55
nkfvas ne derse desin *, film izlemeyi sevenler bu yazıyı okumasın. spoiler alert diyorum, başka da bir şey demiyorum. geçenlerde bir film izliyorum, adı zwartboek. 2. cihan harbi zamanında hollandada olaylar gelişir. film de orijinal film olunca kendini belli ediyor. altyazıda imla hataları minimuma indirgenmiş. carice van houten bütün sevimliliğiyle arz-ı endam ederken oluşan bir diyaloğu, daha doğrusu diyaloğun altyazılarını buraya yazmak istiyorum:
- müntze'yle trende karşılaşmıştın öyle değil mi?
- mutfak kapalı.
- senden hoşlandı mı?
- onun için deli oldu. *
- abartıyorsun.
- bana pul koleksiyonunu gösterdi. wilhelmina pullarını topluyor.
- mutfak kapanıyor. *
- onunla ne kadar ileri gidebilirsin?
- ne kadar mı? onunla yatmaktan mı bahsediyorsun?
- bu kadar net konuşma.
- net konuşmayı severim. bunu mu kastettin?
- tim ve diğerleriyle ne kadar ileri gidersin?
hoppala. gel de şimdi konsantre ol filme. "tim ve diğerleri için" diyeceği yerde, "tim ve diğerleriyle" dedirtmişler adama. filmin ortasında insanın aklına acayip şeyler geliyor:
- müntze'ye hepimizinki feda olsun. hepimiz veririz müntze'ye. istesin yeter.
- vatan size minnettar. bende hemeroid var da, siz memnun edin artık müntze'yi.
bu bir imla hatası değil tabii, ama dediğimi karşılıyor. görüyor musunuz ufacık bir yazım hatası nelere mal oluyor? ben mecbur muyum yazınızın orta yerinde imla hatalarından karmakarışık hale gelen anlamları çıkarmaya? en basitinden; bir pes zirvesi düzenleniyor. adam diyor ki; "bende iyi pes oynarım." şimdi, işin yoksa burada oluşan bin bir manayı çözmeye çalış. bu adam kendi evinde mi iyi pes oynuyor, kendi evinde iyi pes oynuyorsa evindeki tılsım nedir, arkadaşlarının evinde neden iyi oynayamıyor bu adam bu pesi, yoksa sadece dahi anlamındaki -de'yi ayrı yazamamış bir insan mı? dahi anlamındaki -de gibi basit kurallarda hata yapabilirsiniz. dalgınlık olur, gerçekten bilmiyorsunuzdur; şudur budur. ama bilerek ve isteyerek, veya umursamazlıktan dahi anlamındaki -de'nin ayrı yazılmadığını sezdiğim anda o yazıyı okumayı bırakırım. olağanüstü yazan biri değilseniz, o yazıyı mümkünatı yok okumam. okumayı bırakırken de ofsaytımı oraya bırakırım. kimse de imla hatalarıyla dolu bir yazıyı okumak istemez. sonradan "benim yazılarım okunmuyor" olmasın lütfen. ben yazımından emin olmadığım kelimeler için internetten tdk'nın sözlüğüne bakıp duruyorum, gece internet daha hızlı olur, tdk'nın sitesine sıkıntı olmadan girerim diye genelde gece yazıyorum. benim günahım ne o zaman? millet hiç dikkat etmeden yazıyor, biz yüksek lisans tezi hazırlar gibi yazıyoruz.
"tim" kelimesine "faşist" demişiz zamanında. düşününce insan sadece gülüp geçiyor bu kelimeye. sadece espri maksatlı "tim" denilmiş, tutup da faşistlikle suçluyorsunuz. he abi, karagömlekliler geliyor. size bir şey anlatayım; saygıdeğer bir tanıdığım var. işlerini yoluna koymuş kendisi. helal para sonuçta, allah artırsın. zeki de bir insan. espri yaptığında karşısındaki lök diye kalır. bu tanıdığım birgün kartvizit bastıracak. emri altında çalışan işçilerin kimisine de bastırıyor. montajcısına takılacak ya, montajcının kartvizitine "montaj ekipler amiri" yazdırıyor sıfat olarak. bizim orta akıllı montajcı isyan ediyor; "ben bunu kullanırsam rezil rüsva olurum, kullanmam ben bu kartviziti" diyor. bizim bir dünya kartvizit o biçim çöpe. boş yere masraf yaptırıyor yarım zeka montajcı, sıfatını beğenmedi diye. bilmem anlatabildim mi?
son zamanlarda bu tim eskisi kadar çalışmıyor sanırım. ne bir şikayet, ne bir eleştiri. ya herkes içine sindirmiş tim'i, ya da manasız eleştirilerle tim'i sindirmişler. işin tuhafı; bu timden bana hiçbir mesaj atılmamış olması. bir keresinde timden bir arkadaşım bana mesaj atmıştı; o da dalgınlıkla bir üstteki entrynin yazarını uyarmak isterken beni uyarmış. hepimiz insanız, bazen yazı yazarken hata yaptığımı düşünüyorum. ama timden bana mesaj gelmeyince aklıma iki şey geliyor: ya ben hiç imla hatası yapmadan yazıyorum; ya da timden kimse benim yazılarımı okumuyor. beni kazımama ihtimalleri daha fena, yapmayın bunu, e mi? halbuki ne güzel olurdu bana da düzeltmem için mesaj atsalar, ben de bilgilensem, iki muhabbet çevirsek.
son olarak; bu timle sonuna kadar gidilir. müntze filan hikaye.
