365
şüphesiz ki dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi olan louvre'da milyonlarca sanat eseri vardır ama en çok korunan ve ziyaretçilerin görmeden müzeden ayrılmadığı eser 16. yüzyılda leonardo da vinci tarafından yapılan mona lisa'dır...
cumartesi gecesi antalya'da 25 yaşında nijeryalı genç bir "sanatçı" tarafından dünya sanat mirasına armağan edilen "röveşata" da paris'teki müzede rembrand, titian, david gibi sanatçıların eserleri arasında yerini alacaktır...
sondan başladık ama hiç "assolistler sonda sahne alır" lakırdılarına yer bırakmadan victor osimhen'in antalya corendon airlines park stadında taraflı tarafsız herkesin ayakta alkışladığı golünü anlatmadan olmazdı. tabii anlatmak için nazım kadar kelimelere hakim olmak gerekir, günümüzde video teknolojisi sayesinde siz en iyisi buradan seyredin derim.
kimse kimseye boşuna 100 milyon euro değer biçmiyor dercesine oyuna girdiği son dakikalarda bir gol attı, "kıl payı ofsayt" verildi ama "sanat eserinin" iptal edilmemesi için hakemin var'ı beklediği dakikalarda herkes dua ediyordu... böyle değerli bir oyuncu belki- ki hiç istemiyoruz- ülkemizden gidecek ama attığı 2024-2025 türk futbol tarihi konuşulduğunda hep anılacaktır...
osimhen ile başladık da galatasaray'ın antalya'daki galibiyetini hazırlayan iki gol atan ıcardi'yle devam edelim. goller tabii ki galatasaraylıları mutlu etti, okan buruk'a güzel bir doğum günü hediyesi oldu lakin arjantinli daha maç başlamadan yine kalplerimize dokunuyordu. kulüplerin "gelir kapısına" çevirdiği maç seremonilerine çocuklarla çıkma işini "paragöz" antalya yönetimi fırsata çevirerek mauro'nun yanına 15 tane çocuk vermişler, ıcardi de kimsenin aklına gelmeyen bir jestle takımdan ayrı durarak bir düzineden fazla evladın televizyon kameralarına, fotoğraf karelerine çıkmasını sağlıyordu. 10. dakikada mertens'in ortasına attığı kafa ve ikinci yarıda yunus'un pasında sağ ayak içi ile dokunuşu ne kadar klassa, bu hareket onun kat be katı asildi. louvre müzesine bir tablo da buradan çıkmaz mı?
adı üstünde deplasman, rakip sahaya gidiyorsun, misafirsin, ne ile karşılaşacağını bilmezsin ve zor olması doğaldır ama galatasaray 2024 yılında "uzakları kendine ev "edinmişe benziyor zira antalya'da kalesinde bir kaç cılız şut dışında pozisyon vermeyip üstün bir oyunla peşi sıra 13. deplasman galibiyetini de alarak bir rekora imza atıyordu. günlük hırs ve zevklere göre yaşayan bir toplum olduğumuz için ilk kötü sonuçta okan buruk ve oyuncuları için idam sehpaları kurulacaktır ama biz hak edene hakkını verelim: tebrikler aslanlar...
antalya'daki güzelliklerden bahsetmeye devam edersek, gruba sonradan katılan macar sallai de osimhen'in sayılmayan golünde yaptığı asist ile ustalığı, ileri geri maç boyu mücadelesi ile çalışkanlığını sergileyen bir "üstat" görünümündeydi. rasitca'nın gidişatı sonrası zaha, tete, ziyech gibi top ayağındayken var olup, sonrasında seyreden oyuncuların aksine savunma arkadaşlarına da desteği okan buruk'un aradığı en mühim özelliklerdendi. hal böyle olunca, barış'ın jokerliği tekrar devreye girebilecek, sağ kanada nispetten daha ağır bir kaan yerine hızlı bir barış yazılacaktır, antalya'da djenepo'yu durdurmak için okan buruk'un ikinci yarı barış hamlesi gibi.
yunus'un kerem aktürkoğlu'nu aratmaması, mertens'in yıllanmış şarap gibi her maç ağzımızda lezzet şöleni bırakması, sanchez'in savunma bakanlığını, torreira'nın enerjisini yazmaya gerek yok, standarda bağladılar, standart da iyidir...
ama...
bu kadar "sanat eseri" içinde ana okulu sergisinde panolara asılmaya değmeyecek kadar "berbat" çalışmalar yok muydu antalya'da... vardı elbet...
