1085
avrupa, avrupa duy sesimizi
işte bu cim bomun ayak sesleri
cim bomla kimse başa çıkamaz
manchester i*nesi kolla kendini
liseye gidiyorduk galatasaray, manchester'ı deplasmanda şakına uğratmış, istanbul'a turistik seyahate gelmeyi hesap ederken, sami yen "cehennemine" nasıl çıkacaklarını düşünmeye sevk etmişti. havamız "on numaraydı", okula ertesi gün atkımızla gitmiş ve hep yukarıdaki besteyi mırıldanır olmuştuk:
"cim bomla kimse başa çıkamaz
manchester i*nesi kolla kendini"
on beş gün sonra rövanşı da vermeyip, "ukala" ingilizlere fena bir ders vermişti galatasaray, ilk şampiyonlar liginde ingiliz şampiyonu yoktu, yerine türkiye şampiyonu galatasaray vardı...
neuchatel günlerinde çocuktuk, bazı şeyleri idrak edemiyorduk ama galatasaray'ın manchester'i elemesi ali sami yen'in o vakit pek de az olan kitaplardan okuyup, anlayamadığımız "maksadımız ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmektir." sözünün içini doldurmuştu.
biz galatasaray'dık ve her takımı yenebilirdik...
sonrası malum zaten fatih terim'le bir çok başarı, uefa şampiyonluğu, arkasında luce ile süper kupa derken galatasaray'ı avrupa da tanımış oldu...
tabii ki kulüpler hep zirvede kalmaz, çalkantılı yıllar olur, hele ki türkiye gibi sistemli değil de ani reflekslerle yaşayan ülkelerde gelecek pek de kestirilemez, galatasaray'ın da düşüşü oldu ama galatasaray tarihini iyi idrak edenler bilirdi ki, "galatasaray varsa umut vardır, galatasaray her takıma karşı galibiyet için oynar..."
eylül ayı başı kuralar çekildiğinde galatasaray, bayern münih, manchester united ve kopenhag'la eşleştiğinde, sosyal medyanın ergenleri "üçüncülük" hesapları yaparken, biz dinazorlar "bu gruptan çıkarız" demiştik...
iç sahada kopenhag'ı beşlik yapacakken, 2-0 geriye düşüp, son dakikalarda attığımız 2 golle berabere kaldığımızda da bardağın boş tarafına değil, dolusuna bakıp "bu gece girmeyen goller, ingiltere'de girecek, manchester'i orada yeneriz, sağlık olsun" demeyi de bildik...
neydi bu özgüvenin nedeni? önce galatasaray'a bize yaşattıklarından dolayı inanmak, sonrası da takımın kaliteli kadrosuna güvenmek...
"futbol kaliteli topçularla oynanır" diyenler yanılmazlar, hele ki kalite ve tecrübe birleşirse başarı da gelir. türk takımları geçmiş yıllarda taraftarıyla birlikte kendi sahalarında "kaplan" kesilirken, deplasmanda ise "süt dekmiş kedi" rolündeydi çoğu zaman. yetenek vardı ama uluslararası tecrübe eksikti...
oysa dünkü galatasaray'in ilk onbirine baktığımızda "milli oyuncular" abdülkerim ve kerem dışında herkes avrupa sahalarında boy göstermiş, çoğu da premier ligde top oynamıştı. kaliteye tecrübe de eklenmişti... takımın başındaki okan buruk da futbolculuk yıllarındaki tecrübesinin yanında hoca olarak da başakşehir ile daha önce şampiyonlar ligi tecrübesi yaşamış, manchester'i de devirmişti...
hal böyle olunca, geriye bir tek ingiltere'ye giderken galibiyet hayali kurmak kalmıştı da onu da erden timur bastırtmış olduğu kitapçıklarla topçulara vermişti zaten...
