16
selam dostlar.
yaz aylarına geçişin önemli aktivitelerinden biri elbette dondurma yemektir. lütfen nogger'larınızı önce itinayla kakaolu kısmı yiyerek tüketiniz. bisküvisini -eğer kaymadıysa- eşit oranlı bir şekilde kakaolu kısmı tamamen bitecek şekilde sıyırdıysanız, karamel bisküvi birlikteliğine geçiş yapabilirsiniz demektir. nogger'ı bu şekilde tüketmeyen de bu yazıyı okumasın. gitsin ocgunsson falan okusun...
malumunuz bu sezon, ve hatta pandemiden beridir, spor organizasyonlarındaki çiğlik damaklara yapıştı ve sıtkı sıyırır ölçüde izlemesi zul bir hal aldı. drive to survive gibi birtakım parlatma girişimleriyle f1 gibi organizasyonlar, e biraz djokovic'in barzoluk girişimleriyle ve nadal'ın sakatlık dönüşü sempatisiyle izlenen wimbeldon'lar, e hadi biraz 2021'de oynanan euro 2020 ve birkaç güzel şampiyonlar ligi futbol karşılaşmaları dışında pek de ilgi çeken spor müsabakaları bulamaz hale geldik. hele yurt içindeki kısırlık bize dokuz doğurturken...
ben de bari yaşlılığın da etkisiyle, nostalji yapma umuduyla nba'e sarma kararı aldım. öyledir ki okul bahçelerinde turnike atacak açımız varken dahi geriye çekilerek orta mesafe denememize sebep nowitzki, boktan kumaş pantolonlarımızın altına hakikaten boktan duran air jordanlarımız ve dahi t-maclerimiz, uykusuz gecelerde 1+4 basketbolu oynayan (dwight howard artı 4 dışarıda jameer nelson, rashard lewis, hedo, j.j. reddick) hidayetli orlando -hatta courtney lee bizi az mı kanser etti- o efsane lakers maçını hala unutamam... memo'nun all star olmasının yarattığı heyecan, vince carter hayranlıkları, slam dunk ve niceleri... bu anılar belli bir yaştan sonra insana ulan galiba yaşlanıyoruz dedirten nostalji ihtiyacı hissettiriyor.
velhasıl uzaktan uzaktan takip ederken bu sezon iyice bir içine gireyim dedim. özellikle play off'lara doğru bir kabarma oldu ve her maçı takip etme gayreti içerisine girdim. ama o da ne... dostlar bende s sport 1-2 kanalı, nba tv kanalı vs. var. ve 4 tane de play off maçı kaldı. ben düşünüyorum ki bu kanallar bütün maçları izlememe yeter. o da nesi... dün 22.30'da olan phoenix dallas maçı için aldığım bira-cips kombosunu kumanda başında nerede ulan bu maç derken tükettim. ara tara derken s sport plus diye bir "uygulama kanalı" olduğunu ve maçın bu kanaldan yayınlanacağını öğrendim. elbette bu kanal da abonelik isteyen bir konumda. bu çağda maçlara ulaşmak elbette zor değil lakin sevdiğimiz türk yorumcularla birlikte yasal olarak bir maç izlemeyi imkansız hale getiren düzenin ben nogger'ını yiyeyim afedersiniz...
play off sürecinde bir çok böyle talihsiz durumla karşılaştım maalesef. hadi normal sezonda her maça ulaşamamamı anlıyordum ama play off larda böyle olması biraz koydu açıkçası. ya ben o yukarıda bahsettiğim efsane orlando lakers 2. maçını kaçırmış olsaydım...
neyse. çok iyi bir play off serisi oluyor diyerek yazıyı bitirsem de "başlıkla içerik uyuşmuyor" kod adıyla gıccık bir moderatör yazımı silse ya. sonra gidip ekşi sözlüğe gs sözlük diktatörlüğü diye başlık açsam... farklı görüşlere saygısı olmayan, fatih terim eleştirdim diye beni atan moderasyona sahip hörörörö... oradan da zafer partisi başlığına gidip azıcık ırkçılık yaparım. ümit süleyman'ı dövecek. erkek beea... iyice çığırından çıktık toplumca neyse...
