54
vatanını milletini bayrağını dilini seven kimse istemiyor sığınmacıları. ama dikkatli olmak, bu işi atatürk diplomasisiyle çözmek gerekiyor.
ortam çok gergin. bu kansızlardan gelecek bir karşı hamle bize 6-7 eylülü yaşatır. o yüzden sakin kalmak, tepkiyi demokratik yollarla göstermek gerekiyor. neden mi?
birincisi sen onu savaştan kaçan tırsak sanıyorsun ama adam çocukluğunu boş 7.62 kovanlarıyla oynayarak geçirdi hatta buraya geldiği günden beri yer altı dünyasını ele geçirip gizlice ve tepeden tırnağa silahlandı. sen de bedelli askerlik celbini bekleyedur.
ikincisi senin ülken ülkenin menfaatlerini hiçe sayan ... * bir güruh tarafından yönetiliyor. bunları buraya toplayanlar, sizce bugünleri öngörmüyorlar mıydı? bu işin temelinde insaniyet olmadığı gayet açıktır. isterseniz iş gücü diyin, isterseniz sosyopolitik dönüşüm iticileri diyin, isterseniz de nefret kalkanı diyin. bu yığın burada bu konumdaysa bunlar istediği için.
üçüncüsü hukuk var, her daim güçsüze balyozu indiren uluslararası hukuk var. soykırım benzeri iftiralarla uğraşmamak veya ulusal çapta en ufak bir karışıklığı, iç savaş durumunu fırsat bilip soluğu ankara'da alacak bm koalisyon güçleri falan istemiyorsan sakin kalman lazım. çok soğuk bir ihtimal kabul ediyorum ama durumları müdafaa edebilecek ekonomik güce sahip değiliz.
peki ne yapmalı? gereklilik kipinde söylüyorum ama yapılması gerekenin yapılacağına dair en ufak bir inancım yok. yine de söyleyeyim. şimdi 3 milyondan fazla kayıtlı sığınmacının dışında vatandaşlık verdiklerin ve kaçak şekilde burada bulunanlar olduğunu biliyorsun değil mi? e kardeşim çök kaçakların tepesine, bulduğunu sınırdışı et. kayıtlı sığınmacı veya vatandaş olanların arasında önleyici kolluk araması gibi, suç takibi gibi hukuka uygun faaliyetlerle tehlikeli ya da karanlık olduğunu tespit ettiklerini de etkisizleştir, gücünü kır. hatta şartlar oluşuyorsa vatandaşlıktan çıkart. uğraş yani adamla. en son baktın dünyadan tepkiler geliyor, açıver sınır kapılarını. burada hukuken güvende hissetmeyen adamların kaç tanesi burada kalmak ister? gitmeyenler için de, ülkeleriyle müzakere edip zemin yoklamak gerekiyor. aslında güçlü bir avrupa devletinin de insan hakları adına garantör olacağı bir uluslararası anlaşmayla suriye'ye dönmeleri en doğrusu. ama bunu doğru düzgün uygulamak için başta söylediğim gibi atatürk tipi bir diplomatik zekaya sahip olmanız gerekiyor. o da bizde yok.
ne yapmamalı? yaşadığım şehirden kokladığım ve gördüğüm tabloyu anlatıyorum. konya'da yaşıyorum ve bugün gün boyunca şehrin merkezi çok gergindi. sayısız tartışmaya, birkaç tane de şiddet olayına tanık oldum. akşam saatlerinde de - bence - provokatör olan bir grup şehrin merkezinde insanları suriyelilere açıkça saldırmaya teşvik eden nidalar atıp, toplu taşımaya binmek için bekleyen kalabalığa "koyun olmayın, artık uyanın" diye bağırarak ve daha sonra tekbir çekerek* yürümeye çalıştılar ve trafik de dahil çevre güvenliğini tehdit ettikleri için polis tarafından durduruldular. şimdi evdeyim, görece sakin bir mahallede yaşamama rağmen birkaç dakika aralıklarla polis sireni duyuyorum. ve ben bunları yazarken merkezin ciddi olarak karıştığı haberi geldi. ihtiyar anne babama, sevgilime evden çıkmama talimatı verdim çünkü ortalık kaos kokuyor, provokasyon kokuyor. (anlattığım olaylardan saatler önce polis uzun namlulu silahlarla merkezdeydi, yani istihbarat almıştı, suriyelilerin yoğun yaşadığı bölgede sokaklar bomboştu. olağan akışta birtakım çelişkiler gördüğüm için provokasyon olarak değerlendiriyorum) çıkacak ulusal çaplı bir karışıklıkta biz zararlı çıkarız. o yüzden hiçbir şekilde lince yol açmamak, galeyana gelmemek gerekiyor. hak etmedikleri için değil, kendi dirliğimiz düzenimiz için. birileri çocukça arınma gecesi düşleri kuruyor olabilir ama ben burada milli mücadelenin ilk belgesi olan havza genelgesinde azınlık eylemlerine karşı bizi haksız duruma düşürecek eylemlerden uzak durmamızı salık veren mustafa kemal zekasını hatırlatmak istiyorum.
biraz uzun bir yazı oldu ama toplumsal ve çok ciddi bir konu bu. o yüzden uyarmak, kendimce bilinçlendirmek istedim. son olarak okuduğunu anlamakta zorlanma ihtimali bulunan arkadaşlar için ekliyorum:
türkiye türklerindir ve ne mutlu türküm diyene.
