85
trabzonspor – galatasaray : 2-0
normal sonuç. trabzon deplasmanı her zaman en zor deplasman olmuştur ama bu sene daha da zor. oturmuş, ne yaptığını bilen bir kadro ve bunları öğreten şenol güneş var. yönetimle de uyum içindeler anlaşıldığı kadarıyla, düzgün gidiyorlar.
trabzonspor’un kadro derinliği de gayet iyi. ismini çok bilmediğimiz oyuncular bile takıma girip iş yapıyor, kaldı ki yattara, alanzinho gibi tek başına takım olan futbolcuları da kulübede. b
trabzonspor başarılı bir proje olarak yoluna devam ediyor, ligde lider de oldular, daha ne olsun. bu kadronun çok daha iyi oynamasını beklerim ama öncelik kazanmak elbette trabzonspor için. şimdi bayram yapıyorlardır. fenerbahçe’yi, beşiktaş’ı ve galatasaray’ı yendiler evlerinde, derbi kazanmak güzel şey.
galatasaray, fenerbahçe maçındaki gibiydi. kadrosu da, oyun şekli de. oyunu sürekli kontrol altında tuttu. bu kadar kontrole rağmen rakip kaleye gitmekte ciddi sıkıntı yaşıyor takım. bunun sebepleri var elbette. topu tutan, orta sahadan yardım gelene kadar oyunu oyalayacak forvet eksikliği var. ama bu adam baros değil. bu adam arda.
buna rağmen deplasmanda beraberliğe bağlanacak ve duran toplardan gol bulabilmek için hagi’nin tercihi doğru kabul edilebilir. hagi-tugay’ın gelişi üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen takımın duran top organzasyonunda gözle görülür bir ilerleme var. hem hücumda hem savunmada. hücumda tehlikeler yaşatırken, savunmada duran toptan pozisyon vermemeye başladık. özel çalışmalar yapıldığı belli.
hagi-tugay’a sorulmasını istediğim 2 soru var.
1) cana neden her maç çıkıyor? bunu şunun için soruyorum, cana oynadığı müddetçe bence türkiye’nin en uyumlu orta saha ikilisi olan selçuk-colman oyunda yoktu. trabzonspor, galatasaray’ı hazırlıksız hiç yakalayamadı. cana sadece genişçe bir alanı kontrol altında tutmakla kalmıyor, yanındakileri yönlendirerek alanın bütününün kapatılmasını sağlıyor. yaptığı iş, neill’in savunmada yaptığı işe çok benziyor. neill, savunmanın kaptanı, cana orta sahanın. ama nedense 55. dakikada yine kementi yedi.
aklıma bir hikaye geldi, tugay hoca iyi bilir fatih terim anlatmıştı. fatih terim, zamanında sürekli tugay’ı çıkarıyordu oyundan. sonra yazılar çıkmaya, yorumlar gelmeye başladı sahanın en iyisi tugay, fatih hoca neden çıkarıyor sürekli diye. neyse, fatih hoca da merak ediyor, izliyor maçları tekrar. sonra da hak veriyor eleştirilere. diyor ki, “takmışız adama demek ki”. hani diyorum böyle bir geçici körlük mü var?
2) sorulmasını istediğim ikinci soru da mustafa sarp ile ilgili. neden sürekli ilk 11 ve neden 90 dakika oynuyor?
barış’ı oyuna almanın bir mantığı var elbette, seri, sert bir adam ihitiyacı. ama bu kesicilik işini takımda herkesten iyi yapan cana çıkarken sarp’ın oyunda kalması çok saçma. ben geçen hafta son kez kadroda görüyoruz sarp’ı demiştim, hagi ters köşe yaptı.
sorularım bu kadar. belki bir de misimoviç’le ayhan’ın yerlerini değiştirsek daha iyi olmaz mı diye sorarım. bana kalsa direkt yerlerini değiştiririm zaten.
servet’in biraz şanssızlığı biraz kabiliyetsizliği sebebiyle ilk golü yedik. ön yargılılara anlatmak zor ama topu kontrol altında avuta çıkarmaya çalışırken ayağına çarptı ve sahanın en kıvrak adamı engin’e geldi. engin de civa gibi maşallah tutmak mümkün değil. belki sabotaj falan diyenler anlar diye düşündüm bu pozisyondan sonra, “bu adamın satmasına gerek yok, yeteneği bu kadar” dediğimde ama değişen bir şey yok, vurun abalıya. ikisi birden doğru olamaz. ya yeteneksizdir ya da yetenekli ama bilerek yapıyordur bu hataları.
