76
lise dönemlerinde arkadaşlarla toplaşıp zar zor arttırdığımız haçlıklarla maça gittiğimizde, bütçemize göre tercihimiz genelde yeni açık olurdu. yanlış anlaşılmasın şahsen tam manası ile bir eski açık çocuğuyum, ama o dönemler eski açık tribünü arkadaşlarca pek tutulmadığından(futbolcuların çıkış tüneline uzak olması göz önüne alınınca) arkadaşların ısrarı üzerine yeni açığa giderdik.
gişelerden geçer geçmez hep oturduğumuz yer, yeni açığın numaralıya doğru yönelen kısmı olurdu. çünkü her daim suskun yeni açıkta, en çok tezahürat yapan yer orasıydı. maç başlamadan önce tribünler tam dolarken hemen kapalı tribünün üst kısmında kırmızıların içinde gri kapşonları ile görünürlerdi. kendilerinin gözükmesi ile stadda hava bir anda değişirdi. stadın en suskun zamanında yaptıkları tezahüratlarla, bayık seyirciye bir anda kıvılcımı çakarak sami yen cehennemini körüklerlerdi. yeni açıktan bakan biz garibanlar ise bir gün büyüyüp o tribünde gri kapşonlu olarak hayal ettik kendimizi.
ultraslan kadar medyatik değillerdi belki, hatta gizli oluşum havası vardı. ama bu bile onları galatasary tribünündeki en üst kademe diğer bir deyişle özel seçilmiş kişilerden oluşan bir grup olarak algılamamıza yetiyordu. keza öyleydiler de, imalı pankartları, meşaleleri, kesilmeyen tezahüratları, galatasaray'a duydukları aşk bambaşka bir hava katıyordu tribünlere. kendilerinin tribünlerde yeraldığı dönemlerde hiç bir zaman galatasaray futbolcusunun yuhalandığını ya da rakip takımın naralarının ali sami yen'i sardığını hatırlamıyorum. çünkü onların felsefesine göre ali sami yen'de sadece galatasaray taraftarının sesi çıkar başkasının ki değil. bir parantez; nedense son fenerbahçe maçındaki susan taraftarlar geldi aklıma, parantezi kapat.
sonra bir gün yok oldular kapalıdan, bir anda. onlarla birlikte gri kapşon giyeceğimiz günlere dair kurduğumuz hayallerde yok oldu. söylentiler yayıldı arkalarından; kimi diğerleri hazmedemedi onları dedi, kimi yönetim ayağını kaydırdı dedi, kimisi ise artık yoruldular dedi. kimisi ise bir gün dönecekler ama doğru zamanı bekliyorlar dedi. ben hep o son ihtimali düşünenlerden, daha doğrusu düşünmek isteyenlerden oldum. her kafadan bir ses çıkaran, günden güne daha da yozlaşan, yaratıcılığını kaybetme noktasına gelen galatasaray taraftarı için bir gün dönmeleri gerektiğini düşünenlerden.
dönmeliler de artık, çünkü galatasaraylılık felsefesinde ne durumda olursan ol her zaman klübüne, takımına, tribününe sahip çıkma vardır. unutulan ya da unutturalan bu felsefeyi tekrar yaşatmak için, kardeşlerine hatırlatmak için dönmeliler artık.
bunu kendileri için değil, zarar görmemesi uğruna kendilerini feda ettikleri galatasaray için yapmalılar.
gişelerden geçer geçmez hep oturduğumuz yer, yeni açığın numaralıya doğru yönelen kısmı olurdu. çünkü her daim suskun yeni açıkta, en çok tezahürat yapan yer orasıydı. maç başlamadan önce tribünler tam dolarken hemen kapalı tribünün üst kısmında kırmızıların içinde gri kapşonları ile görünürlerdi. kendilerinin gözükmesi ile stadda hava bir anda değişirdi. stadın en suskun zamanında yaptıkları tezahüratlarla, bayık seyirciye bir anda kıvılcımı çakarak sami yen cehennemini körüklerlerdi. yeni açıktan bakan biz garibanlar ise bir gün büyüyüp o tribünde gri kapşonlu olarak hayal ettik kendimizi.
ultraslan kadar medyatik değillerdi belki, hatta gizli oluşum havası vardı. ama bu bile onları galatasary tribünündeki en üst kademe diğer bir deyişle özel seçilmiş kişilerden oluşan bir grup olarak algılamamıza yetiyordu. keza öyleydiler de, imalı pankartları, meşaleleri, kesilmeyen tezahüratları, galatasaray'a duydukları aşk bambaşka bir hava katıyordu tribünlere. kendilerinin tribünlerde yeraldığı dönemlerde hiç bir zaman galatasaray futbolcusunun yuhalandığını ya da rakip takımın naralarının ali sami yen'i sardığını hatırlamıyorum. çünkü onların felsefesine göre ali sami yen'de sadece galatasaray taraftarının sesi çıkar başkasının ki değil. bir parantez; nedense son fenerbahçe maçındaki susan taraftarlar geldi aklıma, parantezi kapat.
sonra bir gün yok oldular kapalıdan, bir anda. onlarla birlikte gri kapşon giyeceğimiz günlere dair kurduğumuz hayallerde yok oldu. söylentiler yayıldı arkalarından; kimi diğerleri hazmedemedi onları dedi, kimi yönetim ayağını kaydırdı dedi, kimisi ise artık yoruldular dedi. kimisi ise bir gün dönecekler ama doğru zamanı bekliyorlar dedi. ben hep o son ihtimali düşünenlerden, daha doğrusu düşünmek isteyenlerden oldum. her kafadan bir ses çıkaran, günden güne daha da yozlaşan, yaratıcılığını kaybetme noktasına gelen galatasaray taraftarı için bir gün dönmeleri gerektiğini düşünenlerden.
dönmeliler de artık, çünkü galatasaraylılık felsefesinde ne durumda olursan ol her zaman klübüne, takımına, tribününe sahip çıkma vardır. unutulan ya da unutturalan bu felsefeyi tekrar yaşatmak için, kardeşlerine hatırlatmak için dönmeliler artık.
bunu kendileri için değil, zarar görmemesi uğruna kendilerini feda ettikleri galatasaray için yapmalılar.