önce antalya yönetimine bir kaç çift laf edelim...
futbol taraftarla güzeldir, taraftar olmasa bu işin zevki olmaz da, deplasman taraftarı da yolunacak kaz değil... 2600 lira bilet fiyatı nedir yahu? louvre müzesine sıra beklemeden giriş bile 850 lirayken, siz hayırdır?
taraftardan para almayı bilenlere, bir başka soru gelsin: peki o paranın karşılığı olarak hapishaneyi andıran deplasman tribünü ve seyircilerin gözlerini "kanatan" saha zemini nedir? jakobs ve mert yılmaz'ın sakatlığının bedelini nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz? biz louvre'a girdiğimizde paramızın karşılığını sergilenen eserler, rahat ve sıcak bir ortam, müzeye doya doya kaybolmadan gezebileceğimiz haritalar ile alıyoruz da geçtim her tülü rahat maç izleme koşulunu, o deplasman tribününe gelenler acaba rahatça tuvalet ihtiyacını giderebiliyor mu?
ve hakem ali şansalan...
o kadar kötüydün ki, ıcardi'ye yapılan çekmede penaltıyı vermedin, kaan'ın ağzı yüzü parçalandı zoraki sarı kart gösterdin, torreira ve sanchez'e sarı kart göstererek "buranın ağası benim" havası yarattın da ziyech'in serbest atış için o berbat zeminde düzgün bir yere bıraktığı topu ayağınla ne maksatla dürtersin? ne geçti eline? lakin "futbol tanrıları" da o sahada adaleti sağlarlar, senin bozmaya çalıştığın o serbest atış, gitti ziyech'in asisti olarak yazıldı osimhen'in "sanat eserinde"... senin yaptığın iş de o videoyu izleyenlerin gözünde eserini bitirmiş bir üstadın saheserine büyük gururla bakarken üzerine konan bir sinek misali kalacak arşivlerde...
kaynak ve maçtan fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-3galatasaray.html
cumartesi gecesi antalya'da 25 yaşında nijeryalı genç bir "sanatçı" tarafından dünya sanat mirasına armağan edilen "röveşata" da paris'teki müzede rembrand, titian, david gibi sanatçıların eserleri arasında yerini alacaktır...
sondan başladık ama hiç "assolistler sonda sahne alır" lakırdılarına yer bırakmadan victor osimhen'in antalya corendon airlines park stadında taraflı tarafsız herkesin ayakta alkışladığı golünü anlatmadan olmazdı. tabii anlatmak için nazım kadar kelimelere hakim olmak gerekir, günümüzde video teknolojisi sayesinde siz en iyisi buradan seyredin derim.
kimse kimseye boşuna 100 milyon euro değer biçmiyor dercesine oyuna girdiği son dakikalarda bir gol attı, "kıl payı ofsayt" verildi ama "sanat eserinin" iptal edilmemesi için hakemin var'ı beklediği dakikalarda herkes dua ediyordu... böyle değerli bir oyuncu belki- ki hiç istemiyoruz- ülkemizden gidecek ama attığı 2024-2025 türk futbol tarihi konuşulduğunda hep anılacaktır...
osimhen ile başladık da galatasaray'ın antalya'daki galibiyetini hazırlayan iki gol atan ıcardi'yle devam edelim. goller tabii ki galatasaraylıları mutlu etti, okan buruk'a güzel bir doğum günü hediyesi oldu lakin arjantinli daha maç başlamadan yine kalplerimize dokunuyordu. kulüplerin "gelir kapısına" çevirdiği maç seremonilerine çocuklarla çıkma işini "paragöz" antalya yönetimi fırsata çevirerek mauro'nun yanına 15 tane çocuk vermişler, ıcardi de kimsenin aklına gelmeyen bir jestle takımdan ayrı durarak bir düzineden fazla evladın televizyon kameralarına, fotoğraf karelerine çıkmasını sağlıyordu. 10. dakikada mertens'in ortasına attığı kafa ve ikinci yarıda yunus'un pasında sağ ayak içi ile dokunuşu ne kadar klassa, bu hareket onun kat be katı asildi. louvre müzesine bir tablo da buradan çıkmaz mı?
