51
türkiye – slovenya : 98-65 bir futbol hastasının gözünden
bu maçta bir şeyi çok iyi anladım ki, total futbolu iyice öğretmek için basketbol izletmek gerekiyor futbol takımlarına. bu yazıyı okuyana söyledim rijkaard sen anla. bu çok absird bir şey de değil. 80'lerin başlarında galatasaray futbol takımının hocası olan iviç basketbol maçlarını da kaçırmazdı. o iviç eğer fatih (terim) izin verseydi türkiye’deki futbol devrimini belki derwall’den önce başlatacaktı. fatih konusu şudur, türkiye’den sezon sonu tatile giderken yönetime fatih’i göndermezseniz seneye yokum demiş, iviç türkiye’ye döndüğünde havalanında fatih karşılamıştı. önemli bir futbol adamıydı iviç.
konuyu dağıtmadan basketbola dönelim. benim basketbol izlememden ne olacak, anladığım dilden, futbolun dilinden kendime göre tercüme yaparak izliyorum işte.
mesela, basketbolda santraforla stoper aynı adam. bir farkla stoper kazmalardan seçilirken santrafor daha yeteneklidir. ama basketbolda işler biraz karışık. eğer doğru anladıysam, ömer aşık ve semih erden savunmada çok başarılıyken, ataklarda yetenekleri eksik kaldı. zaten bu oyuncuların faul atışlarındaki başarı yüzdesi düşüklüğü de santrafordan farklı.
faul atışları, bazıları için penaltı değerinde iken bazılarında taç atışı kadar bile değeri olmuyor.
basketbolun da en değerli adamları iki yönlü oynayabilenler, aynı futboldaki orta sahalar gibi. seçilen oyun sistemine göre alanı kapatma veya adamını savunma konusunda başarılı olup, gerek asist gerekse de dış şutlardaki başarı bir oyuncunun kalitesiyle doğru orantılı. dünya kupası seviyesinde yarı finale kadar gelen bir takımın bu tip oyuncularının hem sayıca fazla hem de çok başarılı olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.
bunu söyleyebilmek de, basketbolun istatistiklerinin neredeyse %100 güvenle doğru bilgiler vermesinden kaynaklanıyor. futbol da istatistik bu kadar doğru bilgiler vermez.
oyunun en etkili basketbolcularının (mevkileri var mıdır, nasıl tabir edilir bilmiyorum, halbuki thisisthebesttillwedobetter’ın yazılarını da okuyorum) milli takımızı taşıdıklarını gördüm. kerem tunçeri (ki bence orta sahada top dağıtan, oyun kurucu oynuyor bence, bir nevi pirlo), hidayet ve ersan, ömer onan olduklarını iddia bile edebilirim. gerçi bunu görmek çok da meziyet değil. adam topları çemberden geçiriyor, sonuç net olarak ortada.
aynı işleri yapabilen başka oyuncuların da yeterli katkıyı vermesi çok önemli basketbolda. iyi takım böyle olunuyor. şimdilerde futbolda da kullanılan rotasyon aslında bir basketbol terimi ve başarılı bir takım için en gerekli özellik. hem futbol hem basketbolda bu rotasyonu iyi yapanlar diğerlerinden öne çıkıyor.
oyunun ilk devresinden sonra, takımın yıldızları oyunu havlularına sarılmış vaziyette bench’ten (bir basketbol kelimesi daha kullandım) izlediler. bu bir takım için büyük lüks aslında. ama çok fazla süre almayan (buyurun bir tane daha) oyuncuların gösterdikleri performans kenardakileri pek aratmadı.
anladığım kadarıyla kenarda maçı yan yana izleyip makara yapanlar bu takımın yıldızları olduğu kadar papazları da(bir de futbol kelimesi). merak ediyorum, acaba bu papazlar da takım otobüsünün en arkasında birlikte oturup dedikodu yapıyorlar mı? basketbolda da abicilik var mı? bence türk olduğumuza göre illa vardır, ama futboldaki kadar sert bir hiyerarşi var mı, asıl bunu merak ediyorum.
basketbolda yediğimizden fazlasını atarsak bize yeter diye bir şey yok, olamaz da. her şey o kadar hızlı oluyor ki. elbette atacaksın da, önemli olan yememek. savunma her şeyden önce geliyor. tam lucescu’ya göre.
futbolda alan büyük, oyuncular küçük. basketbolda ise alan küçük oyuncuların sizeları maşallah. öyle ki, “aha bıdıkmış lan bu” dediğin adam 1.90’mış meğerse. çok ekstra bir basketbolcu değilsen iri olman şart. futbol pek öyle değil. herkes oynayabiliyor, yıldız olabiliyor. messi demiycem, merak etmeyin.
futbolda motivasyon entel, danteller tarafından aşağılanması gereken bir şeymiş lanse edilir. öyle ya, fatih terim sadece gazla almıştır uefa kupasını. neyse, basketbola bağlayalım, motivasyon basketbol için olmazsa olmaz bir faktör. motive ve konsantre olmadan başarılı olabilecek bir spor değil. ama unutmamak lazım ki, sürprizlere futbol kadar açık bir spor da değil basketbol, genelde favorilerin kazandığı bir oyun.
zamanında basketbolu futbola idman olsun diye, bileklerine ağırlık bağlayarak oynayan benim için fena yazı denemesi değildir umarım. yoksa thisisthebesttillwedobetter gibi işin uzmanları varken bizim ne haddimize basketbol yazmak.
