118
galatasaray'ın hakkının çatır çatır yendiği bir akşamda* kalp krizi geçirip galatasaray'ın ezeli rakibinin hakem marifetiyle yarışta tutulduğu bir akşamda*, üstelik 59 gibi genç bir yaşta bu dünyadan göçen abimiz.
tribüncülüğünün başlangıç dönemi galatasaray'ın 14 sene şampiyon olamadığı ve kitlesellikten uzaklaştığı yıllara gelir. entry tarihi itibarı ile 4 takvim yılı önce kazanılan şampiyonluk bize şu an uzak gelmekte. ali abi'nin jenerasyonu, taraftarlığın en heyecanlı yılları olan "teenage" dönemlerini şampiyonluk göremeden geçirmiş. bunu tahayyül edebilmek, empati kurabilmek imkansız...
o yıllarda taraftarlık refleksini koruyabilmek bile çok zordu. ali abi'nin jenerasyonu buna ek olarak o dönemin şartlarında her daim galatasaray mücadelesinin içinde olabilmiş hatta mücadeleye lokomotif olabilmiş insanlardı. lakabının da kaynağı olan heybetli cüssesiyle zaten uzaktan da fark edilen bir simaydı. en az cüssesi kadar tanınmasına sebep olan cesaretini ise anlatılanlardan dinledik her zaman.
beşiktaş ve fenerbahçe'nin başarılar sebebiyle sosyal hayatta, semt teşkilatlanmalarıyla sokakta kitleselleştiği yıllarda gerek sosyal hayatta gerek sokakta azınlık olmasına rağmen geri adım atmayan bir jenerasyonun üyesiydi. üstelik ezeli rakibin "kale" dediği semtlerden birinde yaşayıp bu detay da bilindiği halde nam salmıştı.
1970'lerde galatasaray'ın inönü stadı'nda sürgün olduğu, "kapalı" kadar kale arkasının da hareketli olduğu o dönemleri gördü. 1980 darbesi sonrası yaşanan bocalamaları gördü. ali sami yen stadı'na temelli olarak taşındığımız günleri gördü. "avrupa avrupa duy sesimizi" günlerinden başlayıp parken stadı'na uzanan süreci gördü. türk telekom arena'yı da gördü...
amigo orhanları, amigo mehmetleri, peygamber hüseyinleri gördü. yumruk kavgasını gördü, bilek kavgasını gördü, itiş kakışı gördü, çok daha vahşice şeyleri de gördü. ama bir yandan kombine'yi de gördü, passolig'i de gördü.
bütün bu uzun ve karmaşık yolda galatasaray kavgasından, galatasaraylılara ve garibanlara yardım etmekten hiç vazgeçmedi.
daha fazla galatasaraylı girebilsin diye rakip taraftarla itişip kakışıp kendi tarafını büyütmekle başladılar. daha sonra geceden yatıp tribünün kapısını zaptetmekle devam etti. bir süre sonra bu işler ayarlanmış kavgalara dönüştü, hem sayı hem teşkilat anlamında azınlık olmalarına rağmen çoğu zaman hayatlarını riske atarak hem galatasaray için hem galatasaraylılar için kavgalara girdiler. hayatın ve bu işlerin değişiminin getirdiği noktada en son stada girmek için can atan ama bilet bulamayan galatasaraylıların kazıklanmadan bilet bulabilmesi için aracılık yapıyordu. internette galatasaray'a, galatasaray'ın değerlerine ve galatasaraylılara abuk sabuk salça olan trolleri layığınca pasifize etmesi cabası...
uzun lafın kısası, entry sahibinin ömründen uzun bir süreyi galatasaray mücadelesi ile geçirmiş gerçek bir neferdi. 15-20 yaşında çocukların üzerin polar var diye millete serserilik yaptığı bir ortamda, tüm geçmişine rağmen müthiş bir saygı ve mütevazilikle çizgisini bozmayan bir insandı.
