6
bu maç oynandığı zaman üniversite dolayısıyla afyon'daydım. 3 arkadaş kalıyorduk ve 3müzde galatasaray'lıydık. daha maça 2, 3 hafta kala başlamıştık ''nerede izleriz olm, nasıl maç olacak acaba'' tarzı konuşmalara. derken maça 1 hafta kala 2 günlüğüne istanbul'a gelmiştim. tatilim haftasonuna denk gelmişti. aynı hafta manisa fenere 5 atmıştı sanırım bizde rizeyi 4-2 yenmiştik. hatta maçın özetini haremde küçük bir tv'den izleyip otobüse binmiştim. derken maç gününe gelinmişti. biz geçen haftadaki manisa tecavüzünden ötürü fenerbahçe'nin 3 puan önünde giriyorduk son 4 haftaya. zaten potada da başka takım yoktu. saat 17.30 civarı formalar, atkılar giyinilmiş, maç izlenecek mekana gitmek üzere tam evden çıkacakken bir arkadaşın ''siz gidin olm bugün içimde kötü bir his var ben izlemicem'' diyerek satışı koymasıyla diğer arkadaşım ve ben mekana doğru yola çıktık. mekana geldiğimizde bir adam oturacak yer göstermekle görevliydi ve bizi tutup fenerlilerin arasına oturttu. çaresiz oturduk zira her yer rezerveydi ve bundan daha güzel bir yer bulmamız imkansızdı. ben maç saati yaklaştıkça heyecanıma engel olamıyordum arkadaşımsa telefondan fm2005 oynayarak vakit geçiriyordu. maça 10 dakika kala gerets'in her derbide olduğu gibi bu derbide de şaşırdığını gördüm. zira doğru düzgün ilk 11 oynamamış uğur uçar ve ferhat öztorun'u kadıköy atmosferinde ilk 11'de çıkarmıştı. derken maç başladı. her zaman olduğu gibi fırtına gibi başlamıştık. sanırım ayhan ve necati ile 2 net pozisyon kaçırmıştık. daha kaçan gollere üzülme fırsatı bulamamışken yine aynı senaryo sergilendi. 12'de appiah 20'de luciano ile 2-0 öne geçmişti fenerbahçe. ama o gün bir terslik vardı. bizim takım 2 pas yapamazken fenerbahçe sürekli bastırıyordu. galiba 3 toplarıda direkten dönmüştü maç boyu. fenerbahçe atakları içinde ilk yarı bitti. ben ve arkadaşım taktiksel konuşmalara başlamıştık devre arasında. ben sürekli ''3-2 olacak olm '' derken arkadaşım umursamıyordu bile fark açılmasın yeter diyordu. ikinci yarı başladığında da durum değişmemişti. sanki bizim oyuncular ömürlerinde ilk defa futbol oynuyor gibi çaresiz ve acemiydi. 2 pas yapamıyorduk. 52. dakikada saidou'nun atılamasıyla tüm ümitler bitmişti. geri kalan dakikalarda ne bende ne arkadaşımda ne de bizim takımda maçı çevireceğimize dair en ufak bir umut kalmamıştı. nitekim de öyle oldu alex ve anelka'nın golleriyle 4-0 bitmişti maç. bende arkadaşımda ağlamaklı terkettik mekanı ve eve doğru yol aldık. eve geldiğimizde diğer arkadaşda ağlamaklı odada boş boş oturuyordu. o na söylediğim tek şey hatırlıyorum; ''senin içindeki hissi sikiyim''. o gün diğer derbilerden farklı tek şey vardı o da bizim takımın çaresizliği. o haftaya kadar her maçta mücadele eden, tekmeye kafa atan futbolcuların hepsinin elleri, ayakları bağlanmıştı sanki. bu gözler 6-0'ı da gördü ama bu zamana kadar hiç bir maçta o kadar çaresiz olduğumuzu görmedi. ama kim derdi ki kadıköy'de çaresizleri oynayan o takım 3 hafta sonra mucizevi şampiyonluğu kutlayacak. o gün üzüntüden ağlamaklı olan ben 3 hafta sonra sevinçten hıçkıra hıçkıra ağlayacağım. hayat çok garip....