5797
bu ülkede işini düzgün yapmayanlara işlerini düzgün yapmadıklarını ve başka planlar içerisinde olduklarını masaya vura vura anlatmaya çalışan ama ona rağmen pek çok kişinin üç maymunu oynamaya devam ettiği ülke tarihinin en kariyerli futbolcularından biri.
basın, bugünün değil, tıpkı hamit'in dün de vurguladığı gibi son 40 yılın sorunu. altyapı, bugünün değil, tıpkı hamit'in dün de vurguladığı gibi son 40 yılın sorunu. tesisleşme, liyakat eksikliği, kendimizden düşük olan takımları rahat yenememek, sürekli bir oyun planı oturtmamak... bunlar bugünün değil, çok çok uzun yıllardır süre gelen kronik sorunlarımız.
dün türkiye futbolu adına bir deprem daha oldu. bu ana deprem değildi; olsa olsa euro 2020 depreminin artçısı olarak nitelendirilebilecek bir depremdi. ancak, yer yerinden oynuyor, sistemler skorların altında eziliyor, sağdan soldan gol yiyen, gittiğimiz her yerde endişeyle maç izleten bir milli takım var ortada ve biz birbirimizden samimiyetsiz bir nezaket bekliyoruz. bu ortamda televizyon karşısında nazik nazik aynı şeyleri gevelemesindense, masaya vura vura önce basına, sonra zihniyetimize söylediği sözleri tercih ederim ben. keza hamit, bu skorun kabul edilemez olduğunu ve tercihlerin her zaman sorgulabileceğini de ifade etti. buna dair özür de diler, o samimiyeti de vardı dünkü konuşmasında. ama sadece bu noktaya bakarak bir yere gelemeyiz diyor, ki haklı da.
bu ülkenin spor basını, nereden ve kim tarafından yükseldiği belli olmayan, hayatında belki kitap okumamış adamları içeriyor bünyesinde. bu ülkenin taraftarının çoğu skor üzerine keyif alıyor futboldan. bu ülkenin futbolcusu, kendisini olduğundan daha yüksek yerlerde görme hastalığına çok çabuk kapılıyor. bu ülkenin kulüpleri rezerv ligi bile sürdürülebilir kılacak yapıdan uzakta, bugün aldığı kararı bir sene sonra değiştiren bir zihniyetle yönetiliyor; her sene milyon eurolar harcayarak yeniden yapılanıyor.
siz hiç, verdiği yanlış bilgiden dolayı, ettiği küfürden dolayı, yaptığı yanlış bir harcamadan dolayı özür dileyen taraftar, basın üyesi ya da başkan gördünüz mü?
bunları, birinin çıkıp, lafı eğip bükmeden yüzümüze yüzümüze vurması lazım. sen televizyon başında söv, basın oturduğu yerden teknik direktör getirsin görürsün ve haber peşinde koşmayıp algı yönetimi üzerinden para kazansın, futbolcu sahada ne olup bittiğinden bir haber oynasın, kulüplerin içinde bulunduğu buhran ve sorunlu yapılar bir tarafa itilsin... sonra hamit çıkıp konuşunca, "o eli kolu indir" densin, telaffuza takılınsın, daha nazik olmaya davet edilsin.
futbol oynuyoruz! futbol hakkında konuşuyoruz ve biz bize konuşuyoruz. kendi sorunlarımızı, şiddete başvurmadan, ama böyle net ifadelerle teşhis etmezsek daha çok kibar kibar yeniliriz biz yabancı kulüplere ve milli takımlara.
basın, bugünün değil, tıpkı hamit'in dün de vurguladığı gibi son 40 yılın sorunu. altyapı, bugünün değil, tıpkı hamit'in dün de vurguladığı gibi son 40 yılın sorunu. tesisleşme, liyakat eksikliği, kendimizden düşük olan takımları rahat yenememek, sürekli bir oyun planı oturtmamak... bunlar bugünün değil, çok çok uzun yıllardır süre gelen kronik sorunlarımız.
dün türkiye futbolu adına bir deprem daha oldu. bu ana deprem değildi; olsa olsa euro 2020 depreminin artçısı olarak nitelendirilebilecek bir depremdi. ancak, yer yerinden oynuyor, sistemler skorların altında eziliyor, sağdan soldan gol yiyen, gittiğimiz her yerde endişeyle maç izleten bir milli takım var ortada ve biz birbirimizden samimiyetsiz bir nezaket bekliyoruz. bu ortamda televizyon karşısında nazik nazik aynı şeyleri gevelemesindense, masaya vura vura önce basına, sonra zihniyetimize söylediği sözleri tercih ederim ben. keza hamit, bu skorun kabul edilemez olduğunu ve tercihlerin her zaman sorgulabileceğini de ifade etti. buna dair özür de diler, o samimiyeti de vardı dünkü konuşmasında. ama sadece bu noktaya bakarak bir yere gelemeyiz diyor, ki haklı da.
bu ülkenin spor basını, nereden ve kim tarafından yükseldiği belli olmayan, hayatında belki kitap okumamış adamları içeriyor bünyesinde. bu ülkenin taraftarının çoğu skor üzerine keyif alıyor futboldan. bu ülkenin futbolcusu, kendisini olduğundan daha yüksek yerlerde görme hastalığına çok çabuk kapılıyor. bu ülkenin kulüpleri rezerv ligi bile sürdürülebilir kılacak yapıdan uzakta, bugün aldığı kararı bir sene sonra değiştiren bir zihniyetle yönetiliyor; her sene milyon eurolar harcayarak yeniden yapılanıyor.
siz hiç, verdiği yanlış bilgiden dolayı, ettiği küfürden dolayı, yaptığı yanlış bir harcamadan dolayı özür dileyen taraftar, basın üyesi ya da başkan gördünüz mü?
bunları, birinin çıkıp, lafı eğip bükmeden yüzümüze yüzümüze vurması lazım. sen televizyon başında söv, basın oturduğu yerden teknik direktör getirsin görürsün ve haber peşinde koşmayıp algı yönetimi üzerinden para kazansın, futbolcu sahada ne olup bittiğinden bir haber oynasın, kulüplerin içinde bulunduğu buhran ve sorunlu yapılar bir tarafa itilsin... sonra hamit çıkıp konuşunca, "o eli kolu indir" densin, telaffuza takılınsın, daha nazik olmaya davet edilsin.
futbol oynuyoruz! futbol hakkında konuşuyoruz ve biz bize konuşuyoruz. kendi sorunlarımızı, şiddete başvurmadan, ama böyle net ifadelerle teşhis etmezsek daha çok kibar kibar yeniliriz biz yabancı kulüplere ve milli takımlara.