154
--- alıntı ---
ortada cezalandırılması gereken bir ahlaksızlık, bir yanlış davranış vardır ve –her neye dayandırarak bu kanaate vardıklarını kendilerinin de tam bilmedikleri şekilde– 'hak edilmiş' bir ceza beklentisinin icra yetkisi kendilerinde değildir. bu durum bireyleri tahammülü zor bir korkuyla da yüz yüze bıraktığından çoğu zaman onları ‘öfkeye’ sürükleyebilir.
--- alıntı ---
işte tam da bu çaresizlik ve öfke nedeniyle, bu insanlar 'kendi zihinlerinde yargılayıp cezaya mahkûm ettikleri' bu ‘kötü’ kişileri cezalandıramadıkları için, onlara ve işlenen ahlaksızlığın cezasız kalmasına karşı duydukları hınç, öfke ve çaresizlikle 'bu dünyada' ya da ‘öteki dünyada’ bir ilahi mekanizmanın var olması ihtiyacına ve o mekanizmanın şahit olunan ahlaksızlıkların sahiplerini mevcut dünyada ya da bir başka boyutta cezalandırması ümidine tutunarak kendi iç güvenliklerini sağlama eğilimi sergilerler. ne ekersen onu biçersin’ kuralının her zaman işlemediğini görmenin dayanılmaz acısı ve öfkesiyle kendilerini çaresiz hisseden bu insanlar, ‘eğer ilahi adaletin de işlemediğine dair bazı kaygı ve düşüncelere kapılırlarsa‘, kendilerine ‘adaleti tahsis ve temin etme görevi’ de devşirebilirler… ve bu, toplumsal huzur için fevkalade ciddi bir tehdittir. kısacası içerisinde bulunduğumuz bu dünyada bir şeyleri değiştirmek için çabalamayın diye ilahi adalet kavramı zihinlerinize kodlanmıştır, eğer ilahi adalet olsaydı bugün bu dünyada ne sabi sübyan gördüğü zarar ile kalırdı ne de bu kadar ahlaksız insan haram yiyerek hayatını sürdürebilirdi. çıkalım o konfor alanından arkadaşlar, biz sahaya çıkıp çatır çatır oynadık oynadık, oynamazsak bize değil kupa bu ülke topraklarında su bile vermezler.
ortada cezalandırılması gereken bir ahlaksızlık, bir yanlış davranış vardır ve –her neye dayandırarak bu kanaate vardıklarını kendilerinin de tam bilmedikleri şekilde– 'hak edilmiş' bir ceza beklentisinin icra yetkisi kendilerinde değildir. bu durum bireyleri tahammülü zor bir korkuyla da yüz yüze bıraktığından çoğu zaman onları ‘öfkeye’ sürükleyebilir.
--- alıntı ---
işte tam da bu çaresizlik ve öfke nedeniyle, bu insanlar 'kendi zihinlerinde yargılayıp cezaya mahkûm ettikleri' bu ‘kötü’ kişileri cezalandıramadıkları için, onlara ve işlenen ahlaksızlığın cezasız kalmasına karşı duydukları hınç, öfke ve çaresizlikle 'bu dünyada' ya da ‘öteki dünyada’ bir ilahi mekanizmanın var olması ihtiyacına ve o mekanizmanın şahit olunan ahlaksızlıkların sahiplerini mevcut dünyada ya da bir başka boyutta cezalandırması ümidine tutunarak kendi iç güvenliklerini sağlama eğilimi sergilerler. ne ekersen onu biçersin’ kuralının her zaman işlemediğini görmenin dayanılmaz acısı ve öfkesiyle kendilerini çaresiz hisseden bu insanlar, ‘eğer ilahi adaletin de işlemediğine dair bazı kaygı ve düşüncelere kapılırlarsa‘, kendilerine ‘adaleti tahsis ve temin etme görevi’ de devşirebilirler… ve bu, toplumsal huzur için fevkalade ciddi bir tehdittir. kısacası içerisinde bulunduğumuz bu dünyada bir şeyleri değiştirmek için çabalamayın diye ilahi adalet kavramı zihinlerinize kodlanmıştır, eğer ilahi adalet olsaydı bugün bu dünyada ne sabi sübyan gördüğü zarar ile kalırdı ne de bu kadar ahlaksız insan haram yiyerek hayatını sürdürebilirdi. çıkalım o konfor alanından arkadaşlar, biz sahaya çıkıp çatır çatır oynadık oynadık, oynamazsak bize değil kupa bu ülke topraklarında su bile vermezler.