211
biraz tarihi bilgiyle başlayalım. rakamlar gösteriyor ki, fatih terim final kısımlarını çok daha iyi oynayan bir hoca. liglerin ilk yarısında fırtına gibi estiği sadece iki sezon var. ilki en baştaki 96/97 sezonu. ikincisi ise efsane 99/00 sezonu. bunun dışındaki tüm sezonlarda, hocanın ikinci yarı performansı ilk yarı performansından açık ara iyi.
garip şekilde zamanında hesaplayıp bir kenara yazmışım. galatasaray'ın fatih terim yönetiminde ikinci yarılardaki puan ortalamaları:
96-97: 2.23
97-98: 2.47
98-99: 2.41
99-00: 2.17
02-03: 2.41
11-12: 2.35
12-13: 2.23
17-18: 2.35
18-19: 2.35
19-20: 1.70
20-21: 2.25
pandemi ile bölünen 19/20 sezonu hariç, 2.30'un üzerinde bir puan ortalaması var ikinci devrelerde. ligimizde bunun yakınından geçecek başka bir hoca olduğunu düşünmüyorum. dolayısı ile ocak'ı işaret etmeye daha fazla hakkı olan bir hoca olduğunu da düşünmüyorum.
ama her şey rakamlardan ibaret değil. fatih terim'in ilk döneminde 4 yıl şampiyon yapıp uefa kupasını alması, belki de senin takımının kaderini değiştirdi. 3 şampiyonluk geride olduğun rakibinin önüne geçtin. avrupa kupasını da ekleyerek rahat rahat "en büyüğüm" diyebilecek hale geldin. muhtemelen taraftar sayısı olarak da ülkenin en büyüğü olmamız o dönemin sayesinde.
sadece bunu yapsa bile sonsuza kadar saygı duyarsın bu hocaya. ama o 10 yıl sonra tekrar gelip, art arda iki şampiyonluk daha kazandı ve takımını tekrar ligin en fazla şampiyon olan takımı haline getirdi.
bu da yetmedi. 5 yıl aradan sonra tekrar geldi ve bir çiftleme daha yaparak en yakın rakibiyle aradaki şampiyonluk farkını 3'e çıkardı. rakiplerini "bizim eski kupalar vardı onlar ne oldu ya" diye bakmaları için tarihin tozlu sayfalarına yolladı.
son iki şampiyonluğunda harika top oynamadık, tamam. artık yeter demeyi, başka hoca beklentisinde olmayı da sonuna kadar anlıyorum. ama adamı en azından, finansal fair play yüzünden transfer yapamadığı dönemden sonra taraftara moral vermek için söylediği sözden ibaret görmeyecek kadar saygın olur ya. 17-18'de ocak ayında giden ndiaye'nin yerine oyuncu alınmamışken donk'la şampiyon yapmış, 18-19'da as forveti satıldıktan sonra lige ve şampiyonlar ligine güçlü bir forvet olmadan başlamış, ocak transferleriyle o yılı da şampiyon bitirmiş; neredeyse her ocak ayında takımı bir önceki dönemden daha iyi hale getirmiş adamı bu cümleye indirgeyip alay etmeye çalışmayacak muhakemeyi nasıl yapamaz bir galatasaraylı. sen galatasaraylısın ve bu adam kulübün en büyük efsanelerinden biri. bu hınç kime, bu alev kime; nasıl bir zarar vermiş bu laf bize de terim adı geçince bu cümleye sarılıyoruz hemen.
hoca inşallah tekrar gelmez. hiç istemiyorum. ama yazıklar olsun bize cidden. hocayla yeni dönemde iki maç kaybederiz korkusuyla gelmesin diye hoca aleyhinde ne buluyorsak dört kolla sarılmaya değiyor mi? sev, sevme ama bu adama bu kadar saygısızlık yapmaya, sana güç vermek için söylediği cümleden vurmaya çalışmaya değiyor mu? bu adamı en son hatalarından ibaret zannetme ya da süreç içindeki laflarına büyüteç tutma dışında bir istememe yöntemi aklınıza gelmiyor mu?
bunlar yine en masumu, kifayetsiz diyen var, kulüple iki saniye tazminat konuşmamış adama paradan vurmaya çalışan var. daha iyi, daha kötü hoca gelir mi bilmem ama, bu kafa yapısındaki taraftarın takıma dair çok daha az aidiyet hissi taşıyan, ocak-eylül umursamayan, ilk sıkıştığı anda tazminatını alıp dönmenin hesaplarını yapan hocalara layık olduğu kesin.
