1556
tipik bir sol kanat oyuncusundan ziyade rüştünü ingiltere premier liginde ispatlamış bir kanat forveti. poziyona girme ve pozisyonu golle bitirme becerisi sorgulanabilecek bir isim değil. ingiltere sınırları içerisinde yapan, ingiltere'de ürettiği asist ve gol sayısının katbekat fazlasını türkiye'de de yapar. ingiltere'deki görüntüsünde olmadığına ve hız, çalım vb. konularda bekleneni veremediğine katılıyorum ama galatasaray da zaha'yı kullanmak adına pek bir şey yapmıyor.
galatasaray'ın oyun planı uzun zamandır sadece direkt oyun üzerine kurulu. kerem'in ve oynadığında mertens'in saha içerisinde topu nerede aldıkları fark etmeksizin sürekli icardi'yi aradıkları ve topu hızla, çoğu zaman pozisyon olgunlaşmadan o'na yollamaya çalıştıkları bir hücum anlayışımız var. rakip yarı alanda sete oturamıyoruz ki zaha'ya çalım ve şut imkanı sağlayalım. adama şut açısı oluşturalım. zaha'nın kendi çabasıyla önünü açtığı ve nadiren de olsa şut imkanını oluşturduğu pozisyonlarda da takım asla o'nu görmüyor. mertens ve kerem bu tarz pozisyonları hiç acımadan ezmekle meşgul oluyorlar. pozisyonu olgunlaştırma, gerektiğinde rakip ceza sahasının çevresinde bir fazla pas yapma gibi şeylerle uğraşmıyor biz takım, icardi'nin üzerinden harala gürele tabela yapmanın derdindeyiz sadece. bu oyun anlayışı da bir premier ligi kanat forvetine asla uymuyor. kendi görüntüsünde ve formunda noksanlar elbette ki var ama bireysel durumundan bağımsız galatasaray'ın hücum anlayışında da zaha'nın sınırları çizilmiş bir rolü/önemi yok.
futbol yıllar geçtikçe basketbola daha da çok benzemeye başladı ve teknik direktörler yeri geldiğinde sahanın her bir parseli için farklı farklı set oyunları oluşturuyorlar. bizim ligimiz set oyununu bu kadar takıntı haline getirmeyi gerektirecek kadar büyük değil ancak yine de özellikle üçüncü bölgede zaha'ya şut imkanı oluşturacak paslaşmalarımızın, çalışılmış ve ezber haline getirilmiş oyunlarımızın olması gerekir. hücumlarımız çoğu zaman doğaçlama ve hep bir telaş içerisinde. böyle bir görüntü içerisinde zaha'ya bir işlev kazandıramayız. rakip yarı alanda sete oturan bir galatasaray yoksa, zaha da olmaz. atamadığımız golleri, çok basit bir pas hatası kaynaklı oluşturamadığımız pozisyonları "çok kaçırıyoruz, takımın üzerinde nazar var galiba" şeklinde görmek ve şans/bal vb. tabirler üzerinden konuyu açıklamak yerine, biraz daha teknik ve taktik yönleriyle ele almak gerekiyor konuyu artık bence.
galatasaray'ın oyun planı uzun zamandır sadece direkt oyun üzerine kurulu. kerem'in ve oynadığında mertens'in saha içerisinde topu nerede aldıkları fark etmeksizin sürekli icardi'yi aradıkları ve topu hızla, çoğu zaman pozisyon olgunlaşmadan o'na yollamaya çalıştıkları bir hücum anlayışımız var. rakip yarı alanda sete oturamıyoruz ki zaha'ya çalım ve şut imkanı sağlayalım. adama şut açısı oluşturalım. zaha'nın kendi çabasıyla önünü açtığı ve nadiren de olsa şut imkanını oluşturduğu pozisyonlarda da takım asla o'nu görmüyor. mertens ve kerem bu tarz pozisyonları hiç acımadan ezmekle meşgul oluyorlar. pozisyonu olgunlaştırma, gerektiğinde rakip ceza sahasının çevresinde bir fazla pas yapma gibi şeylerle uğraşmıyor biz takım, icardi'nin üzerinden harala gürele tabela yapmanın derdindeyiz sadece. bu oyun anlayışı da bir premier ligi kanat forvetine asla uymuyor. kendi görüntüsünde ve formunda noksanlar elbette ki var ama bireysel durumundan bağımsız galatasaray'ın hücum anlayışında da zaha'nın sınırları çizilmiş bir rolü/önemi yok.
futbol yıllar geçtikçe basketbola daha da çok benzemeye başladı ve teknik direktörler yeri geldiğinde sahanın her bir parseli için farklı farklı set oyunları oluşturuyorlar. bizim ligimiz set oyununu bu kadar takıntı haline getirmeyi gerektirecek kadar büyük değil ancak yine de özellikle üçüncü bölgede zaha'ya şut imkanı oluşturacak paslaşmalarımızın, çalışılmış ve ezber haline getirilmiş oyunlarımızın olması gerekir. hücumlarımız çoğu zaman doğaçlama ve hep bir telaş içerisinde. böyle bir görüntü içerisinde zaha'ya bir işlev kazandıramayız. rakip yarı alanda sete oturan bir galatasaray yoksa, zaha da olmaz. atamadığımız golleri, çok basit bir pas hatası kaynaklı oluşturamadığımız pozisyonları "çok kaçırıyoruz, takımın üzerinde nazar var galiba" şeklinde görmek ve şans/bal vb. tabirler üzerinden konuyu açıklamak yerine, biraz daha teknik ve taktik yönleriyle ele almak gerekiyor konuyu artık bence.