebilirim"e dönüyor. hamburg bastırmaya devam ediyor, martin jol düşene vurmak anlamına gelen fahri rizeli olic'i sahaya alıyor. bir anda stopersiz galatasaray'a 3 forvete dönüyor durum. bilinen dualar içten içe okunup işe yarayıp yaramadığı merak edilirken mehmet güven çizgiden bir top çıkarıyor. bir de olic 2 metreden golü atamayınca duaların yerine ulaştığı belli oluyor. o sırada değişiklik yapılıyor. nonda maç boyunca yaptığı en başarılı hareketi yapıp yürüyerek çıkıyor sahadan. gol sonrası panik de yavaştan yok oluyor hem takımda hem de kahvede. hani başrol demiştik ya hakem için. o zamana kadar ince ince doğrayan hun imparatoru son dakikada bitiriyor takımı. hasan şaş'ın brezilya maçından beri yaptığı en ince iş sonrası ümit karan kopuyor, önünde giden adam "sıçtık" bakışı eşliğinde "ya allah" diyip ayağını diğerine takıp kendini yere atıyor. topu alan ümit golü yazıyor ama ibne hakem golü vermiyor. kahvede +38 ibaresini gerektirecek küfürler duyuluyor. ve maç bu küfürler ve "sami yen'de dürteriz oğlum cümleleri" içinde bitiyor.
büyük kaptan sami yen'e skor avantajı ve lincoln dezavantajı ile dönüyor. bir de wizard of oz lafının boş olmadığını anlıyoruz.
kewell "kadıköy'e gideceğiz" dedi bugün. ya da ben öyle anladım. çünkü hayatı boyunca stoper oynamamış bir adamın meira'dan iyi olmasını başka türlü anlamam mümkün değil.
yürüyedur.
edit: olmadı ama canın sağolsun be kewell...
erken gidiyorum bu sefer kahveye adam gibi bir yer bulabilmek için. maç saati erken olduğu için kahve aylakları daha gelmemiş mekana. rahat bir yere kuruluyorum sağa sola selam vererek. bu sırada d spor reklam manyaklığına son gaz devam ediyor. reklam reklam üstüne binerken zaman ilerliyor ve kahve yavaştan yükünü alırken maç başlıyor.
kadrolara baktığımız zaman galatasaray için bir sürpriz yok. ama alman tarafına baktığımızda ise ailesi zamanında rize ikizdere'den hırvatistan'a göçmüş olan oliç yedek. antu'da wodoo büyüsü yapanlar aklıma geliyor, gülüyorum. bu arada maç devam ediyor. galatasaray oldukça sakin top çeviriyor orta sahada. hamburg ise her alman takımının yaşadığı kendi evinde deplasman durumunu yaşıyor. taraftarın umudunu temsil eden beyaz formalı galatasaray az ama öz gelmeye çalışırken, hamburg daha bir savruk oynuyor. hatta içlerine mehmet topuz kaçmış gibi her topu şutluyorlar galatasaray kalesine. bu şutların çoğu da bizimkilerin bir tarafına çarpıp korner oluyor. bir ara hamburg'un yan top çalışması yaptığını düşünüyor herkes. işte o yan top çalışmalarının birini daha yaparken top bir anda arda'nın sihirli ayaklarına geliyor. arda sol taraftan akarken arkasından "dur lan yalnız gitme şimdi" diyen kewell, lincoln ve ayhan takılıyor. bakın dikkat ettiyseniz takımın forveti nonda'nın ismi yok bu atakta. kendisi için kayıp ilanı vermeye niyetlenirken arda topu lincoln'e çıkarıyor. lincoln sola çalım atayım derken topu defansa çarptırıyor ve ayhan topla buluşuyor. hamburg defansının "mnskym" bakışları arasında ayhan ayak dışıyla vurup topu önce direkle sonra ağlarla öpüştürüyor. tahmin edildiği gibi kahve ayakta. bu sefer sarılırken daha dikkatli davranıyorum millete. geçen sarılma dolayısıyla hasta yatılan 3 günün etkisi var tabii bunda. almanya'da ise morgan de sanctis'in arkasında kalede ufak bir yangın çıkarıyor şu çılgın türkler. de sanctis için endişelensek de yaptığı kurtarışla yaşadığını gösteriyor kahve milletine. bu sırada 3-5 korner daha kullanıyor hamburg ve ilk yarı bitiyor.