garip şekilde zamanında hesaplayıp bir kenara yazmışım. galatasaray'ın fatih terim yönetiminde ikinci yarılardaki puan ortalamaları:
96-97: 2.23
97-98: 2.47
98-99: 2.41
99-00: 2.17
02-03: 2.41
11-12: 2.35
12-13: 2.23
17-18: 2.35
18-19: 2.35
19-20: 1.70
20-21: 2.25
pandemi ile bölünen 19/20 sezonu hariç, 2.30'un üzerinde bir puan ortalaması var ikinci devrelerde. ligimizde bunun yakınından geçecek başka bir hoca olduğunu düşünmüyorum. dolayısı ile ocak'ı işaret etmeye daha fazla hakkı olan bir hoca olduğunu da düşünmüyorum.
ama her şey rakamlardan ibaret değil. fatih terim'in ilk döneminde 4 yıl şampiyon yapıp uefa kupasını alması, belki de senin takımının kaderini değiştirdi. 3 şampiyonluk geride olduğun rakibinin önüne geçtin. avrupa kupasını da ekleyerek rahat rahat "en büyüğüm" diyebilecek hale geldin. muhtemelen taraftar sayısı olarak da ülkenin en büyüğü olmamız o dönemin sayesinde.
sadece bunu yapsa bile sonsuza kadar saygı duyarsın bu hocaya. ama o 10 yıl sonra tekrar gelip, art arda iki şampiyonluk daha kazandı ve takımını tekrar ligin en fazla şampiyon olan takımı haline getirdi.
bu da yetmedi. 5 yıl aradan sonra tekrar geldi ve bir çiftleme daha yaparak en yakın rakibiyle aradaki şampiyonluk farkını 3'e çıkardı. rakiplerini "bizim eski kupalar vardı onlar ne oldu ya" diye bakmaları için tarihin tozlu sayfalarına yolladı.
son iki şampiyonluğunda harika top oynamadık, tamam. artık yeter demeyi, başka hoca beklentisinde olmayı da sonuna kadar anlıyorum. ama adamı en azından, finansal fair play yüzünden transfer yapamadığı dönemden sonra taraftara moral vermek için söylediği sözden ibaret görmeyecek kadar saygın olur ya. 17-18'de ocak ayında giden ndiaye'nin yerine oyuncu alınmamışken donk'la şampiyon yapmış, 18-19'da as forveti satıldıktan sonra lige ve şampiyonlar ligine güçlü bir forvet olmadan başlamış, ocak transferleriyle o yılı da şampiyon bitirmiş; neredeyse her ocak ayında takımı bir önceki dönemden daha iyi hale getirmiş adamı bu cümleye indirgeyip alay etmeye çalışmayacak muhakemeyi nasıl yapamaz bir galatasaraylı. sen galatasaraylısın ve bu adam kulübün en büyük efsanelerinden biri. bu hınç kime, bu alev kime; nasıl bir zarar vermiş bu laf bize de terim adı geçince bu cümleye sarılıyoruz hemen.
hoca inşallah tekrar gelmez. hiç istemiyorum. ama yazıklar olsun bize cidden. hocayla yeni dönemde iki maç kaybederiz korkusuyla gelmesin diye hoca aleyhinde ne buluyorsak dört kolla sarılmaya değiyor mi? sev, sevme ama bu adama bu kadar saygısızlık yapmaya, sana güç vermek için söylediği cümleden vurmaya çalışmaya değiyor mu? bu adamı en son hatalarından ibaret zannetme ya da süreç içindeki laflarına büyüteç tutma dışında bir istememe yöntemi aklınıza gelmiyor mu?
bunlar yine en masumu, kifayetsiz diyen var, kulüple iki saniye tazminat konuşmamış adama paradan vurmaya çalışan var. daha iyi, daha kötü hoca gelir mi bilmem ama, bu kafa yapısındaki taraftarın takıma dair çok daha az aidiyet hissi taşıyan, ocak-eylül umursamayan, ilk sıkıştığı anda tazminatını alıp dönmenin hesaplarını yapan hocalara layık olduğu kesin.