1004
eskiden adnan aybaba, gökmen özdenak, ziya şengül ve benzer ekole sahip yorumcular varken abdurrahman çelebi pozisyonundaydı. nispeten mantıklı yorumları olduğu için o alemde hatırı sayılır bir yer edindi. ne var ki devir internet devri. herkes her şeyi daha ayrıntılı okuyabiliyor, araştırabiliyor, gerekirse video görüntülerinden oyuncuları takımları tekrar tekrar izleyebiliyor. bir dünya lig televizyonlarda boy gösteriyor. artık mevzuyla ilgili olanlar az çok biliyorlar. dolayısıyla vaktiyle rezil vaziyetlere kıyasla abdurrahman çelebi kıvamındaki rıdvan dilmen eskisi kadar tat vermemekte, isabetli yorum yapamamakta ve mütemadiyen saçmalamaktadır. lorik cana gibi bir oyuncuyu fenerbahçe getirsin de görelim. ya bu herifler sunderland'a, marsilya'ya, psg'ye falan burun kıvırır da kendi ülke takımlarımız ne yapıyor allasen? slovenya'nın slovakya'nın gidebildiği dünya kupasına katılamıyoruz. kulüp takımları nadiren avrupa kupalarında çeyrek final görüyor. allah aşkına biz kendimizi ne zannediyoruz, ben onu anlamıyorum. yok arkadaş yok, senin en iyi teknik direktörün olarak lanse ettiğin adam dahi dünyada itibar görmüyor.
ha bunları niye söylüyoruz. bunları kendimizi dev aynasında görmemek için söylüyoruz. kendimizi abartmamız gerektiği için bahsediyoruz bunlardan. kişi, grup zümre, kurum ya da kuruluş kendini olduğu gibi tanımazsa mütemadiyen güpegündüz halüsinasyonlar görürse hiçbir şey yapamaz. kendisini olduğu gibi gördüğü vakitse sınırlarını bilir, potansiyelini az çok öğrenir, yapıp yapamadıklarını yeniden gözden geçirir, zaafiyet varsa nasıl telafi edeceğini hesaplar, olumlu yanları varsa onları daha da geliştirir. dolayısıyla bu bize ket vuracak bir şey değil. aksine yavaş yavaş, derinden derine sorunun çözümünü sağlayacaktır. lorik cana kim? pino kim? baros eski gücünde değil. kewell da öyle. keita soru işaretleri.. cart curt. ya yemin ediyorum messi gelse iki haftada kaçar gider.
bir futbolcu, teknik adam olsaydım itibar ettiğim adamların dışında kimseyle konuşmazdım. televizyon programlarını izlemezdim. o fikrine, bilgisine, görgüsüne itibar ettiğim adamların söylediklerine kafa yorardım. neyi yapabildim neyi yapamadım, onları yapmak için ne yapmalıyım, ne yapmalıyız. düşünülmesi gerekenler bunlar. kim ne derse desin lorik cana gibi bir adamı galatasaray'a getirmek büyük başarıdır. zira* lorik cana itibarlı bir çok yayında avrupa'nın en iyi önliberolarından biri olarak gösterilmiştir. tabi rıdvan dilmen ne bilir onları.
- kuponlar yatırıldı mı?
- galop, sprint, plase...
- ayrıl da gel moonlight ayrıl da geel..
adamın gündemi bunlar. o napsın?
ha bunları niye söylüyoruz. bunları kendimizi dev aynasında görmemek için söylüyoruz. kendimizi abartmamız gerektiği için bahsediyoruz bunlardan. kişi, grup zümre, kurum ya da kuruluş kendini olduğu gibi tanımazsa mütemadiyen güpegündüz halüsinasyonlar görürse hiçbir şey yapamaz. kendisini olduğu gibi gördüğü vakitse sınırlarını bilir, potansiyelini az çok öğrenir, yapıp yapamadıklarını yeniden gözden geçirir, zaafiyet varsa nasıl telafi edeceğini hesaplar, olumlu yanları varsa onları daha da geliştirir. dolayısıyla bu bize ket vuracak bir şey değil. aksine yavaş yavaş, derinden derine sorunun çözümünü sağlayacaktır. lorik cana kim? pino kim? baros eski gücünde değil. kewell da öyle. keita soru işaretleri.. cart curt. ya yemin ediyorum messi gelse iki haftada kaçar gider.
bir futbolcu, teknik adam olsaydım itibar ettiğim adamların dışında kimseyle konuşmazdım. televizyon programlarını izlemezdim. o fikrine, bilgisine, görgüsüne itibar ettiğim adamların söylediklerine kafa yorardım. neyi yapabildim neyi yapamadım, onları yapmak için ne yapmalıyım, ne yapmalıyız. düşünülmesi gerekenler bunlar. kim ne derse desin lorik cana gibi bir adamı galatasaray'a getirmek büyük başarıdır. zira* lorik cana itibarlı bir çok yayında avrupa'nın en iyi önliberolarından biri olarak gösterilmiştir. tabi rıdvan dilmen ne bilir onları.
- kuponlar yatırıldı mı?
- galop, sprint, plase...
- ayrıl da gel moonlight ayrıl da geel..
adamın gündemi bunlar. o napsın?