golden sonra bir ara sanırım 10 dakika falan sürdü büyük bir baskı kurduk trabzon kalesinde. maç içindeki toplam sürede girmediğimiz kadar ceza sahasına girdik. pozisyonlar da bulduk ama gol gelmedi bir türlü. pino’nun ıskaladığı top, ah be !
bunun dışında takımın durumu çok kötü değil. 1,5 senedir oynamaya çalıştıkları bir düzenden farklı bir düzene geçmeye çalışıyorlar ve farklı oyuncularla. ama bu düzeni oynamak çok daha kolay. böyle yenilgiler olabilir, bunda sorun yok. ama sorun kadro derinliğinde. ilk 11 kurmak bile zorken kenardan gelenlerin katkı vermesi çok zor. emre çolak ve kewell şu anda ligin bu temposunu kaldıracak durumda değiller ama oynadıkça onlar da istikrarı yakalayacaklardır. oynamadan olmaz. hagi’nin arda dönene kadar topu ileride tutacak futbolcu işini çözmesi lazım. kuvvetli bir kewell da bu işi yapar, mehmet batdal’ın bu yeteği çok fazla değil gördüğüm kadarıyla. topu kontrol etme problemi yaşıyor, top sürekli bacağından sekiyor. evet hocam buldum sana adam : kewell.
haftaya manisa geliyor ali sami yen’e. bu tip maçlarda kolay puan kaybetmeyiz gibi geliyor. hikmet karaman tilkidir, rakiplerinin zaaflarından faydalanmayı iyi bilir. ama bu galatasaray takımının savunma zaafı çok az, hücumda çoğalma sorunu yaşıyor. bu yüzden hikmet karaman, maçı beraberliğe kilitlemeye çalışacaktır. maçın başlarında duran toptan golü de yerse, ne yapacağını şaşırır.
normal sonuç. trabzon deplasmanı her zaman en zor deplasman olmuştur ama bu sene daha da zor. oturmuş, ne yaptığını bilen bir kadro ve bunları öğreten şenol güneş var. yönetimle de uyum içindeler anlaşıldığı kadarıyla, düzgün gidiyorlar.
trabzonspor’un kadro derinliği de gayet iyi. ismini çok bilmediğimiz oyuncular bile takıma girip iş yapıyor, kaldı ki yattara, alanzinho gibi tek başına takım olan futbolcuları da kulübede. b
trabzonspor başarılı bir proje olarak yoluna devam ediyor, ligde lider de oldular, daha ne olsun. bu kadronun çok daha iyi oynamasını beklerim ama öncelik kazanmak elbette trabzonspor için. şimdi bayram yapıyorlardır. fenerbahçe’yi, beşiktaş’ı ve galatasaray’ı yendiler evlerinde, derbi kazanmak güzel şey.
galatasaray, fenerbahçe maçındaki gibiydi. kadrosu da, oyun şekli de. oyunu sürekli kontrol altında tuttu. bu kadar kontrole rağmen rakip kaleye gitmekte ciddi sıkıntı yaşıyor takım. bunun sebepleri var elbette. topu tutan, orta sahadan yardım gelene kadar oyunu oyalayacak forvet eksikliği var. ama bu adam baros değil. bu adam arda.
buna rağmen deplasmanda beraberliğe bağlanacak ve duran toplardan gol bulabilmek için hagi’nin tercihi doğru kabul edilebilir. hagi-tugay’ın gelişi üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen takımın duran top organzasyonunda gözle görülür bir ilerleme var. hem hücumda hem savunmada. hücumda tehlikeler yaşatırken, savunmada duran toptan pozisyon vermemeye başladık. özel çalışmalar yapıldığı belli.
hagi-tugay’a sorulmasını istediğim 2 soru var.
