31
kendisi ile ilgili sürece bir yönetici perspektifinden yaklaşmaya çalışalım.
tecavüz davası devam eden bir sporcu var önümüzde. ilgili sporcunun milyonda bir gelecek bir süper yetenek olduğunu varsayalım. kadroya kabul ettiğimizde milli takımın kaderinin değişeceğini varsayalım. avukatları ve kendisi de, bu davada masum olduklarına, sporcunun konumu ve potansiyeli nedeniyle tuzağa düşürüldüğüne, belgelerle ve söylemleriyle ikna etsin bizi. tüm riskleri göze alarak, her bireyin içinde bir yerlerde olan kahraman olma sevdasıyla evet diyelim bizde evet bize katıl ve beraber yürüyelim. ceyhun kazancı’da bu masumiyete yürekten inandığı için düş arkama demiş olsun. hatta çok kullanışlı medya mensupları aracılığıyla ortaya konan bir kaç belge ile kamuoyunun bakış açısını değiştirmiş olsun. biz de eyvallah diyelim bahsi geçen masumiyet karinesine.
peki karazor’a gelelim. en iyi ihtimalle vasatın az üstü bir defansif orta yahu. değer mi milli takım formasını taşımasının getirdiği tartışmalara ve itibar kaybına? gitsin kendini hukuk önünde aklayıp gelsin dersin iyi ihtimalle. neyin kavgasını veriyorsun neyin inadı bu sayın ceyhun kazancı ?
tabi, sayın kazancı bugüne kadar neyi başarmışta hangi liyakatın sonucunda a milli takım sorumlusu olmuş? bu ülkede kişilerin belirli pozisyonlara gelmesi için liyakat ne zaman mesele olmuş? kişiler pozisyon sahibi olmak için ne zaman bedel ödemiş ki kararlarını verirken bunu gözetsin? gibi sorular sorarsanız bende kocaman bir sıfır var. bu kadar çürümüşlüğün içinde karazor mevzusu da çok gündem değil galiba bu yüzden. normal çok normal. yarın 30 metreden vurursa hakkında güzellemeler okuruz işte sağda solda. çünkü biz ufacık çıkarlar için eğilenlerin kazandığı ülkeyiz. tepeden tırnağa öyleyiz. ayinesi iştir toplumun karazor’a bakılmaz o yüzden. hoş geldin karazor. bir sen eksiktin. öyle boka battık ki fazlalık değilsin inan. rahatla ve bize katıl. burda asla rezil olmazsın. parti kaldığı yerden devam ediyor. ha bir eksik ha bir fazla.
tecavüz davası devam eden bir sporcu var önümüzde. ilgili sporcunun milyonda bir gelecek bir süper yetenek olduğunu varsayalım. kadroya kabul ettiğimizde milli takımın kaderinin değişeceğini varsayalım. avukatları ve kendisi de, bu davada masum olduklarına, sporcunun konumu ve potansiyeli nedeniyle tuzağa düşürüldüğüne, belgelerle ve söylemleriyle ikna etsin bizi. tüm riskleri göze alarak, her bireyin içinde bir yerlerde olan kahraman olma sevdasıyla evet diyelim bizde evet bize katıl ve beraber yürüyelim. ceyhun kazancı’da bu masumiyete yürekten inandığı için düş arkama demiş olsun. hatta çok kullanışlı medya mensupları aracılığıyla ortaya konan bir kaç belge ile kamuoyunun bakış açısını değiştirmiş olsun. biz de eyvallah diyelim bahsi geçen masumiyet karinesine.
peki karazor’a gelelim. en iyi ihtimalle vasatın az üstü bir defansif orta yahu. değer mi milli takım formasını taşımasının getirdiği tartışmalara ve itibar kaybına? gitsin kendini hukuk önünde aklayıp gelsin dersin iyi ihtimalle. neyin kavgasını veriyorsun neyin inadı bu sayın ceyhun kazancı ?
tabi, sayın kazancı bugüne kadar neyi başarmışta hangi liyakatın sonucunda a milli takım sorumlusu olmuş? bu ülkede kişilerin belirli pozisyonlara gelmesi için liyakat ne zaman mesele olmuş? kişiler pozisyon sahibi olmak için ne zaman bedel ödemiş ki kararlarını verirken bunu gözetsin? gibi sorular sorarsanız bende kocaman bir sıfır var. bu kadar çürümüşlüğün içinde karazor mevzusu da çok gündem değil galiba bu yüzden. normal çok normal. yarın 30 metreden vurursa hakkında güzellemeler okuruz işte sağda solda. çünkü biz ufacık çıkarlar için eğilenlerin kazandığı ülkeyiz. tepeden tırnağa öyleyiz. ayinesi iştir toplumun karazor’a bakılmaz o yüzden. hoş geldin karazor. bir sen eksiktin. öyle boka battık ki fazlalık değilsin inan. rahatla ve bize katıl. burda asla rezil olmazsın. parti kaldığı yerden devam ediyor. ha bir eksik ha bir fazla.