- müntze'yle trende karşılaşmıştın öyle değil mi?
- mutfak kapalı.
- senden hoşlandı mı?
- onun için deli oldu. *
- abartıyorsun.
- bana pul koleksiyonunu gösterdi. wilhelmina pullarını topluyor.
- mutfak kapanıyor. *
- onunla ne kadar ileri gidebilirsin?
- ne kadar mı? onunla yatmaktan mı bahsediyorsun?
- bu kadar net konuşma.
- net konuşmayı severim. bunu mu kastettin?
- tim ve diğerleriyle ne kadar ileri gidersin?
hoppala. gel de şimdi konsantre ol filme. "tim ve diğerleri için" diyeceği yerde, "tim ve diğerleriyle" dedirtmişler adama. filmin ortasında insanın aklına acayip şeyler geliyor:
- müntze'ye hepimizinki feda olsun. hepimiz veririz müntze'ye. istesin yeter.
- vatan size minnettar. bende hemeroid var da, siz memnun edin artık müntze'yi.
bu bir imla hatası değil tabii, ama dediğimi karşılıyor. görüyor musunuz ufacık bir yazım hatası nelere mal oluyor? ben mecbur muyum yazınızın orta yerinde imla hatalarından karmakarışık hale gelen anlamları çıkarmaya? en basitinden; bir pes zirvesi düzenleniyor. adam diyor ki; "bende iyi pes oynarım." şimdi, işin yoksa burada oluşan bin bir manayı çözmeye çalış. bu adam kendi evinde mi iyi pes oynuyor, kendi evinde iyi pes oynuyorsa evindeki tılsım nedir, arkadaşlarının evinde neden iyi oynayamıyor bu adam bu pesi, yoksa sadece dahi anlamındaki -de'yi ayrı yazamamış bir insan mı? dahi anlamındaki -de gibi basit kurallarda hata yapabilirsiniz. dalgınlık olur, gerçekten bilmiyorsunuzdur; şudur budur. ama bilerek ve isteyerek, veya umursamazlıktan dahi anlamındaki -de'nin ayrı yazılmadığını sezdiğim anda o yazıyı okumayı bırakırım. olağanüstü yazan biri değilseniz, o yazıyı mümkünatı yok okumam. okumayı bırakırken de ofsaytımı oraya bırakırım. kimse de imla hatalarıyla dolu bir yazıyı okumak istemez. sonradan "benim yazılarım okunmuyor" olmasın lütfen. ben yazımından emin olmadığım kelimeler için internetten tdk'nın sözlüğüne bakıp duruyorum, gece internet daha hızlı olur, tdk'nın sitesine sıkıntı olmadan girerim diye genelde gece yazıyorum. benim günahım ne o zaman? millet hiç dikkat etmeden yazıyor, biz yüksek lisans tezi hazırlar gibi yazıyoruz.
"tim" kelimesine "faşist" demişiz zamanında. düşününce insan sadece gülüp geçiyor bu kelimeye. sadece espri maksatlı "tim" denilmiş, tutup da faşistlikle suçluyorsunuz. he abi, karagömlekliler geliyor. size bir şey anlatayım; saygıdeğer bir tanıdığım var. işlerini yoluna koymuş kendisi. helal para sonuçta, allah artırsın. zeki de bir insan. espri yaptığında karşısındaki lök diye kalır. bu tanıdığım birgün kartvizit bastıracak. emri altında çalışan işçilerin kimisine de bastırıyor. montajcısına takılacak ya, montajcının kartvizitine "montaj ekipler amiri" yazdırıyor sıfat olarak. bizim orta akıllı montajcı isyan ediyor; "ben bunu kullanırsam rezil rüsva olurum, kullanmam ben bu kartviziti" diyor. bizim bir dünya kartvizit o biçim çöpe. boş yere masraf yaptırıyor yarım zeka montajcı, sıfatını beğenmedi diye. bilmem anlatabildim mi?
son zamanlarda bu tim eskisi kadar çalışmıyor sanırım. ne bir şikayet, ne bir eleştiri. ya herkes içine sindirmiş tim'i, ya da manasız eleştirilerle tim'i sindirmişler. işin tuhafı; bu timden bana hiçbir mesaj atılmamış olması. bir keresinde timden bir arkadaşım bana mesaj atmıştı; o da dalgınlıkla bir üstteki entrynin yazarını uyarmak isterken beni uyarmış. hepimiz insanız, bazen yazı yazarken hata yaptığımı düşünüyorum. ama timden bana mesaj gelmeyince aklıma iki şey geliyor: ya ben hiç imla hatası yapmadan yazıyorum; ya da timden kimse benim yazılarımı okumuyor. beni kazımama ihtimalleri daha fena, yapmayın bunu, e mi? halbuki ne güzel olurdu bana da düzeltmem için mesaj atsalar, ben de bilgilensem, iki muhabbet çevirsek.
son olarak; bu timle sonuna kadar gidilir. müntze filan hikaye.