1271
iki takımın da negatif sonucun etkisinden korktuğu ve futbol namına olumlu en ufak şeyin var olmadığı bir iklimde oynanan maç.
maça dair konuşulacak hiçbir şey yok. fenerbahçe dakikalar geçtikçe biraz daha baskı kurup belki sürpriz bir gol çıkartmak istedi o kadar. gol yediğimizde daha çok şey kaybedecek taraf bizdik, işin matematiği çok basit. berabere bitti ve puan farkı pratik olarak 7'te çıktı. yenildiğimiz senaryoda hem rüzgarı hem de farkı ciddi anlamda kaybedecektik. kalan 12 maçın 3'ünde berabere kalsak ve fenerbahçe tüm maçlarını kazansa dahi şampiyon yine biz olacağız, bunun bilincinde oynamak da oldukça mantıklıydı. ayrıca gereksiz tartışmaların, kaosların içine kendimizi itmediğimiz; sakin bir maç oynanması da oldukça olumlu. fenerbahçe kendi kendini yine bir çıkmaza itti, burada da görevimizi iyi yaptığımızı düşünüyorum.
buradan sonra ipler yine bizim elimizde. 4 maçta puan kaybetmediğimiz anda şampiyonuz. ki bana kalırsa birkaç hafta kazanmayı sürdürürsek fenerbahçe de kırılacaktır. sahada iki takım vardı, birisi birlikte olmaktan ve bulunduğu konumdan mutlu, gururlu insanlardan kuruluydu. diğer takım ise ruh hali, yüz ifadesi, oynayış biçimi olarak hem korkak hem de olabildiğine cesur davranmak zorunda olan zaruriyetten hareket eden bir insan grubu gibiydi. sezon sonunda bu maç belki hiç hatırlanmayacak fakat yenilmemenin yenmek kadar önemli olduğu bir virajdan hasarsız çıkmak oldukça olumlu oldu.
yabancı hakem konusuna da ayrı parantez açmakta fayda var. slavko vincic'in yönettiği derbide top oyunda 41 dakika kaldı, seyir zevki sıfıra yakındı, lüzumsuz denebilecek pek çok kararla oyun yine sık durdu. hakem uzatmalarda dahi başıma iş açmayayım diye lehimize de olsa maçı erkenden bitirip derdi kafasından savma amaçlı hareket etti. demek ki neymiş, sorunun çözümü yabancı hakemi gökten getirmekte değil; zihniyeti ve ortamı değiştirmekteymiş. birkaç ay önce şampiyonlar ligi finali yöneten hakem dahi başıma iş açmayayım zihniyetinde cüneyt çakır şekli maç yönetiyorsa şapkayı herkesin önüne koymasının zamanı gelmiş demektir. plan tutmadı, tutmayacaktı da zaten.
maça dair konuşulacak hiçbir şey yok. fenerbahçe dakikalar geçtikçe biraz daha baskı kurup belki sürpriz bir gol çıkartmak istedi o kadar. gol yediğimizde daha çok şey kaybedecek taraf bizdik, işin matematiği çok basit. berabere bitti ve puan farkı pratik olarak 7'te çıktı. yenildiğimiz senaryoda hem rüzgarı hem de farkı ciddi anlamda kaybedecektik. kalan 12 maçın 3'ünde berabere kalsak ve fenerbahçe tüm maçlarını kazansa dahi şampiyon yine biz olacağız, bunun bilincinde oynamak da oldukça mantıklıydı. ayrıca gereksiz tartışmaların, kaosların içine kendimizi itmediğimiz; sakin bir maç oynanması da oldukça olumlu. fenerbahçe kendi kendini yine bir çıkmaza itti, burada da görevimizi iyi yaptığımızı düşünüyorum.
buradan sonra ipler yine bizim elimizde. 4 maçta puan kaybetmediğimiz anda şampiyonuz. ki bana kalırsa birkaç hafta kazanmayı sürdürürsek fenerbahçe de kırılacaktır. sahada iki takım vardı, birisi birlikte olmaktan ve bulunduğu konumdan mutlu, gururlu insanlardan kuruluydu. diğer takım ise ruh hali, yüz ifadesi, oynayış biçimi olarak hem korkak hem de olabildiğine cesur davranmak zorunda olan zaruriyetten hareket eden bir insan grubu gibiydi. sezon sonunda bu maç belki hiç hatırlanmayacak fakat yenilmemenin yenmek kadar önemli olduğu bir virajdan hasarsız çıkmak oldukça olumlu oldu.
yabancı hakem konusuna da ayrı parantez açmakta fayda var. slavko vincic'in yönettiği derbide top oyunda 41 dakika kaldı, seyir zevki sıfıra yakındı, lüzumsuz denebilecek pek çok kararla oyun yine sık durdu. hakem uzatmalarda dahi başıma iş açmayayım diye lehimize de olsa maçı erkenden bitirip derdi kafasından savma amaçlı hareket etti. demek ki neymiş, sorunun çözümü yabancı hakemi gökten getirmekte değil; zihniyeti ve ortamı değiştirmekteymiş. birkaç ay önce şampiyonlar ligi finali yöneten hakem dahi başıma iş açmayayım zihniyetinde cüneyt çakır şekli maç yönetiyorsa şapkayı herkesin önüne koymasının zamanı gelmiş demektir. plan tutmadı, tutmayacaktı da zaten.