bu maçta bir şeyi çok iyi anladım ki, total futbolu iyice öğretmek için basketbol izletmek gerekiyor futbol takımlarına. bu yazıyı okuyana söyledim rijkaard sen anla. bu çok absird bir şey de değil. 80'lerin başlarında galatasaray futbol takımının hocası olan iviç basketbol maçlarını da kaçırmazdı. o iviç eğer fatih (terim) izin verseydi türkiye’deki futbol devrimini belki derwall’den önce başlatacaktı. fatih konusu şudur, türkiye’den sezon sonu tatile giderken yönetime fatih’i göndermezseniz seneye yokum demiş, iviç türkiye’ye döndüğünde havalanında fatih karşılamıştı. önemli bir futbol adamıydı iviç.
konuyu dağıtmadan basketbola dönelim. benim basketbol izlememden ne olacak, anladığım dilden, futbolun dilinden kendime göre tercüme yaparak izliyorum işte.
mesela, basketbolda santraforla stoper aynı adam. bir farkla stoper kazmalardan seçilirken santrafor daha yeteneklidir. ama basketbolda işler biraz karışık. eğer doğru anladıysam, ömer aşık ve semih erden savunmada çok başarılıyken, ataklarda yetenekleri eksik kaldı. zaten bu oyuncuların faul atışlarındaki başarı yüzdesi düşüklüğü de santrafordan farklı.
faul atışları, bazıları için penaltı değerinde iken bazılarında taç atışı kadar bile değeri olmuyor.
basketbolun da en değerli adamları iki yönlü oynayabilenler, aynı futboldaki orta sahalar gibi. seçilen oyun sistemine göre alanı kapatma veya adamını savunma konusunda başarılı olup, gerek asist gerekse de dış şutlardaki başarı bir oyuncunun kalitesiyle doğru orantılı. dünya kupası seviyesinde yarı finale kadar gelen bir takımın bu tip oyuncularının hem sayıca fazla hem de çok başarılı olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.
bunu söyleyebilmek de, basketbolun istatistiklerinin neredeyse %100 güvenle doğru bilgiler vermesinden kaynaklanıyor. futbol da istatistik bu kadar doğru bilgiler vermez.
oyunun en etkili basketbolcularının (mevkileri var mıdır, nasıl tabir edilir bilmiyorum, halbuki thisisthebesttillwedobetter’ın yazılarını da okuyorum) milli takımızı taşıdıklarını gördüm. kerem tunçeri (ki bence orta sahada top dağıtan, oyun kurucu oynuyor bence, bir nevi pirlo), hidayet ve ersan, ömer onan olduklarını iddia bile edebilirim. gerçi bunu görmek çok da meziyet değil. adam topları çemberden geçiriyor, sonuç net olarak ortada.
aynı işleri yapabilen başka oyuncuların da yeterli katkıyı vermesi çok önemli basketbolda. iyi takım böyle olunuyor. şimdilerde futbolda da kullanılan rotasyon aslında bir basketbol terimi ve başarılı bir takım için en gerekli özellik. hem futbol hem basketbolda bu rotasyonu iyi yapanlar diğerlerinden öne çıkıyor.
oyunun ilk devresinden sonra, takımın yıldızları oyunu havlularına sarılmış vaziyette bench’ten (bir basketbol kelimesi daha kullandım) izlediler. bu bir takım için büyük lüks aslında. ama çok fazla süre almayan (buyurun bir tane daha) oyuncuların gösterdikleri performans kenardakileri pek aratmadı.
anladığım kadarıyla kenarda maçı yan yana izleyip makara yapanlar bu takımın yıldızları olduğu kadar papazları da(bir de futbol kelimesi). merak ediyorum, acaba bu papazlar da takım otobüsünün en arkasında birlikte oturup dedikodu yapıyorlar mı? basketbolda da abicilik var mı? bence türk olduğumuza göre illa vardır, ama futboldaki kadar sert bir hiyerarşi var mı, asıl bunu merak ediyorum.
basketbolda yediğimizden fazlasını atarsak bize yeter diye bir şey yok, olamaz da. her şey o kadar hızlı oluyor ki. elbette atacaksın da, önemli olan yememek. savunma her şeyden önce geliyor. tam lucescu’ya göre.
futbolda alan büyük, oyuncular küçük. basketbolda ise alan küçük oyuncuların sizeları maşallah. öyle ki, “aha bıdıkmış lan bu” dediğin adam 1.90’mış meğerse. çok ekstra bir basketbolcu değilsen iri olman şart. futbol pek öyle değil. herkes oynayabiliyor, yıldız olabiliyor. messi demiycem, merak etmeyin.
futbolda motivasyon entel, danteller tarafından aşağılanması gereken bir şeymiş lanse edilir. öyle ya, fatih terim sadece gazla almıştır uefa kupasını. neyse, basketbola bağlayalım, motivasyon basketbol için olmazsa olmaz bir faktör. motive ve konsantre olmadan başarılı olabilecek bir spor değil. ama unutmamak lazım ki, sürprizlere futbol kadar açık bir spor da değil basketbol, genelde favorilerin kazandığı bir oyun.
zamanında basketbolu futbola idman olsun diye, bileklerine ağırlık bağlayarak oynayan benim için fena yazı denemesi değildir umarım. yoksa thisisthebesttillwedobetter gibi işin uzmanları varken bizim ne haddimize basketbol yazmak.