433
mesleği haber vermek olmasına rağmen bütün hayatını yalan, dolan ve provokasyon üzerine kurmuş olan enteresan bir karakter. her geçen saat yeni bir rezilliğin içinde olmasına rağmen emrine şirket verilecek kadar derin bir network içinde olması ve beraber para yediği menajerlerle olan bağlantılarının sağladığı istihbaratının çok güçlü olması sebebiyle "yayıncıyım" diyen kimsenin kolay kolay sırt çeviremeyeceği bir konumdadır.
bu sebepten yayıncılık kovalayan, kendine çok büyük galatasaraylılık payesi biçenler dahil, kimse bu tiplemeye gerçekten sırt çevirip de bağlarını kesemez. "mutualizm" tarzı bir iişki bile olsa ama açıktan ama off-record dirsek temasını sürdürür. bunu yapanların yüzüne de bunu bir şekilde vurduğunuzda cep telefonuza küfürlü hakaretli ses kayıtları gelir. twitter'da orada burada adınız yazılır çizilir abuk sabuk adamlara sövdürülürsünüz. yeri gelir abi bildikleriniz bile size doğruluk dürüstlük öğretme yarışına girer bu eğri büğrü işlere ses ettiniz diye.
yetmezmiş gibi her fırsatta da taşşak geçilir yayınlarda orada burada bu konu üzerinden. eminim ki o makaraların makarası da yayından çıkıldığı anda karşılıklı yapılıyordur. pervasızlığı, etik değerlerden yoksunluğu sebebiyle evinde kendi halinde oturan bir adamı bile memleketteki muhabirlerin %75-80'inden daha çok bilgiye ulaştırabilir. bu sebepten de sırt çevrilmemesini bir yere kadar anlamak mümkündür.
ama işte güç, insanı bozar. mutlak güç ise illa ki bozar. bu da bunun eline teslim edilen bu güç ve ilişkiler ağını mesleki açıdan kullanılabilecek en kirli şekilde kullanmaktadır. ben dahil insanlar buna sövmekten yoruldu sıkıldı, bu sövülecek işler yapmaktan yorulmadı. bundan 3-5 sene sonra candaş tolga ışık gibi "duayen" bir gazeteci olarak bir ulusal kanalda koltuğu kapacak, programına çıkmak için konuklar yarışacak falan.
bunun gibiler pisliğin üzerine basıp yükselirken benim gibi ahmaklar da bunlarla omuz omuza gidenlere salladı diye yediği saçma sapan tehditlerin ve abuk sabuk hakaretlerin üzüntüsünü yaşamaya devam edecek...
yukarıda bir allah varsa sizin değil de sizi başımıza bela edenlerin, maksimum haftada 3 saat süren futbolu 7 gün 24 saat sinir harbi şeklinde yaşamamıza sebep olanların belasını versin...
bu sebepten yayıncılık kovalayan, kendine çok büyük galatasaraylılık payesi biçenler dahil, kimse bu tiplemeye gerçekten sırt çevirip de bağlarını kesemez. "mutualizm" tarzı bir iişki bile olsa ama açıktan ama off-record dirsek temasını sürdürür. bunu yapanların yüzüne de bunu bir şekilde vurduğunuzda cep telefonuza küfürlü hakaretli ses kayıtları gelir. twitter'da orada burada adınız yazılır çizilir abuk sabuk adamlara sövdürülürsünüz. yeri gelir abi bildikleriniz bile size doğruluk dürüstlük öğretme yarışına girer bu eğri büğrü işlere ses ettiniz diye.
yetmezmiş gibi her fırsatta da taşşak geçilir yayınlarda orada burada bu konu üzerinden. eminim ki o makaraların makarası da yayından çıkıldığı anda karşılıklı yapılıyordur. pervasızlığı, etik değerlerden yoksunluğu sebebiyle evinde kendi halinde oturan bir adamı bile memleketteki muhabirlerin %75-80'inden daha çok bilgiye ulaştırabilir. bu sebepten de sırt çevrilmemesini bir yere kadar anlamak mümkündür.
ama işte güç, insanı bozar. mutlak güç ise illa ki bozar. bu da bunun eline teslim edilen bu güç ve ilişkiler ağını mesleki açıdan kullanılabilecek en kirli şekilde kullanmaktadır. ben dahil insanlar buna sövmekten yoruldu sıkıldı, bu sövülecek işler yapmaktan yorulmadı. bundan 3-5 sene sonra candaş tolga ışık gibi "duayen" bir gazeteci olarak bir ulusal kanalda koltuğu kapacak, programına çıkmak için konuklar yarışacak falan.
bunun gibiler pisliğin üzerine basıp yükselirken benim gibi ahmaklar da bunlarla omuz omuza gidenlere salladı diye yediği saçma sapan tehditlerin ve abuk sabuk hakaretlerin üzüntüsünü yaşamaya devam edecek...
yukarıda bir allah varsa sizin değil de sizi başımıza bela edenlerin, maksimum haftada 3 saat süren futbolu 7 gün 24 saat sinir harbi şeklinde yaşamamıza sebep olanların belasını versin...
