78
kendisine gram kızmadığım ve sonuna kadar desteklediğim bir tweet atmış oyuncudur.
önce gs twitter hesabına gelelim. kazanan takımları paylaşıyorlar bu platformdan sanırım. kazanmayan takımlar için neden kazanamadıklarına dair de paylaşım yapsalar hoş olur.
bilmeyenler için, öncelikle başlayalım. voleybol temelde 6 kişi ile oynanan bir spordur. voleybolda pasör mevkisi çok özeldir. bunlar topa en çok dokunan oyunculardır, ve genelde attıkları pasın açısı, şiddeti, falsosu çok mühimdir. zira takımlar bu pasların üstünden hücum ederler.
rakip takım topu diğer saha çizgilerinin içine attıktan sonra, diğer takım toplamda en fazla 3 kere, aynı oyuncu tarafından arka arkaya 2 kere dokunulmadan filenin üzerinden karşı saha çizgilerinin içine geçirmek zorundadır.
bu temel bilgilerden sonra, tekrar pasöre dönelim. pasör genelde topa 2. kere dokunan oyuncudur. pasörün yukarıdaki bütün mühim özellikleri sağlayabilmesi için topa ilk dokunuşta kendisinin yeteneklerini gösterebilecek stabil bir pasa ihtiyacı vardır. bu yüzden ilk toplar genelde manşetle, rahat bir yükseklikten ve yavaş bir şekilde pasöre iletilmeye çalışılır.
bütün bu bilgileri anladıktan sonra neden 'galatasaray kadın voleybol takımı sürekli kaybediyor' konusuna dönelim.
topa ilk dokunuşta pasöre rahatça topu iletebilecek toplamda 2 oyuncu var. biri sude, diğeri ilkin. kalan arkadaşlar (çoğunluğu yabancı) pasörüne roket atıyor veya hiç alakasız yerlere atıyor.
hatta inanılması güç, ama tek görevi rakip hücumlarında topu karşılamak olan bir mevki var. bu mevkiye libero deniyor, ancak bizim liberomuz bihter, sahada korkuluk görevi görüyor. işini yapması gerektiğinde, zaten yapamadığı için, sahada sadece görevi bu olan bihter'in arkadaşları önüne atlayıp top çıkarmaya falan çalışıyor. başka takımda olsa çok güler eğleniriz, ancak ne yazık ki bizim takımda oluyor.
doğal olarak topu düzgün karşılayamayan takım, pasörüne doğru pas atamıyor. peki pasörümüzün başka görevi yok mu? tabii ki var. genelde file önünde olduğu için rakip hücumlarının kendi sahasına geçmeden filenin üstünde durdurmak. pek bizim aldığımız pasörün boyu kaç? bilmiyorum ama japon, oradan kestirin. zaten anladığım kadarıyla koç da bakmış, 'buraya biz prime lo bianco, maja falan getirsek bile kurtarmaz, bari yabancı hakkımızı harcamayalım demiş.' kimsenin ligde ilk 5 başlatmayacağı bir kızcağız oynuyordu.
daha değişik yabancılarımız da var tabii. mesela pasör çaprazı olup, gelen hiçbir topu öldüremeyen, smaçör olduğu iddia edilen ancak aldığı manşetler uzaya gönderen oyuncular var.
suçlu kim? tabii ki ilkin. çık kazan, hero ball bu sporun adı. bir de paylaşım istiyor twitter'dan. terbiyesiz!
sude, ilkin ve ayçin, acil kaçın bu tımarhaneden.
önce gs twitter hesabına gelelim. kazanan takımları paylaşıyorlar bu platformdan sanırım. kazanmayan takımlar için neden kazanamadıklarına dair de paylaşım yapsalar hoş olur.
bilmeyenler için, öncelikle başlayalım. voleybol temelde 6 kişi ile oynanan bir spordur. voleybolda pasör mevkisi çok özeldir. bunlar topa en çok dokunan oyunculardır, ve genelde attıkları pasın açısı, şiddeti, falsosu çok mühimdir. zira takımlar bu pasların üstünden hücum ederler.
rakip takım topu diğer saha çizgilerinin içine attıktan sonra, diğer takım toplamda en fazla 3 kere, aynı oyuncu tarafından arka arkaya 2 kere dokunulmadan filenin üzerinden karşı saha çizgilerinin içine geçirmek zorundadır.
bu temel bilgilerden sonra, tekrar pasöre dönelim. pasör genelde topa 2. kere dokunan oyuncudur. pasörün yukarıdaki bütün mühim özellikleri sağlayabilmesi için topa ilk dokunuşta kendisinin yeteneklerini gösterebilecek stabil bir pasa ihtiyacı vardır. bu yüzden ilk toplar genelde manşetle, rahat bir yükseklikten ve yavaş bir şekilde pasöre iletilmeye çalışılır.
bütün bu bilgileri anladıktan sonra neden 'galatasaray kadın voleybol takımı sürekli kaybediyor' konusuna dönelim.
topa ilk dokunuşta pasöre rahatça topu iletebilecek toplamda 2 oyuncu var. biri sude, diğeri ilkin. kalan arkadaşlar (çoğunluğu yabancı) pasörüne roket atıyor veya hiç alakasız yerlere atıyor.
hatta inanılması güç, ama tek görevi rakip hücumlarında topu karşılamak olan bir mevki var. bu mevkiye libero deniyor, ancak bizim liberomuz bihter, sahada korkuluk görevi görüyor. işini yapması gerektiğinde, zaten yapamadığı için, sahada sadece görevi bu olan bihter'in arkadaşları önüne atlayıp top çıkarmaya falan çalışıyor. başka takımda olsa çok güler eğleniriz, ancak ne yazık ki bizim takımda oluyor.
doğal olarak topu düzgün karşılayamayan takım, pasörüne doğru pas atamıyor. peki pasörümüzün başka görevi yok mu? tabii ki var. genelde file önünde olduğu için rakip hücumlarının kendi sahasına geçmeden filenin üstünde durdurmak. pek bizim aldığımız pasörün boyu kaç? bilmiyorum ama japon, oradan kestirin. zaten anladığım kadarıyla koç da bakmış, 'buraya biz prime lo bianco, maja falan getirsek bile kurtarmaz, bari yabancı hakkımızı harcamayalım demiş.' kimsenin ligde ilk 5 başlatmayacağı bir kızcağız oynuyordu.
daha değişik yabancılarımız da var tabii. mesela pasör çaprazı olup, gelen hiçbir topu öldüremeyen, smaçör olduğu iddia edilen ancak aldığı manşetler uzaya gönderen oyuncular var.
suçlu kim? tabii ki ilkin. çık kazan, hero ball bu sporun adı. bir de paylaşım istiyor twitter'dan. terbiyesiz!
sude, ilkin ve ayçin, acil kaçın bu tımarhaneden.
