• 24
    amsterdam futbolunu anlatırken şehrin o rahat ama bir o kadar da kuralcı ruhunu görmezden gelmek mümkün değil. şehir dışarıdan bakınca özgürlükle anılıyor ama düzeni bozmadan özgür olmayı başaran bir yer. bu yaklaşım futbola da birebir yansımış durumda.

    amsterdamda sokaklarda ajax izine rastlamak çok doğal ama fazla gürültülü değil. bir kahve dükkanında küçük bir bayrak, bir bisikletin sepetine iliştirilmiş bir sticker, kanal kenarında top oynayan küçücük çocukların ayağındaki kırmızı beyaz çoraplar. şehir gövde gösterisi yapmadan taraftarlığını yaşıyor.

    johan cruijff arenaya doğru giderken insanı saran his, futboldan çok bir kültür mabedine gidiyormuş hissi. çünkü amsterdam futbolu sadece sahadaki 90 dakikadan ibaret değil; bir oyun felsefesi, bir düşünme biçimi. top hep hareket edecek, oyuncu boş alanı görecek, cesur oynanacak. cruijffin gölgesi hala şehrin üzerinde dolaşıyor.

    maç günlerinde tribünler sabırsız değil, talepkar. kötü pası affetmezler, iyi bir üçgen paslaşmayı alkışlamayı da unutmazlar. amsterdamda futbol bir estetik meselesi. sadece kazanmak değil, nasıl kazandığın da önemli. şehir bu konforlu mükemmeliyetçiliği çok doğal bir şekilde taşıyor.

    ajaxın tarzı da amsterdamın ruhuyla aynı çizgide. zarif ama disiplinli, özgür ama sorumluluk sahibi. altyapıdan çıkan her genç oyuncuda şehrin dna’sını görebiliyorsun. cesaret, teknik, oyun aklı. hepsi amsterdamın sokaklarından gelen bir miras gibi.

    benim amatör edebi tarzımla söyleyeyim: amsterdamda futbol, kanal boyunca sessizce akıp giden su gibi. yüzeyde dingin bir görüntü var ama altı sürekli hareket halinde. şehrin sakinliği futbolu boğmuyor, futbol da şehrin huzurunu bozmuyor. ikisi birbirine uyum sağlamış durumda.

    amsterdamı gezip ajaxı görmek, bir futbol kulübünden çok bir okulun felsefesini hissetmek gibi. şehir de kulüp de aynı şeyi söylüyor: özgür ol ama akıllı oyna.
App Store'dan indirin Google Play'den alın