1129
yerel liglerin hakem atamalarına müdahale etmesi çok saçma olacak üst yapı.
her şeyden önce hakem yetiştirmek için yatırım yapan ülke bunun ekmeğini yer. iyi hakemin varsa maçların iyi yönetilir.
kendi ülkemiz özelinde ise sorunun hakem kalitesi olmadığını düşünüyorum. sorun uzun zaman önce ölmüş ahlaki yapımız. gençlik ve spor il müdürlüğünün sorumluluğundaki stadların ölü çimlerinin ve patates tarlası kıvamındaki zemininin gizlenmesi amacıyla yeşile boyandığı bir habitattayız.
tabi ki de burada geçer akçe kimilerinin parası ve nüfuzudur. ahlak ve liyakat değildir.
ülke sporunda çok büyük bir kara yapı var. iddia patronlarından tut da federasyona, anadolu kulüplerinden tut da hükümete kadar tüm çarklar galatasaray aleyhine işliyor. bunu da dış güçler veya antu kafasıyla söylemiyorum.
milat olacak diye engin baytar'a, fatih terim'e veya marcao'ya verilen cezalar standart eşitsizliğinin örnekleri. asla benzer örneklerde başka kulüplere verilmedi bu cezalar. yüzlerce örnek var. galatasaray düşmanlığı her köşesine sinmiş ülke futbolunun.
esasında ahlaksızlık ülke futboluna ve hatta ülkeye komple sinmiş.
dejenere ortam futbolcuları da bozuyor. skor olarak gerideyken sakatlanmayan oyuncular avantaj kendilerindeyken her pozisyonda en az bir dakika yerde kalıyorlar. topu kaybeden her oyuncu kendini yerden yere atıyor. işin komiği bu hareketler olumlu karşılık da buluyor.
velhasıl gelmek istediğim nokta uefa'nın şikeye sıfır tolerans ilkesi.
sen şampiyonlar ligi'ni en iyi takımlarla oynayacaksan ve sıfır tolerans diyorsan belli konularda yerel liglere denetim yapacaksın. nedir bunlar? mesela ırkçılık. mesela şike. sporu bozan temel ahlaki kriterlerde üst yapı olarak müdahale yetkini sınırlamayacaksın. bu işi yerel hukuk sistemlerine bırakamazsın, çünkü söz konusu sporsa uefa'nın ülke kurallarından bağımsız kendi hukuk sistemi var.
nasıl ki insan hakları mahkemesi sadece uluslararası anlamda artık hukuk devleti olmanın temel şartı olan normları denetliyor, uefa da, fifa da bu konuda denetim yetkisinden asla vazgeçmemeli.
her şeyden önce hakem yetiştirmek için yatırım yapan ülke bunun ekmeğini yer. iyi hakemin varsa maçların iyi yönetilir.
kendi ülkemiz özelinde ise sorunun hakem kalitesi olmadığını düşünüyorum. sorun uzun zaman önce ölmüş ahlaki yapımız. gençlik ve spor il müdürlüğünün sorumluluğundaki stadların ölü çimlerinin ve patates tarlası kıvamındaki zemininin gizlenmesi amacıyla yeşile boyandığı bir habitattayız.
tabi ki de burada geçer akçe kimilerinin parası ve nüfuzudur. ahlak ve liyakat değildir.
ülke sporunda çok büyük bir kara yapı var. iddia patronlarından tut da federasyona, anadolu kulüplerinden tut da hükümete kadar tüm çarklar galatasaray aleyhine işliyor. bunu da dış güçler veya antu kafasıyla söylemiyorum.
milat olacak diye engin baytar'a, fatih terim'e veya marcao'ya verilen cezalar standart eşitsizliğinin örnekleri. asla benzer örneklerde başka kulüplere verilmedi bu cezalar. yüzlerce örnek var. galatasaray düşmanlığı her köşesine sinmiş ülke futbolunun.
esasında ahlaksızlık ülke futboluna ve hatta ülkeye komple sinmiş.
dejenere ortam futbolcuları da bozuyor. skor olarak gerideyken sakatlanmayan oyuncular avantaj kendilerindeyken her pozisyonda en az bir dakika yerde kalıyorlar. topu kaybeden her oyuncu kendini yerden yere atıyor. işin komiği bu hareketler olumlu karşılık da buluyor.
velhasıl gelmek istediğim nokta uefa'nın şikeye sıfır tolerans ilkesi.
sen şampiyonlar ligi'ni en iyi takımlarla oynayacaksan ve sıfır tolerans diyorsan belli konularda yerel liglere denetim yapacaksın. nedir bunlar? mesela ırkçılık. mesela şike. sporu bozan temel ahlaki kriterlerde üst yapı olarak müdahale yetkini sınırlamayacaksın. bu işi yerel hukuk sistemlerine bırakamazsın, çünkü söz konusu sporsa uefa'nın ülke kurallarından bağımsız kendi hukuk sistemi var.
nasıl ki insan hakları mahkemesi sadece uluslararası anlamda artık hukuk devleti olmanın temel şartı olan normları denetliyor, uefa da, fifa da bu konuda denetim yetkisinden asla vazgeçmemeli.