71
üstünden çok uzun zaman geçtiği için önemsiz gibi gözüken, üzerinden 23 sene geçmesine rağmen tekrar alınamayan o şampiyonluk, o apolet benim için ve muhtemelen ülke için her daim en sevinilen şampiyonluk olacak:
(bkz: galatasaray'ın uefa kupası şampiyonluğu)
rapid wien ön elemesi ile cl gruplarına kaldığımız, gruplarda ilk 4 maçta 1 puan almamıza rağmen 7 puanla 3. olduğumuz ve uefa kupasına devam ettiğimiz sezon inanılmazdı.
bologna turunu geçeriz diyebiliyorduk ama zar zor geçmiştik. rakip dortmund olduğunda tamam denildi. hadi italya 9.sunu güçlükle elemiştik ama dortmund öyle değildi. bundesliga 4.sünü nasıl eleyecektik?
galatasaray deplasmandaki ilk maçı kazanarak turu geçmeyi garantilediğinde "acaba?" dedik. çeyrek finalde yine deplasmandaki ilk maçta la liga 3.sü mallorca'ya 4 atınca "lan?" dedik. yarı finalde ilk leeds maçında 2-0 yenmiştik ama 2 de ingiliz öldürülmüştü. turun 2. ayağı için ingiltere'ye gidiliyordu ve futbolcuların hayatı bile tehlikedeydi. leeds united zaten çok iyi bir takımdı (premiere league'de 4. olmuşlardı ve o seneyi de 3. bitirdiler. 6 ay sonra da beşiktaş'a 6 attılar) ve 2 kişinin öldürülmesi galatasaray'a karşı inanılmaz bir antipati oluşturmuştu. 1-2 kırmızı kart görür, 4-5 tane yer veda ederiz diye düşünürken galatasaray oradan da alnının akıyla çıktı.
normalde renkleri kırmızı beyaz olan arsenal final maçında kırmızı beyaz giymemişti. galatasaray'ın karşısında sarı lacivert giymenin bir bedeli vardı. italyan, alman, ispanyol, ingiliz takımlarını eze eze kupa almak çok kolay bir iş değildi.
2002 dünya kupasında kupa alınır denildiyse, 2008 avrupa şampiyonasında neden olmasın ki düşüncesi oluştuysa, 2013 yılında real madrid'in dizleri titretildiyse hepsi bu şampiyonluk sayesindedir. galatasaray'ın uefa şampiyonluğu bu ülkedeki futbolseverlere uluslararası turnuvalarda şampiyon olmanın imkansız olmadığını gösterdi.
galatasaray türk olmayan takımları yenmek işini fazlasıyla ve unutulmaz bir şekilde yaptı.
(bkz: galatasaray'ın uefa kupası şampiyonluğu)
rapid wien ön elemesi ile cl gruplarına kaldığımız, gruplarda ilk 4 maçta 1 puan almamıza rağmen 7 puanla 3. olduğumuz ve uefa kupasına devam ettiğimiz sezon inanılmazdı.
bologna turunu geçeriz diyebiliyorduk ama zar zor geçmiştik. rakip dortmund olduğunda tamam denildi. hadi italya 9.sunu güçlükle elemiştik ama dortmund öyle değildi. bundesliga 4.sünü nasıl eleyecektik?
galatasaray deplasmandaki ilk maçı kazanarak turu geçmeyi garantilediğinde "acaba?" dedik. çeyrek finalde yine deplasmandaki ilk maçta la liga 3.sü mallorca'ya 4 atınca "lan?" dedik. yarı finalde ilk leeds maçında 2-0 yenmiştik ama 2 de ingiliz öldürülmüştü. turun 2. ayağı için ingiltere'ye gidiliyordu ve futbolcuların hayatı bile tehlikedeydi. leeds united zaten çok iyi bir takımdı (premiere league'de 4. olmuşlardı ve o seneyi de 3. bitirdiler. 6 ay sonra da beşiktaş'a 6 attılar) ve 2 kişinin öldürülmesi galatasaray'a karşı inanılmaz bir antipati oluşturmuştu. 1-2 kırmızı kart görür, 4-5 tane yer veda ederiz diye düşünürken galatasaray oradan da alnının akıyla çıktı.
normalde renkleri kırmızı beyaz olan arsenal final maçında kırmızı beyaz giymemişti. galatasaray'ın karşısında sarı lacivert giymenin bir bedeli vardı. italyan, alman, ispanyol, ingiliz takımlarını eze eze kupa almak çok kolay bir iş değildi.
2002 dünya kupasında kupa alınır denildiyse, 2008 avrupa şampiyonasında neden olmasın ki düşüncesi oluştuysa, 2013 yılında real madrid'in dizleri titretildiyse hepsi bu şampiyonluk sayesindedir. galatasaray'ın uefa şampiyonluğu bu ülkedeki futbolseverlere uluslararası turnuvalarda şampiyon olmanın imkansız olmadığını gösterdi.
galatasaray türk olmayan takımları yenmek işini fazlasıyla ve unutulmaz bir şekilde yaptı.