sanki 3 gün önce sami yen'de ankaragücü maçı oynar gibi yine 4-5 oyuncu ile rakip ceza sahası ve çevresinde pres yaparak başladı sarı kırmızılılar maça. okan buruk'un kafasında bir plan vardı, onu da florya'da "gizli" idmanda anlatmıştı topçularına. plan vardır da uygulamak tecrübe isterdi, hele ki daha ilk çeyrekte geriye düşersen oradan kalkmak esas mesele olandı.
ev sahibi taraftarların ıslıkları arasında zaha çok geçmeden ayağa kaldırdı takımı, hem de eski taraftarını susturarak. ikinci golü de oliviera'nın hatalı pası, sanchez'in ayağının kayması gibi zincirleme ve moral bozacak hatalarla yedi sarı-kırmızılılar ama bir dakika evvel bom boş kaleye topu yuvarlayamamış kerem'le tekrar "bu maçta ben de varım" dedi... kopenhag maçında kaçırdığı goller ve yaptığı pas hatalarıyla iç sahada yuhalanan kerem'in yine rahat bir pozisyonda topu filelerle buluşturamaması sonrası oyundan düşmeyip, barış alper'in pasında topu onana'nın sağından köşeye yollaması hem klastı, hem de onun mental anlamda ne kadar güçlendiğini gösteriyordu.
iki yumurukla yıkılmayıp ayağa kalkan galatasaray, artık vuruş sırası bende dedi ve takımın oyun aklı mertens'in "akıl oyunuyla" onana'yı kandırması, ardından da casemiro'yu tuzağa düşürmesi sonrası hem penaltı kazanıp, hem de rakibi eksik bırakıverdi. ne demiştik futbol kaliteli ve tecrübeli adamlarla oynanır.
ıstanbulspor maçında penaltıda kerem'le yaptıkları "paslaşmayı" eleştirenlere cevap mahiyetinde "bakın penaltı da kaçabilir" dercesine ıcardi topu penaltıda auta yollarken, beş dakika sonra da "ben klas bir golcüyüm" mesajı veriyordu manchester kalecisini aşırtıp top ağlarla buluşurken...
meşhur ingiltere yağmurunda okan buruk saha kenarında topçularıyla birlikte ıslanırken, ten hag ise kulübeden seyrediyordu takımının bir mağlubiyetini daha. teknik kadrodan topçusuna galatasaray salı gecesi avrupa'ya "inanmışlık" dersi vermişti. inanmasa okan hoca saha kenarından yırtınmaz, muslera panterleşmez, boey rashford'un fernandez'e al da at pasında o imkansız koşuyu yapmaz, stoper sanchez iki asist yapmaz, abdülkerim sol beke geçip son saniyede gol olacak atağı kesmez, angelino tecrübesini konuşturmaz, torreira ciğersiz kalmaz, kaan hatasız oynamaz, tete ismini ingilizlere hatırlatmaz, kerem o enerjiyi sahaya koymaz, zaha kendini adamaz, ıcardi savunmadan gol çıkarmaz, barış alper o vücut çalımını atmaz, nelsson duvar olmaz, mertens 20lik gibi koşmaz, oliviera karakter koymaz, ndombele orta sahayı parsellemez...
uzun uzun yazdık da belki de en çok inananları sona bıraktık: galatasaray taraftarı... maç sabahı manchester sokaklarını istila etmeyle başlayan türk göçü, old trafford'da kendilerine ayrılan yeri doldurmakla kalmayıp, ingilizlerin de biletlerini alıp, ev sahibi koltukları da işgal edip, deplasmanı sami yen'e çevirdiler. tribünler inandıkça sahadakiler inandı, sahadakiler çabaladıkça tribünler coştu ve galatasaray tarihine geçecek bir galibiyet el birliği ile kazanıldı...
