3680
kalmasını isteyenlerdenim ve bunun hakkında entrylerim mevcut.
ama,
kendimden örnek vereyim. mühendisim, rusya’da çalışıyordum. güzel para alıyordum. geri döndüm evlendim. bir daha rusya’ya gitmem dedim. eşim de mühendis. güle oynaya yaşadık istanbul’da bir şekilde. şirketimde de sevilen biri oldum, iyi bir pozisyona geldim. dahasını da vaat ediyorlardı.
bir gün telefonum çaldı, birileri aradı, türkçe konuşmadılar. iş bu, para da bu dediler. parayı duyunca gözlerim döndü. bir şekilde eşimi ikna ettim, bana gitme diyen patrona da güzellikle veda edip şirketten ayrıldım. o da aynı arap sermeyesi karşısında kalan dursun özbek gibiydi. ben bu miktarlarla başa çıkamam dedi.
eşim işini bıraktı. ikimizin de aileden gelen maddi birşeyi yoktu. 36 yaşında evi olmayan bir adam olarak gözümü kapatıp rusya’ya doğru eşimle beraber yola çıktım. bir güzel yuttum tükürdüğümü, gitmem dediğim yere eşimi de götürdüm. para için. gelirim gayet iyi ama ne kadar mutluyum, buraya ne kadar uyumluyum soru işareti. aklımda dönmek var bir yerde.
evet osimhen kalsın. ne olursa olsun kalsın. ama çuvalla para verilen yerde, yokluk içinde büyümüş biri olarak arapları tercih etmesi çok normal. önce bi doyması lazım belki de.
ben hala patronla görüşüyorum. ne zaman dönüyorsun paranı biriktirmedin mi hala diyor. 20 ay oldu. biraz daha buradayım, sonrasına bakarız. eminim o da böyle düşünmüştür.
giderse yolu açık olsun, cebi dolsun, gözü doysun. burada kalırsa pişmanlık içinde kalmasın.
hayat bu, bu kadar çok sevildiği yere geri dönme ihtimali de çok yüksek. zira 9 ay önce kızım doğduğunda fark ettim. sevmek vs hikaye, hayat sevilmek üzerine kuruluymuş. insan sevildiğini bildiği yerde büyüyor, gelişiyor, kendisi oluyormuş.
kalacaksa pişmanlık hissetmeden, galatasaray’ın kapısı sonuna kadar açıktır. gidecekse de, yaşandığı için sevinmeyi ve sevmeyi unutmamamız gerekiyor.
ama,
kendimden örnek vereyim. mühendisim, rusya’da çalışıyordum. güzel para alıyordum. geri döndüm evlendim. bir daha rusya’ya gitmem dedim. eşim de mühendis. güle oynaya yaşadık istanbul’da bir şekilde. şirketimde de sevilen biri oldum, iyi bir pozisyona geldim. dahasını da vaat ediyorlardı.
bir gün telefonum çaldı, birileri aradı, türkçe konuşmadılar. iş bu, para da bu dediler. parayı duyunca gözlerim döndü. bir şekilde eşimi ikna ettim, bana gitme diyen patrona da güzellikle veda edip şirketten ayrıldım. o da aynı arap sermeyesi karşısında kalan dursun özbek gibiydi. ben bu miktarlarla başa çıkamam dedi.
eşim işini bıraktı. ikimizin de aileden gelen maddi birşeyi yoktu. 36 yaşında evi olmayan bir adam olarak gözümü kapatıp rusya’ya doğru eşimle beraber yola çıktım. bir güzel yuttum tükürdüğümü, gitmem dediğim yere eşimi de götürdüm. para için. gelirim gayet iyi ama ne kadar mutluyum, buraya ne kadar uyumluyum soru işareti. aklımda dönmek var bir yerde.
evet osimhen kalsın. ne olursa olsun kalsın. ama çuvalla para verilen yerde, yokluk içinde büyümüş biri olarak arapları tercih etmesi çok normal. önce bi doyması lazım belki de.
ben hala patronla görüşüyorum. ne zaman dönüyorsun paranı biriktirmedin mi hala diyor. 20 ay oldu. biraz daha buradayım, sonrasına bakarız. eminim o da böyle düşünmüştür.
giderse yolu açık olsun, cebi dolsun, gözü doysun. burada kalırsa pişmanlık içinde kalmasın.
hayat bu, bu kadar çok sevildiği yere geri dönme ihtimali de çok yüksek. zira 9 ay önce kızım doğduğunda fark ettim. sevmek vs hikaye, hayat sevilmek üzerine kuruluymuş. insan sevildiğini bildiği yerde büyüyor, gelişiyor, kendisi oluyormuş.
kalacaksa pişmanlık hissetmeden, galatasaray’ın kapısı sonuna kadar açıktır. gidecekse de, yaşandığı için sevinmeyi ve sevmeyi unutmamamız gerekiyor.