1) cana neden her maç çıkıyor? bunu şunun için soruyorum, cana oynadığı müddetçe bence türkiye’nin en uyumlu orta saha ikilisi olan selçuk-colman oyunda yoktu. trabzonspor, galatasaray’ı hazırlıksız hiç yakalayamadı. cana sadece genişçe bir alanı kontrol altında tutmakla kalmıyor, yanındakileri yönlendirerek alanın bütününün kapatılmasını sağlıyor. yaptığı iş, neill’in savunmada yaptığı işe çok benziyor. neill, savunmanın kaptanı, cana orta sahanın. ama nedense 55. dakikada yine kementi yedi.
aklıma bir hikaye geldi, tugay hoca iyi bilir fatih terim anlatmıştı. fatih terim, zamanında sürekli tugay’ı çıkarıyordu oyundan. sonra yazılar çıkmaya, yorumlar gelmeye başladı sahanın en iyisi tugay, fatih hoca neden çıkarıyor sürekli diye. neyse, fatih hoca da merak ediyor, izliyor maçları tekrar. sonra da hak veriyor eleştirilere. diyor ki, “takmışız adama demek ki”. hani diyorum böyle bir geçici körlük mü var?
2) sorulmasını istediğim ikinci soru da mustafa sarp ile ilgili. neden sürekli ilk 11 ve neden 90 dakika oynuyor?
barış’ı oyuna almanın bir mantığı var elbette, seri, sert bir adam ihitiyacı. ama bu kesicilik işini takımda herkesten iyi yapan cana çıkarken sarp’ın oyunda kalması çok saçma. ben geçen hafta son kez kadroda görüyoruz sarp’ı demiştim, hagi ters köşe yaptı.
sorularım bu kadar. belki bir de misimoviç’le ayhan’ın yerlerini değiştirsek daha iyi olmaz mı diye sorarım. bana kalsa direkt yerlerini değiştiririm zaten.
servet’in biraz şanssızlığı biraz kabiliyetsizliği sebebiyle ilk golü yedik. ön yargılılara anlatmak zor ama topu kontrol altında avuta çıkarmaya çalışırken ayağına çarptı ve sahanın en kıvrak adamı engin’e geldi. engin de civa gibi maşallah tutmak mümkün değil. belki sabotaj falan diyenler anlar diye düşündüm bu pozisyondan sonra, “bu adamın satmasına gerek yok, yeteneği bu kadar” dediğimde ama değişen bir şey yok, vurun abalıya. ikisi birden doğru olamaz. ya yeteneksizdir ya da yetenekli ama bilerek yapıyordur bu hataları.
golden sonra bir ara sanırım 10 dakika falan sürdü büyük bir baskı kurduk trabzon kalesinde. maç içindeki toplam sürede girmediğimiz kadar ceza sahasına girdik. pozisyonlar da bulduk ama gol gelmedi bir türlü. pino’nun ıskaladığı top, ah be !
bunun dışında takımın durumu çok kötü değil. 1,5 senedir oynamaya çalıştıkları bir düzenden farklı bir düzene geçmeye çalışıyorlar ve farklı oyuncularla. ama bu düzeni oynamak çok daha kolay. böyle yenilgiler olabilir, bunda sorun yok. ama sorun kadro derinliğinde. ilk 11 kurmak bile zorken kenardan gelenlerin katkı vermesi çok zor. emre çolak ve kewell şu anda ligin bu temposunu kaldıracak durumda değiller ama oynadıkça onlar da istikrarı yakalayacaklardır. oynamadan olmaz. hagi’nin arda dönene kadar topu ileride tutacak futbolcu işini çözmesi lazım. kuvvetli bir kewell da bu işi yapar, mehmet batdal’ın bu yeteği çok fazla değil gördüğüm kadarıyla. topu kontrol etme problemi yaşıyor, top sürekli bacağından sekiyor. evet hocam buldum sana adam : kewell.
haftaya manisa geliyor ali sami yen’e. bu tip maçlarda kolay puan kaybetmeyiz gibi geliyor. hikmet karaman tilkidir, rakiplerinin zaaflarından faydalanmayı iyi bilir. ama bu galatasaray takımının savunma zaafı çok az, hücumda çoğalma sorunu yaşıyor. bu yüzden hikmet karaman, maçı beraberliğe kilitlemeye çalışacaktır. maçın başlarında duran toptan golü de yerse, ne yapacağını şaşırır.