o eski güzel günlerin eski hatıralarından biriydi. hatta belki de en önemlilerinden biriydi...
ruhu şad olsun...
tribüncülüğünün başlangıç dönemi galatasaray'ın 14 sene şampiyon olamadığı ve kitlesellikten uzaklaştığı yıllara gelir. entry tarihi itibarı ile 4 takvim yılı önce kazanılan şampiyonluk bize şu an uzak gelmekte. ali abi'nin jenerasyonu, taraftarlığın en heyecanlı yılları olan "teenage" dönemlerini şampiyonluk göremeden geçirmiş. bunu tahayyül edebilmek, empati kurabilmek imkansız...
o yıllarda taraftarlık refleksini koruyabilmek bile çok zordu. ali abi'nin jenerasyonu buna ek olarak o dönemin şartlarında her daim galatasaray mücadelesinin içinde olabilmiş hatta mücadeleye lokomotif olabilmiş insanlardı. lakabının da kaynağı olan heybetli cüssesiyle zaten uzaktan da fark edilen bir simaydı. en az cüssesi kadar tanınmasına sebep olan cesaretini ise anlatılanlardan dinledik her zaman.
beşiktaş ve fenerbahçe'nin başarılar sebebiyle sosyal hayatta, semt teşkilatlanmalarıyla sokakta kitleselleştiği yıllarda gerek sosyal hayatta gerek sokakta azınlık olmasına rağmen geri adım atmayan bir jenerasyonun üyesiydi. üstelik ezeli rakibin "kale" dediği semtlerden birinde yaşayıp bu detay da bilindiği halde nam salmıştı.
1970'lerde galatasaray'ın inönü stadı'nda sürgün olduğu, "kapalı" kadar kale arkasının da hareketli olduğu o dönemleri gördü. 1980 darbesi sonrası yaşanan bocalamaları gördü. ali sami yen stadı'na temelli olarak taşındığımız günleri gördü. "avrupa avrupa duy sesimizi" günlerinden başlayıp parken stadı'na uzanan süreci gördü. türk telekom arena'yı da gördü...
amigo orhanları, amigo mehmetleri, peygamber hüseyinleri gördü. yumruk kavgasını gördü, bilek kavgasını gördü, itiş kakışı gördü, çok daha vahşice şeyleri de gördü. ama bir yandan kombine'yi de gördü, passolig'i de gördü.
bütün bu uzun ve karmaşık yolda galatasaray kavgasından, galatasaraylılara ve garibanlara yardım etmekten hiç vazgeçmedi.
daha fazla galatasaraylı girebilsin diye rakip taraftarla itişip kakışıp kendi tarafını büyütmekle başladılar. daha sonra geceden yatıp tribünün kapısını zaptetmekle devam etti. bir süre sonra bu işler ayarlanmış kavgalara dönüştü, hem sayı hem teşkilat anlamında azınlık olmalarına rağmen çoğu zaman hayatlarını riske atarak hem galatasaray için hem galatasaraylılar için kavgalara girdiler. hayatın ve bu işlerin değişiminin getirdiği noktada en son stada girmek için can atan ama bilet bulamayan galatasaraylıların kazıklanmadan bilet bulabilmesi için aracılık yapıyordu. internette galatasaray'a, galatasaray'ın değerlerine ve galatasaraylılara abuk sabuk salça olan trolleri layığınca pasifize etmesi cabası...
uzun lafın kısası, entry sahibinin ömründen uzun bir süreyi galatasaray mücadelesi ile geçirmiş gerçek bir neferdi. 15-20 yaşında çocukların üzerin polar var diye millete serserilik yaptığı bir ortamda, tüm geçmişine rağmen müthiş bir saygı ve mütevazilikle çizgisini bozmayan bir insandı.
o eski güzel günlerin eski hatıralarından biriydi. hatta belki de en önemlilerinden biriydi...
ruhu şad olsun...