19
iddiaların doğruluğu ya da yanlışlığını bir kenara koyun.
doğru. iddia makamı iddialarını kanıtlamakla mesuldür. bu standarttır.
fakat siz birinin art niyetli olduğunu düşünüyorsanız -bu kişinin adı herhangi bir x olsun- "adamın elinde kanıt dahi yok derhal x hakkında bir şeyler yapılmalı" diyorsanız ortada garip bir durum olur. adamın art niyetli olduğunu düşünüyorsun, adamın elinde kanıt olup olmadığı bilmiyorsun, art niyetli olduğunu düşündüğün kişinin "elinde kanıt olsa zaten yayınlardı" üzerinden bir şeyler geliştiriyorsun. mantıklı mı? peki ya x kişisi senin yapacağın hamleye göre "aha da kanıtlarım" derse ne yapacaksın?
ondan sonra tornistan yapsan da sıkıntı.
bu tür iddialarda yapılacak şey bellidir.
hem iddia makamını hem kendi çalışanını hem kurumunu hem de kamuoyunu korumak amacıyla iç soruşturma başlatırsın. bu iç soruşturma kapsamında gerekli önlemleri alır, operasyonu bir süre durdurursun. bunu yaparken olabildiğince şeffaf olursun, kişileri hedef tahtasına koymadan. iç soruşturma sonucunda bir karara varırsın. buna göre aksiyon alırsın.
iddialar doğruysa derhal savcılığa suç duyurusunda bulunur, bu şahısları kurumdan uzaklaştırır, kamuoyunu aydınlatır, bir daha böyle bir süreç yaşamamak adına işleri daha sıkı tutarsın.
iddialar yanlışsa derhal savcılığa suç duyurusunda bulunur, kulübü, bireyleri zan altında bırakmaktan dava açarsın. ortada zan altında bırakılmaya çalışılan şahıslar var. ortada köklü bir camia ve spk'ya tabii bir şirketler topluluğu var. kolay değil bu işler. "aaa yanlış yapmışım, kandırılmışım" demekle olmaz.
kulübü hiçbir şekilde zan altında bırakmamış olursun böylece.
şahısların yaptıkları kurumları bağlamaz. kurumları bağladığı nokta kurumsal bir tavır konduğunda ortaya çıkar.
personelini böyle korursun, çocukları böyle korursun, kulübü/kurumu böyle korursun. zaten çekincesi olan adamla hiçbir işin yok. haklı olanın da arkasında kapı gibi durursun.
murat soner'in ortaya attığı iddialar yenilir yutulur cinsten değil. hafife almak gibi bir şey söz konusu bile değil. yalan olduğuna derhal hükmetmen ise çok sıkıntılı. bu zaten ortaya çıkar. kimsenin ağzına da meze vermezsin.
not: bazen şunu es geçebiliyoruz. evet, iddia makamı iddialarını ispatlamakla mesuldür. bu iki kere iki dört. hukuk bu. fakat pratikte tam olarak öyle olmuyor.
ortaya bir iddia atılıyorsa birileri bir şeyler söylüyor demektir. bir çıkış noktası vardır. bu tamamen haksız bir kimse olabilir. bunları yaşamamış olabilir. fakat bunu duyan başka biri çıkar, "bana da şöyle olmuştu" der. başkası çıkar "şöyle böyle olmuştu" der.
dünyanın hemen her yerinde buna benzer durum ve olaylar görülmüştür. bu iddialar birbirinden tamamen alakasız olabilir, ya da birbirine benzer olabilir. sonra karşınızda birçok cepheden ithamlarla karşı karşıya kalırsınız.
bu yüzden bu tür durumlarda kendiniz inisiyatif almanız, gerekeni yapmanız gerekir. "ithamlar yalan" demekle olmuyor. ne yaptığınız önemli. soru işareti bırakamazsınız. koskoca çınar bu.
size çok saçma geliyor olabilir. "yalan abi işte, itibarsızlaştırmaya çalışılıyor kulüp" deyip geçemezsiniz. itibarsızlaştırmayın o zaman!
tavır ve duruş önemlidir.
tabii ki bunları diyorum da galatasaray bir hukuk beşiğidir. acayip hukukçular yetiştirmiştir. onlardan daha iyi bilecek halim yok.
benim sözüm, "birden dellenenler"e. sakin olun biraz. herkesin size karşı olduğunu düşünüyorsanız, akıllı olursunuz, fevri olamazsınız. tetiğe basmadan önce, bir ölçüp biçersiniz, durum analizi yaparsınız. önce bir tartarsınız. kendinizle çelişmezsiniz.