dışarı çıkıp nefesleniyoruz. konuşmanın temelinde nonda'ya küfürler, hakan balta'ya övgüler var. bir de nazar değdireceğimizi bilmeden emre'yi övüyoruz. bu konuşmaların ardından soğuğun da etkisiyle içeri giriyoruz. ikinci yarı başlamasına rağmen sabri'nin tacını nivea reklamının ardından seyrediyoruz. gözü doymayanlara da sinkaf edip maça dönüyoruz ama değişen bir şey yok. nonda hala beykoz kaymakdonduran çayırında gezer gibi geziyor sahada. ama hamburg biraz daha farklı sanki. biraz daha bastırır gibi oluyorlar. ve bu baskı sonucunda petric'in kafasından seken topa jansen vuruyor ve beraberlik sağlanıyor maçta. almanlar yenilince bizim de yenileceğimizi sananlar seviniyorlar bu gole. benim ise kafam ellerimin arasında. hamburglu tayfa ise "hadi lan burası bizim saha ayıkın şu duruma" hareketleri ile topu orta yuvarlağa götürüyor. maç tekrardan başlıyor ve o dakika itibari ile hakem başrole soyunuyor. önce sağında solunda adamlar varken kendini emre'ye takan petric'e kanıp emre'yi kızartıyor. bu öyle bir kart ki hem galatasaray'ı 10 kişi bırakıyor hem de takımın orta yerine bir bomba bırakıyor. bombanın tahrip gücü yüksek. lincoln adında brezilya menşeili. fitili büyük kaptan kendisini oyundan alırken ateşleniyor. aslında biraz haklı gibi. nonda varken kendisinin alınması sinirini bozuyor ikinci vatanında. "heyt höyt" diye bağırıyor; el kol yapıp dışarı çıkıyor. "benim için bu takım bitmiştir" nidaları duyuluyor kendisinden. ha bir de "bir daha da gelmem idmana demiş" diyor kahveden biri. biz bu konuyu tartışırken girenin mehmet güven olduğunu görüyorum. sinirim daha da bozuluyor. bu adam için bitirilen adamın lincoln olması deli ediyor beni. bu deliliği yaşamama izin vermiyor büyük kaptan. kewell'ı stoper olarak görüyorum çünkü. pes oynarken bu adamı defansa alsanız oyun bir daha açılmaz, fm oynarken yapsan ertesi maç itelerler. ama büyük kaptan bunu da yapıyor. ve inanılmaz olan oluyor. kewell stoper mevkiinde muhteşem oynuyor. "kız olsam veririm" derken iş "erkek olarak da verebilirim"e dönüyor. hamburg bastırmaya devam ediyor, martin jol düşene vurmak anlamına gelen fahri rizeli olic'i sahaya alıyor. bir anda stopersiz galatasaray'a 3 forvete dönüyor durum. bilinen dualar içten içe okunup işe yarayıp yaramadığı merak edilirken mehmet güven çizgiden bir top çıkarıyor. bir de olic 2 metreden golü atamayınca duaların yerine ulaştığı belli oluyor. o sırada değişiklik yapılıyor. nonda maç boyunca yaptığı en başarılı hareketi yapıp yürüyerek çıkıyor sahadan. gol sonrası panik de yavaştan yok oluyor hem takımda hem de kahvede. hani başrol demiştik ya hakem için. o zamana kadar ince ince doğrayan hun imparatoru son dakikada bitiriyor takımı. hasan şaş'ın brezilya maçından beri yaptığı en ince iş sonrası ümit karan kopuyor, önünde giden adam "sıçtık" bakışı eşliğinde "ya allah" diyip ayağını diğerine takıp kendini yere atıyor. topu alan ümit golü yazıyor ama ibne hakem golü vermiyor. kahvede +38 ibaresini gerektirecek küfürler duyuluyor. ve maç bu küfürler ve "sami yen'de dürteriz oğlum cümleleri" içinde bitiyor.
büyük kaptan sami yen'e skor avantajı ve lincoln dezavantajı ile dönüyor. bir de wizard of oz lafının boş olmadığını anlıyoruz.
kewell "kadıköy'e gideceğiz" dedi bugün. ya da ben öyle anladım. çünkü hayatı boyunca stoper oynamamış bir adamın meira'dan iyi olmasını başka türlü anlamam mümkün değil.
yürüyedur.
edit: olmadı ama canın sağolsun be kewell...