dakikalar 86'yı gösterirken, o meşhur tezahüratı tekrar tüm dünya dinliyordu:
avrupa, avrupa duy sesimizi
işte bu cim bomun ayak sesleri
cim bomla kimse başa çıkamaz
manchester i*nesi kolla kendini
kaynak ve maçtan fotoğraflar: http://ultrasmovement.blogspot.com/...d2-3galatasaray.html
işte bu cim bomun ayak sesleri
cim bomla kimse başa çıkamaz
manchester i*nesi kolla kendini
liseye gidiyorduk galatasaray, manchester'ı deplasmanda şakına uğratmış, istanbul'a turistik seyahate gelmeyi hesap ederken, sami yen "cehennemine" nasıl çıkacaklarını düşünmeye sevk etmişti. havamız "on numaraydı", okula ertesi gün atkımızla gitmiş ve hep yukarıdaki besteyi mırıldanır olmuştuk:
"cim bomla kimse başa çıkamaz
manchester i*nesi kolla kendini"
on beş gün sonra rövanşı da vermeyip, "ukala" ingilizlere fena bir ders vermişti galatasaray, ilk şampiyonlar liginde ingiliz şampiyonu yoktu, yerine türkiye şampiyonu galatasaray vardı...
neuchatel günlerinde çocuktuk, bazı şeyleri idrak edemiyorduk ama galatasaray'ın manchester'i elemesi ali sami yen'in o vakit pek de az olan kitaplardan okuyup, anlayamadığımız "maksadımız ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmektir." sözünün içini doldurmuştu.
biz galatasaray'dık ve her takımı yenebilirdik...
sonrası malum zaten fatih terim'le bir çok başarı, uefa şampiyonluğu, arkasında luce ile süper kupa derken galatasaray'ı avrupa da tanımış oldu...
tabii ki kulüpler hep zirvede kalmaz, çalkantılı yıllar olur, hele ki türkiye gibi sistemli değil de ani reflekslerle yaşayan ülkelerde gelecek pek de kestirilemez, galatasaray'ın da düşüşü oldu ama galatasaray tarihini iyi idrak edenler bilirdi ki, "galatasaray varsa umut vardır, galatasaray her takıma karşı galibiyet için oynar..."
eylül ayı başı kuralar çekildiğinde galatasaray, bayern münih, manchester united ve kopenhag'la eşleştiğinde, sosyal medyanın ergenleri "üçüncülük" hesapları yaparken, biz dinazorlar "bu gruptan çıkarız" demiştik...
iç sahada kopenhag'ı beşlik yapacakken, 2-0 geriye düşüp, son dakikalarda attığımız 2 golle berabere kaldığımızda da bardağın boş tarafına değil, dolusuna bakıp "bu gece girmeyen goller, ingiltere'de girecek, manchester'i orada yeneriz, sağlık olsun" demeyi de bildik...
neydi bu özgüvenin nedeni? önce galatasaray'a bize yaşattıklarından dolayı inanmak, sonrası da takımın kaliteli kadrosuna güvenmek...
"futbol kaliteli topçularla oynanır" diyenler yanılmazlar, hele ki kalite ve tecrübe birleşirse başarı da gelir. türk takımları geçmiş yıllarda taraftarıyla birlikte kendi sahalarında "kaplan" kesilirken, deplasmanda ise "süt dekmiş kedi" rolündeydi çoğu zaman. yetenek vardı ama uluslararası tecrübe eksikti...
oysa dünkü galatasaray'in ilk onbirine baktığımızda "milli oyuncular" abdülkerim ve kerem dışında herkes avrupa sahalarında boy göstermiş, çoğu da premier ligde top oynamıştı. kaliteye tecrübe de eklenmişti... takımın başındaki okan buruk da futbolculuk yıllarındaki tecrübesinin yanında hoca olarak da başakşehir ile daha önce şampiyonlar ligi tecrübesi yaşamış, manchester'i de devirmişti...
hal böyle olunca, geriye bir tek ingiltere'ye giderken galibiyet hayali kurmak kalmıştı da onu da erden timur bastırtmış olduğu kitapçıklarla topçulara vermişti zaten...