adı üstünde deplasman, rakip sahaya gidiyorsun, misafirsin, ne ile karşılaşacağını bilmezsin ve zor olması doğaldır ama galatasaray 2024 yılında "uzakları kendine ev "edinmişe benziyor zira antalya'da kalesinde bir kaç cılız şut dışında pozisyon vermeyip üstün bir oyunla peşi sıra 13. deplasman galibiyetini de alarak bir rekora imza atıyordu. günlük hırs ve zevklere göre yaşayan bir toplum olduğumuz için ilk kötü sonuçta okan buruk ve oyuncuları için idam sehpaları kurulacaktır ama biz hak edene hakkını verelim: tebrikler aslanlar...
antalya'daki güzelliklerden bahsetmeye devam edersek, gruba sonradan katılan macar sallai de osimhen'in sayılmayan golünde yaptığı asist ile ustalığı, ileri geri maç boyu mücadelesi ile çalışkanlığını sergileyen bir "üstat" görünümündeydi. rasitca'nın gidişatı sonrası zaha, tete, ziyech gibi top ayağındayken var olup, sonrasında seyreden oyuncuların aksine savunma arkadaşlarına da desteği okan buruk'un aradığı en mühim özelliklerdendi. hal böyle olunca, barış'ın jokerliği tekrar devreye girebilecek, sağ kanada nispetten daha ağır bir kaan yerine hızlı bir barış yazılacaktır, antalya'da djenepo'yu durdurmak için okan buruk'un ikinci yarı barış hamlesi gibi.
yunus'un kerem aktürkoğlu'nu aratmaması, mertens'in yıllanmış şarap gibi her maç ağzımızda lezzet şöleni bırakması, sanchez'in savunma bakanlığını, torreira'nın enerjisini yazmaya gerek yok, standarda bağladılar, standart da iyidir...
ama...
bu kadar "sanat eseri" içinde ana okulu sergisinde panolara asılmaya değmeyecek kadar "berbat" çalışmalar yok muydu antalya'da... vardı elbet...
önce antalya yönetimine bir kaç çift laf edelim...
futbol taraftarla güzeldir, taraftar olmasa bu işin zevki olmaz da, deplasman taraftarı da yolunacak kaz değil... 2600 lira bilet fiyatı nedir yahu? louvre müzesine sıra beklemeden giriş bile 850 lirayken, siz hayırdır?
taraftardan para almayı bilenlere, bir başka soru gelsin: peki o paranın karşılığı olarak hapishaneyi andıran deplasman tribünü ve seyircilerin gözlerini "kanatan" saha zemini nedir? jakobs ve mert yılmaz'ın sakatlığının bedelini nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz? biz louvre'a girdiğimizde paramızın karşılığını sergilenen eserler, rahat ve sıcak bir ortam, müzeye doya doya kaybolmadan gezebileceğimiz haritalar ile alıyoruz da geçtim her tülü rahat maç izleme koşulunu, o deplasman tribününe gelenler acaba rahatça tuvalet ihtiyacını giderebiliyor mu?
ve hakem ali şansalan...
o kadar kötüydün ki, ıcardi'ye yapılan çekmede penaltıyı vermedin, kaan'ın ağzı yüzü parçalandı zoraki sarı kart gösterdin, torreira ve sanchez'e sarı kart göstererek "buranın ağası benim" havası yarattın da ziyech'in serbest atış için o berbat zeminde düzgün bir yere bıraktığı topu ayağınla ne maksatla dürtersin? ne geçti eline? lakin "futbol tanrıları" da o sahada adaleti sağlarlar, senin bozmaya çalıştığın o serbest atış, gitti ziyech'in asisti olarak yazıldı osimhen'in "sanat eserinde"... senin yaptığın iş de o videoyu izleyenlerin gözünde eserini bitirmiş bir üstadın saheserine büyük gururla bakarken üzerine konan bir sinek misali kalacak arşivlerde...
kaynak ve maçtan fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...r0-3galatasaray.html