6
hakem, federasyon, transfer, teknik, taktik, şampiyonluk, formsuzluk gibi hiçbir genel geçer durum galatasaray için sorun değildir. zaman içerisinde çözülür bunlar. galatasaray kültürü zaten bu tür durumlarda doğru dersi er ya da geç çıkartır. orta uzun vadede de hep kazanan olmuştur, olacaktır.
galatasaray’ın temel belirleyicisi kendisinin sözcülüğünü yaptığı cemiyettir. o cemiyet galatasaray’ın bir parçasıdır ancak bütünü değildir. o cemiyetin sorunu da budur zaten. barış içerisinde bir parça olmayı değil bedeli ne olursa olsun bir bütün olmak istemektedir. galatasaray’ı paylaşmayı kati surette reddetmektedir. bu kontrolü sağlamak adına galatasaray’a zarar vermekten de hiç çekinmemektedir. peki neden?
günümüzde futbol asla spor değildir. hele bizim gibi hukukun üstünlüğünü, temel toplumsal mutabakatı, liyakat temelli süreçleri henüz oturtamamış ülkelerde hiç ama hiç değildir. türkiye’de futbol, çeşitli amaçlara ulaşmak için bir araçtır. kolaylıkla elinde tutabildiğin bir güç mekanizmasıdır. üstüne üstlük eline geçirdiğin güce karşın neredeyse masrafsızdır.
yukarıda bahsi geçen cemiyette ticari, siyasi, uluslararası bir çok süreçte elinde galatasaray gibi bir gücü bulundurarak kendisine önemli bir hareket alanı sağlamaktadır.
bu gücü elinde tutmak adına yeri geldiğinde efsane kadrolar kurulur. yeri geldiğinde armaya toplumsal roller üstlendirilir. yeri geldiğinde fatih terim’ler, okan buruk’lar, erden timur’lar sahneye atılır. yeri geldiğinde de maaşlar geciktirilir, sahneye çıkartılan uçurumdan aşağı atılır. yeri geldiğinde derin blr sessizliğe gömülünür.
bir senede zirveye iki senede dibe iner sürekli koca camia. çünkü bu cemiyet, uzun süre dipte kalan galatasaray’ın da uzun süre zirvede olan galatasaray’ın da elinden kayıp gideceğini bilir.
erden timur’un kaybolmasına neden olan, futbol dünyası sirke dönmüşken sessizliğe gömülmemiz neden olan da bu cemiyetin kendisidir. çünkü erden timur ve okan buruk vaat ettikleri ile haddi aşmıştır. kendilerine çizilen sınır bu düzeyde bir başarı değildir.
söz konusu sınırları yerle yeksan edilebildiği tek dönem ise fatih terim’li 96-2000 dönemidir. ödenmeyen maaşlara, içerden dışardan çıkartılan sorunlara rağmen kafayı takmış bir adam ve öğrencileri galatasaray’ı avrupa’nın zirvesine yerleştirmiştir. bu dönem dışında her dönem aynı filmin yeni oyuncularla oynanan kopyasıdır.
edit: sorunu ibaresinin tartışmaya açık olduğunu kabul ediyorum. daha doğru olduğunu düşündüğüm ifade belirleyicisi olduğudur. bu nedenle yukarıda değiştirdim.
galatasaray’ın temel belirleyicisi kendisinin sözcülüğünü yaptığı cemiyettir. o cemiyet galatasaray’ın bir parçasıdır ancak bütünü değildir. o cemiyetin sorunu da budur zaten. barış içerisinde bir parça olmayı değil bedeli ne olursa olsun bir bütün olmak istemektedir. galatasaray’ı paylaşmayı kati surette reddetmektedir. bu kontrolü sağlamak adına galatasaray’a zarar vermekten de hiç çekinmemektedir. peki neden?
günümüzde futbol asla spor değildir. hele bizim gibi hukukun üstünlüğünü, temel toplumsal mutabakatı, liyakat temelli süreçleri henüz oturtamamış ülkelerde hiç ama hiç değildir. türkiye’de futbol, çeşitli amaçlara ulaşmak için bir araçtır. kolaylıkla elinde tutabildiğin bir güç mekanizmasıdır. üstüne üstlük eline geçirdiğin güce karşın neredeyse masrafsızdır.
yukarıda bahsi geçen cemiyette ticari, siyasi, uluslararası bir çok süreçte elinde galatasaray gibi bir gücü bulundurarak kendisine önemli bir hareket alanı sağlamaktadır.
bu gücü elinde tutmak adına yeri geldiğinde efsane kadrolar kurulur. yeri geldiğinde armaya toplumsal roller üstlendirilir. yeri geldiğinde fatih terim’ler, okan buruk’lar, erden timur’lar sahneye atılır. yeri geldiğinde de maaşlar geciktirilir, sahneye çıkartılan uçurumdan aşağı atılır. yeri geldiğinde derin blr sessizliğe gömülünür.
bir senede zirveye iki senede dibe iner sürekli koca camia. çünkü bu cemiyet, uzun süre dipte kalan galatasaray’ın da uzun süre zirvede olan galatasaray’ın da elinden kayıp gideceğini bilir.
erden timur’un kaybolmasına neden olan, futbol dünyası sirke dönmüşken sessizliğe gömülmemiz neden olan da bu cemiyetin kendisidir. çünkü erden timur ve okan buruk vaat ettikleri ile haddi aşmıştır. kendilerine çizilen sınır bu düzeyde bir başarı değildir.
söz konusu sınırları yerle yeksan edilebildiği tek dönem ise fatih terim’li 96-2000 dönemidir. ödenmeyen maaşlara, içerden dışardan çıkartılan sorunlara rağmen kafayı takmış bir adam ve öğrencileri galatasaray’ı avrupa’nın zirvesine yerleştirmiştir. bu dönem dışında her dönem aynı filmin yeni oyuncularla oynanan kopyasıdır.
edit: sorunu ibaresinin tartışmaya açık olduğunu kabul ediyorum. daha doğru olduğunu düşündüğüm ifade belirleyicisi olduğudur. bu nedenle yukarıda değiştirdim.