ortam çok gergin. bu kansızlardan gelecek bir karşı hamle bize 6-7 eylülü yaşatır. o yüzden sakin kalmak, tepkiyi demokratik yollarla göstermek gerekiyor. neden mi?
birincisi sen onu savaştan kaçan tırsak sanıyorsun ama adam çocukluğunu boş 7.62 kovanlarıyla oynayarak geçirdi hatta buraya geldiği günden beri yer altı dünyasını ele geçirip gizlice ve tepeden tırnağa silahlandı. sen de bedelli askerlik celbini bekleyedur.
ikincisi senin ülken ülkenin menfaatlerini hiçe sayan ... * bir güruh tarafından yönetiliyor. bunları buraya toplayanlar, sizce bugünleri öngörmüyorlar mıydı? bu işin temelinde insaniyet olmadığı gayet açıktır. isterseniz iş gücü diyin, isterseniz sosyopolitik dönüşüm iticileri diyin, isterseniz de nefret kalkanı diyin. bu yığın burada bu konumdaysa bunlar istediği için.
üçüncüsü hukuk var, her daim güçsüze balyozu indiren uluslararası hukuk var. soykırım benzeri iftiralarla uğraşmamak veya ulusal çapta en ufak bir karışıklığı, iç savaş durumunu fırsat bilip soluğu ankara'da alacak bm koalisyon güçleri falan istemiyorsan sakin kalman lazım. çok soğuk bir ihtimal kabul ediyorum ama durumları müdafaa edebilecek ekonomik güce sahip değiliz.
peki ne yapmalı? gereklilik kipinde söylüyorum ama yapılması gerekenin yapılacağına dair en ufak bir inancım yok. yine de söyleyeyim. şimdi 3 milyondan fazla kayıtlı sığınmacının dışında vatandaşlık verdiklerin ve kaçak şekilde burada bulunanlar olduğunu biliyorsun değil mi? e kardeşim çök kaçakların tepesine, bulduğunu sınırdışı et. kayıtlı sığınmacı veya vatandaş olanların arasında önleyici kolluk araması gibi, suç takibi gibi hukuka uygun faaliyetlerle tehlikeli ya da karanlık olduğunu tespit ettiklerini de etkisizleştir, gücünü kır. hatta şartlar oluşuyorsa vatandaşlıktan çıkart. uğraş yani adamla. en son baktın dünyadan tepkiler geliyor, açıver sınır kapılarını. burada hukuken güvende hissetmeyen adamların kaç tanesi burada kalmak ister? gitmeyenler için de, ülkeleriyle müzakere edip zemin yoklamak gerekiyor. aslında güçlü bir avrupa devletinin de insan hakları adına garantör olacağı bir uluslararası anlaşmayla suriye'ye dönmeleri en doğrusu. ama bunu doğru düzgün uygulamak için başta söylediğim gibi atatürk tipi bir diplomatik zekaya sahip olmanız gerekiyor. o da bizde yok.
ne yapmamalı? yaşadığım şehirden kokladığım ve gördüğüm tabloyu anlatıyorum. konya'da yaşıyorum ve bugün gün boyunca şehrin merkezi çok gergindi. sayısız tartışmaya, birkaç tane de şiddet olayına tanık oldum. akşam saatlerinde de - bence - provokatör olan bir grup şehrin merkezinde insanları suriyelilere açıkça saldırmaya teşvik eden nidalar atıp, toplu taşımaya binmek için bekleyen kalabalığa "koyun olmayın, artık uyanın" diye bağırarak ve daha sonra tekbir çekerek* yürümeye çalıştılar ve trafik de dahil çevre güvenliğini tehdit ettikleri için polis tarafından durduruldular. şimdi evdeyim, görece sakin bir mahallede yaşamama rağmen birkaç dakika aralıklarla polis sireni duyuyorum. ve ben bunları yazarken merkezin ciddi olarak karıştığı haberi geldi. ihtiyar anne babama, sevgilime evden çıkmama talimatı verdim çünkü ortalık kaos kokuyor, provokasyon kokuyor. (anlattığım olaylardan saatler önce polis uzun namlulu silahlarla merkezdeydi, yani istihbarat almıştı, suriyelilerin yoğun yaşadığı bölgede sokaklar bomboştu. olağan akışta birtakım çelişkiler gördüğüm için provokasyon olarak değerlendiriyorum) çıkacak ulusal çaplı bir karışıklıkta biz zararlı çıkarız. o yüzden hiçbir şekilde lince yol açmamak, galeyana gelmemek gerekiyor. hak etmedikleri için değil, kendi dirliğimiz düzenimiz için. birileri çocukça arınma gecesi düşleri kuruyor olabilir ama ben burada milli mücadelenin ilk belgesi olan havza genelgesinde azınlık eylemlerine karşı bizi haksız duruma düşürecek eylemlerden uzak durmamızı salık veren mustafa kemal zekasını hatırlatmak istiyorum.
biraz uzun bir yazı oldu ama toplumsal ve çok ciddi bir konu bu. o yüzden uyarmak, kendimce bilinçlendirmek istedim. son olarak okuduğunu anlamakta zorlanma ihtimali bulunan arkadaşlar için ekliyorum:
türkiye türklerindir ve ne mutlu türküm diyene.