10
kalede kovaların kovası mehmet bölükbaşı'nı, karşısında da mehmet dahil 9 kişi kalmış zaten kötü bir sezon geçiren galatasaray'ı bulan çaykur rizespor'un ya nasip diyerek son 20 dakikada farka koştuğu unutulmaz maç.
bir nevi galatasaraylılık turnusoludur aynı zamanda. insanın bağırsağından henüz dışarı çıkmamış bokunu bile donduran ikitelli soğuğunda, o dönemin imkanlarıyla bir mesai günü iş çıkışı o stada gidenler olmuştur mesela. her golden sonra galatasaraylı evlerde ise televizyonlar teker teker kapanmış ya da kanal değiştirme tuşuna basılmıştır.
özellikle son iki golde sahadaki aciz ve çaresiz duruşumuzu hatırlayanlar, en asil duyguların insanı denilebilecek ulvi kişilerdir.
bundan yirmi sene önce bugünkü twitter olsaydı yaşanacaklar en basit tabirle sinir harbi olurdu. hocasından malzemecisine, başkanından topçusuna herkesi kılıçtan geçirirken bir yandan da ne idüğü belirsiz ve herhangi bir karakteri olmayan trollerin yazdıklarına sinirlenip histeri krizleri yaşardık.
oysa o akşam son düdükle birlikte kendimi yatağa atmış ve üzgün şekilde uykuya dalmıştım. ertesi gün okulda arkadaşlarla o dönem futbol meraklısı her çocuk ne yaşarsa onları yaşamış, birkaç gün daha hafif ağırlaştırılmış yayında takılıp yola devam demiştik.
keşke her boka bu kadar müdahil olma imkanı ve mecburiyetimizin olmadığı güzel zamanlara geri dönebilsek.
hatta birilerinin sözlüğü okuyup sesimizi duyması ihtimalinin güzel bir rüya olduğu, baskı yapmak ya da gündem yaratmak için değil sadece içimizdekileri kusmak için yazdığımız günlere dönebilsek...
bir nevi galatasaraylılık turnusoludur aynı zamanda. insanın bağırsağından henüz dışarı çıkmamış bokunu bile donduran ikitelli soğuğunda, o dönemin imkanlarıyla bir mesai günü iş çıkışı o stada gidenler olmuştur mesela. her golden sonra galatasaraylı evlerde ise televizyonlar teker teker kapanmış ya da kanal değiştirme tuşuna basılmıştır.
özellikle son iki golde sahadaki aciz ve çaresiz duruşumuzu hatırlayanlar, en asil duyguların insanı denilebilecek ulvi kişilerdir.
bundan yirmi sene önce bugünkü twitter olsaydı yaşanacaklar en basit tabirle sinir harbi olurdu. hocasından malzemecisine, başkanından topçusuna herkesi kılıçtan geçirirken bir yandan da ne idüğü belirsiz ve herhangi bir karakteri olmayan trollerin yazdıklarına sinirlenip histeri krizleri yaşardık.
oysa o akşam son düdükle birlikte kendimi yatağa atmış ve üzgün şekilde uykuya dalmıştım. ertesi gün okulda arkadaşlarla o dönem futbol meraklısı her çocuk ne yaşarsa onları yaşamış, birkaç gün daha hafif ağırlaştırılmış yayında takılıp yola devam demiştik.
keşke her boka bu kadar müdahil olma imkanı ve mecburiyetimizin olmadığı güzel zamanlara geri dönebilsek.
hatta birilerinin sözlüğü okuyup sesimizi duyması ihtimalinin güzel bir rüya olduğu, baskı yapmak ya da gündem yaratmak için değil sadece içimizdekileri kusmak için yazdığımız günlere dönebilsek...