sanki 3 gün önce sami yen'de ankaragücü maçı oynar gibi yine 4-5 oyuncu ile rakip ceza sahası ve çevresinde pres yaparak başladı sarı kırmızılılar maça. okan buruk'un kafasında bir plan vardı, onu da florya'da "gizli" idmanda anlatmıştı topçularına. plan vardır da uygulamak tecrübe isterdi, hele ki daha ilk çeyrekte geriye düşersen oradan kalkmak esas mesele olandı.
ev sahibi taraftarların ıslıkları arasında zaha çok geçmeden ayağa kaldırdı takımı, hem de eski taraftarını susturarak. ikinci golü de oliviera'nın hatalı pası, sanchez'in ayağının kayması gibi zincirleme ve moral bozacak hatalarla yedi sarı-kırmızılılar ama bir dakika evvel bom boş kaleye topu yuvarlayamamış kerem'le tekrar "bu maçta ben de varım" dedi... kopenhag maçında kaçırdığı goller ve yaptığı pas hatalarıyla iç sahada yuhalanan kerem'in yine rahat bir pozisyonda topu filelerle buluşturamaması sonrası oyundan düşmeyip, barış alper'in pasında topu onana'nın sağından köşeye yollaması hem klastı, hem de onun mental anlamda ne kadar güçlendiğini gösteriyordu.
iki yumurukla yıkılmayıp ayağa kalkan galatasaray, artık vuruş sırası bende dedi ve takımın oyun aklı mertens'in "akıl oyunuyla" onana'yı kandırması, ardından da casemiro'yu tuzağa düşürmesi sonrası hem penaltı kazanıp, hem de rakibi eksik bırakıverdi. ne demiştik futbol kaliteli ve tecrübeli adamlarla oynanır.
ıstanbulspor maçında penaltıda kerem'le yaptıkları "paslaşmayı" eleştirenlere cevap mahiyetinde "bakın penaltı da kaçabilir" dercesine ıcardi topu penaltıda auta yollarken, beş dakika sonra da "ben klas bir golcüyüm" mesajı veriyordu manchester kalecisini aşırtıp top ağlarla buluşurken...
meşhur ingiltere yağmurunda okan buruk saha kenarında topçularıyla birlikte ıslanırken, ten hag ise kulübeden seyrediyordu takımının bir mağlubiyetini daha. teknik kadrodan topçusuna galatasaray salı gecesi avrupa'ya "inanmışlık" dersi vermişti. inanmasa okan hoca saha kenarından yırtınmaz, muslera panterleşmez, boey rashford'un fernandez'e al da at pasında o imkansız koşuyu yapmaz, stoper sanchez iki asist yapmaz, abdülkerim sol beke geçip son saniyede gol olacak atağı kesmez, angelino tecrübesini konuşturmaz, torreira ciğersiz kalmaz, kaan hatasız oynamaz, tete ismini ingilizlere hatırlatmaz, kerem o enerjiyi sahaya koymaz, zaha kendini adamaz, ıcardi savunmadan gol çıkarmaz, barış alper o vücut çalımını atmaz, nelsson duvar olmaz, mertens 20lik gibi koşmaz, oliviera karakter koymaz, ndombele orta sahayı parsellemez...
uzun uzun yazdık da belki de en çok inananları sona bıraktık: galatasaray taraftarı... maç sabahı manchester sokaklarını istila etmeyle başlayan türk göçü, old trafford'da kendilerine ayrılan yeri doldurmakla kalmayıp, ingilizlerin de biletlerini alıp, ev sahibi koltukları da işgal edip, deplasmanı sami yen'e çevirdiler. tribünler inandıkça sahadakiler inandı, sahadakiler çabaladıkça tribünler coştu ve galatasaray tarihine geçecek bir galibiyet el birliği ile kazanıldı...
dakikalar 86'yı gösterirken, o meşhur tezahüratı tekrar tüm dünya dinliyordu:
avrupa, avrupa duy sesimizi
işte bu cim bomun ayak sesleri
cim bomla kimse başa çıkamaz
manchester i*nesi kolla kendini
kaynak ve maçtan fotoğraflar: http://ultrasmovement.blogspot.com/...d2-3galatasaray.html