bilmiyorum anlatabildim mi derdimi?
doğru. iddia makamı iddialarını kanıtlamakla mesuldür. bu standarttır.
fakat siz birinin art niyetli olduğunu düşünüyorsanız -bu kişinin adı herhangi bir x olsun- "adamın elinde kanıt dahi yok derhal x hakkında bir şeyler yapılmalı" diyorsanız ortada garip bir durum olur. adamın art niyetli olduğunu düşünüyorsun, adamın elinde kanıt olup olmadığı bilmiyorsun, art niyetli olduğunu düşündüğün kişinin "elinde kanıt olsa zaten yayınlardı" üzerinden bir şeyler geliştiriyorsun. mantıklı mı? peki ya x kişisi senin yapacağın hamleye göre "aha da kanıtlarım" derse ne yapacaksın?
ondan sonra tornistan yapsan da sıkıntı.
bu tür iddialarda yapılacak şey bellidir.
hem iddia makamını hem kendi çalışanını hem kurumunu hem de kamuoyunu korumak amacıyla iç soruşturma başlatırsın. bu iç soruşturma kapsamında gerekli önlemleri alır, operasyonu bir süre durdurursun. bunu yaparken olabildiğince şeffaf olursun, kişileri hedef tahtasına koymadan. iç soruşturma sonucunda bir karara varırsın. buna göre aksiyon alırsın.
iddialar doğruysa derhal savcılığa suç duyurusunda bulunur, bu şahısları kurumdan uzaklaştırır, kamuoyunu aydınlatır, bir daha böyle bir süreç yaşamamak adına işleri daha sıkı tutarsın.
iddialar yanlışsa derhal savcılığa suç duyurusunda bulunur, kulübü, bireyleri zan altında bırakmaktan dava açarsın. ortada zan altında bırakılmaya çalışılan şahıslar var. ortada köklü bir camia ve spk'ya tabii bir şirketler topluluğu var. kolay değil bu işler. "aaa yanlış yapmışım, kandırılmışım" demekle olmaz.
kulübü hiçbir şekilde zan altında bırakmamış olursun böylece.
şahısların yaptıkları kurumları bağlamaz. kurumları bağladığı nokta kurumsal bir tavır konduğunda ortaya çıkar.
personelini böyle korursun, çocukları böyle korursun, kulübü/kurumu böyle korursun. zaten çekincesi olan adamla hiçbir işin yok. haklı olanın da arkasında kapı gibi durursun.
murat soner'in ortaya attığı iddialar yenilir yutulur cinsten değil. hafife almak gibi bir şey söz konusu bile değil. yalan olduğuna derhal hükmetmen ise çok sıkıntılı. bu zaten ortaya çıkar. kimsenin ağzına da meze vermezsin.
not: bazen şunu es geçebiliyoruz. evet, iddia makamı iddialarını ispatlamakla mesuldür. bu iki kere iki dört. hukuk bu. fakat pratikte tam olarak öyle olmuyor.
ortaya bir iddia atılıyorsa birileri bir şeyler söylüyor demektir. bir çıkış noktası vardır. bu tamamen haksız bir kimse olabilir. bunları yaşamamış olabilir. fakat bunu duyan başka biri çıkar, "bana da şöyle olmuştu" der. başkası çıkar "şöyle böyle olmuştu" der.
dünyanın hemen her yerinde buna benzer durum ve olaylar görülmüştür. bu iddialar birbirinden tamamen alakasız olabilir, ya da birbirine benzer olabilir. sonra karşınızda birçok cepheden ithamlarla karşı karşıya kalırsınız.
bu yüzden bu tür durumlarda kendiniz inisiyatif almanız, gerekeni yapmanız gerekir. "ithamlar yalan" demekle olmuyor. ne yaptığınız önemli. soru işareti bırakamazsınız. koskoca çınar bu.
size çok saçma geliyor olabilir. "yalan abi işte, itibarsızlaştırmaya çalışılıyor kulüp" deyip geçemezsiniz. itibarsızlaştırmayın o zaman!
tavır ve duruş önemlidir.
tabii ki bunları diyorum da galatasaray bir hukuk beşiğidir. acayip hukukçular yetiştirmiştir. onlardan daha iyi bilecek halim yok.
benim sözüm, "birden dellenenler"e. sakin olun biraz. herkesin size karşı olduğunu düşünüyorsanız, akıllı olursunuz, fevri olamazsınız. tetiğe basmadan önce, bir ölçüp biçersiniz, durum analizi yaparsınız. önce bir tartarsınız. kendinizle çelişmezsiniz.
bilmiyorum anlatabildim mi derdimi?