resim
Hakan Şükür
Takım:Kariyer Sonu
Mevki:Santrfor
Yaş:52
Boy:1.91
Uyruk:Türkiye
  • 787
    futbolculuğunun son senelerinde veya gol orucuna girdiği vakitlerde bizim tribünün bile bir kısmı kendisine "şaban" der küfür ederdi. ben ise yaptığı presi, çapraz koşuları, rakipten bir stoper eksiltmesini görmeye çalışır ağzını açmazdım kendisine. biraz da geçmiş yılların hatırı vardı tabii.
    sahada sevdim ben bu adamı, ağzımı açıp bir kez "şaban" demedim kaçırdığı gollerden sonra. olsun dedim, canı sağolsun, hakkı ödenmez. "bu adamı topsuz izleyin" derdim kendisinin artık kazmalaştığını düşünen dostlara ve rakip takım taraftarlarına.

    son senesinde takım otobüsünün arkasında yabancıları çekiştirdi. fikirlerini kendisini ilah olarak gören genç oyunculara empoze etti, enjektörle, doz doz. kendisi yapamamıştı çünkü yaban ellerde, onlar da burada yapamasındı. o kadar da para alıyorlardı. kendisi yürekten galatasaraylıydı fakat onlar elinden geleni yapmıyorlardı. halbuki kendisi torino'da yabancı oyuncuydu, kimse ondan kulübün bayrağını taşımasını istememişti.

    sonra futbolu bıraktı, kendi deyimiyle bıraktırıldı. heykeli dikilecekti, istemedi. alt yapının veya futbol okulunun başına geçmek de underrated işlerdi onun için. küstü, gol atamadığı zamanlarda olduğu gibi. ama artık genç duygusal hakan değildi o. bir efsaneydi, o yüzden küstüğünde tepkisiz kalmadı. "vefasızlık" kelimesini (zamanında metin oktay'ın mezar taşı tartışmasından) yıllar sonra galatasaray ile birlikte ilk anan o oldu. (halbuki kendisi o kadar vefalıydı ki kocaeli depreminde hayatını kaybeden eski eşinin cenazesine gitmedi.) hemen başkan aleyhinde imalı demeçler vermeye başladı. her yeri takım otobüsünün arkası, tüm taraftarı da o'na tapan genç oyuncular zannetti, fakat olmadı, deviremedi başkanı, gücü yetmedi, fakat o ara futbolu bırakan bütün "efsane"ler o'nun izinden gitti. "yahu bana da alt yapının başına geç dediler, hakan abi haklıymış, böyle vefasızlık olmaz!". basın çok sevdi bunu, türk halkı zaten bayılır, başladı demagoji. yıllar geçti, şu an hala vefasızlıkla anılır galatasaray kulübü. bir davet olduğunda telefonunu kapatır, sonra arar gazeteci arkadaşını "çağrılmadım" der. kongrede arkada kulisini yapar "vefasız olmayan" başkan adayı için. sonra yorumculuğa başlar, "rıdvan'la aynı parayı istiyorum" pazarlığı yapar hemen. o ve o dönemin efsaneleri köşelerinden kin kusarlar şimdi şimdi, kendilerine vefasızlık örneği gösteren yönetimi karalamak için, fakat karaladıkları galatasaray'dır haberleri yok. sorsanız "galatasaray'ın iyiliği için yapıyorum" derler. fakat ne kadar bellidir içten içe "biz 2000 kuşağıyız, efsaneleriz, aman ya şimdi daha büyük bir başarı gelir de biz unutuluverirsek" kaygıları, saklayamazlar bunu.

    servet çetin rijkaard'ı sevmediği için canını dişine takmamıştır son maçta. hatta "3-2 yenileceğimize 5-2 yenilelim de hoca gitsin" psikolojisine girdiği her halinden belliydi. peki adnan polat'ı sevmedikleri için galatasaray'a sallayıp rakiplerini öven bu eski efsanelerin ne farkı var mantalite olarak servet'ten? birisi sahada, direkt etkisi var bu çöküşe. öbürü kalemiyle saplıyor, kalbine kalbine kulübün. taraftarın bir kısmı da uyanıyor bu işe, "konuştukça batıyorsunuz" diyor, (diğer kısmı zaten malum, "seni çekemeyen ibnelerin suratına tükür"). sen ise kalkmış bu adamı hagi'nin tepesine getirmeye kalkıyorsun şimdi.

    ben hakan'a sahada aşıktım, galatasaraylı hakan'a. fakat o formayı astıktan sonra galatasaraylı değil hakanşükürsporlu'ydu o artık, öyle de devam ediyor.
    yolun açık olsun hakan, milletvekili ol, spor bakanı ol, fakat galatasarayımız'ı lütfen rahat bırak. istemiyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın