83
9 aralık 1999 galatasaray bologna maçından sonraki hafta oynanmış olması sebebiyle etkisi nereden baksan 8-10 misli fazla hissedilen maç.
üste üste 3 sene şampiyon olmuştuk. o maçın oynandığı tarihte 12 haftası oynanabilmiş olan ligde fenerbahçe'ye 9, beşiktaş'a 10 puan fark atmıştık. sonu kupalarla bitecek avrupa yolculuğumuzda ise milan'lı chelsea'li şampiyonlar ligi grubundan son 2 maçta uefa kupasına geçmeyi başarmış, bir sonraki turda da bologna'yı eleyip avrupa'da bahar aylarını görmek olayıyla türk futbolunun o dönemki ufkunun çıtasını ileri taşımıştık.
bir tarafta tüm bunlar olurken fenerbahçe bir çarşamba öğlen vakti, çamur deryası bir sahada çıktığı bu maçı bir alt ligde can çekişen rakibine kaybedince kıyametler koptu. yavrum basın özellikle zdenek zeman'ın başını yemek için düğmeye bastıysa da olay iyiden iyiye dalga geçme kıvamına gelmişti.
zavallı fener beter ol beter tezahüratının yurt çapında yankılandığı zamanlardı. gazetede televizyonda "tribünde ağlayan fenerli" görüntüsü eksik olmazdı. bu maçta tribünün önündeki demirlere kafasını sokmuş ağlayan bir çocuk çoğu gazetenin sayfasında yer almıştı. maç oynanırken ekrana yansıyan hüngür hüngür ağlayan fenerli vatandaş ise yayıncı kuruluş atv'de yayınlanan dönemin fenomen programı esra ceyhan'a çıkıp "o gün stadda 20 milyon fenerli varsa 15 milyonu ağlıyordu" diyerek bin galatasaraylı on bin fenerliyi yok eder matematiğine selam çıkmıştı.
tabi tüm bu trajikomik öykülerin yanında fenerbahçe takımı'nın tesislerde rehin alınması olayı da vardı. her ne kadar arabanın içinde cenin pozisyonu almış rüştü rençber ve arabadan içeri giren uçan tekme görüntüleri ile hafızalara kazındıysa da tüm takım o gece samandıra'da rehin kalmıştır. belki pepe metin de bir yerlerde bir cam kırıp boğazına parçasını dayayıp topçulara anlamadıkları tehditler savurmuştur.
(bkz: pepe kendini kes)
bizim açımızdan çok güzel zamanlardı. zaten bizim o kadar iyi olmamız bu maçın bu kadar travmatik etki bırakmasına sebep olmuştur.
üste üste 3 sene şampiyon olmuştuk. o maçın oynandığı tarihte 12 haftası oynanabilmiş olan ligde fenerbahçe'ye 9, beşiktaş'a 10 puan fark atmıştık. sonu kupalarla bitecek avrupa yolculuğumuzda ise milan'lı chelsea'li şampiyonlar ligi grubundan son 2 maçta uefa kupasına geçmeyi başarmış, bir sonraki turda da bologna'yı eleyip avrupa'da bahar aylarını görmek olayıyla türk futbolunun o dönemki ufkunun çıtasını ileri taşımıştık.
bir tarafta tüm bunlar olurken fenerbahçe bir çarşamba öğlen vakti, çamur deryası bir sahada çıktığı bu maçı bir alt ligde can çekişen rakibine kaybedince kıyametler koptu. yavrum basın özellikle zdenek zeman'ın başını yemek için düğmeye bastıysa da olay iyiden iyiye dalga geçme kıvamına gelmişti.
zavallı fener beter ol beter tezahüratının yurt çapında yankılandığı zamanlardı. gazetede televizyonda "tribünde ağlayan fenerli" görüntüsü eksik olmazdı. bu maçta tribünün önündeki demirlere kafasını sokmuş ağlayan bir çocuk çoğu gazetenin sayfasında yer almıştı. maç oynanırken ekrana yansıyan hüngür hüngür ağlayan fenerli vatandaş ise yayıncı kuruluş atv'de yayınlanan dönemin fenomen programı esra ceyhan'a çıkıp "o gün stadda 20 milyon fenerli varsa 15 milyonu ağlıyordu" diyerek bin galatasaraylı on bin fenerliyi yok eder matematiğine selam çıkmıştı.
tabi tüm bu trajikomik öykülerin yanında fenerbahçe takımı'nın tesislerde rehin alınması olayı da vardı. her ne kadar arabanın içinde cenin pozisyonu almış rüştü rençber ve arabadan içeri giren uçan tekme görüntüleri ile hafızalara kazındıysa da tüm takım o gece samandıra'da rehin kalmıştır. belki pepe metin de bir yerlerde bir cam kırıp boğazına parçasını dayayıp topçulara anlamadıkları tehditler savurmuştur.
(bkz: pepe kendini kes)
bizim açımızdan çok güzel zamanlardı. zaten bizim o kadar iyi olmamız bu maçın bu kadar travmatik etki bırakmasına sebep olmuştur.