bize 3 numarayı sevdiren kadife topçunun -namı diğer bay son çeyrek- takımı, süper yıldız olmasına hayretler edercesine imrendiğim booker'ı ve yine kadife bilekli uzunu ayton'ıyla phoenix çeyrek finallerde play in'den gelen pelicans'ı 4-2 geçti. phoenix'in süpürmesini bekliyor olsak da bu seride iyi eşleşmelere sahip pelicans 2 maç çalmayı başardı. ama phoenix çok üst düzey bir takım ve nash abimizin bize sevdirdiği bu takımın bu yıllarda büyük bir takım olması da bizi ancak gururlandırır. şimdi dallas serisinde ve yine avrupalı nba yıldızı seven, yeni nowitzkisini bulan dallas'ın hiç de şakası yok. doncic çeyrek finallerde oynayamayacak derken, bu sezon çok da iyi iş çıkaran utah'a elenir derken doncic'siz zamanları hiç de fena geçirmeyerek ve onun dönüşüyle birlikte rüzgarı arkasına alarak bu serinin hakkını verdi ve utah'ı 4-2'yle geçmeyi başardı. phoenix-dallas serisine phoenix paul baba damga vurarak 2-0 başlasa da evinde canavara dönen dallas seriyi 2-2'ye taşıdı ve bu seri daha çok su götürür dedirtti. ama bana kalırsa phoenix işler dara düştüğünde çilingiri daha fazla olan bir takım. bir şekilde seriyi çözecekler diye düşündürtüyor. yine de tek ayak reizin mirası doncic'li dallas'ı finalde görürsek şahsen ben üzülmem.
diğer yandan golden state sen nasıl bir seyredilesi takımsın. jordan poole gibi bir şey bulmuşlar. çocuk bildiğin cris paul-curry karışımı bir yaratık. oynadıkları basketbolun seviyesi çok başka bir yerde. belki şampiyon olmazlar ama bu basketbol seviyesi daha önce görmediğimiz bir yerde. adamlar her şeyi oynayabiliyor ve curry gibi bir kahraman maça damga vurma egosuna kapılmadan maçlardan keyif alıyor. şu anda memphis serisindeler ve memphis'in sahasında ilk maçı da çaldılar. bence ikinci maçı da alırlardı da ja morant çok acayip oynayınca kaybettiler. şu an seri 2-1 golden state lehine ama bir an bile bu seriyi kaybedecekler dedirtmiyorlar. öte yandan çok sevimli ama çırpınan bir balık gibi memphis gençleri. ja morant seyretmesi çok keyifli bir yunus balığı gibi. bir önceki seride çok komik olaylar yaşandı ve belki de tarihin en garip serisini oynadı minnesota karşısında. iki takım da gana ümit milli futbol takımı gibiydi. çok yetenekli, çok koşan ancak ne yaptıklarını bilmeyen oyuncu topluluğu... bu amatör ruh öyle tat verdi ki seri hiç bitmesin istedik. memphis biraz olgunlaşınca nba'e damga vuracaktır. ancak o sene bu sene mi, emin değilim. özellikle gsw serisinin ikinci maçında harika bir ja morant performansı izlemiş de olsak, serinin genelinde biz bu bebeleri zaten yeriz diyen bir gsw duruşu hakim parkede.
gelelim tarihi savunmaların boy gösterdiği boston-milwakue serisine. aga seride izlediğimiz tek şey giannis'in 4 kişiyi sırtına alarak içeri girmesi, ya dışarıya çıkarıp 3lük attırması ya da kendisinin bitirmesi. game of thrones devlerinin savaş sahnelerinde sırtına çıkan night watch ları sırtından atması gibi bir hücum izliyoruz sürekli. kimse hücum edemiyor daha az edemeyen kazanıyor. jaylen brown ve tatum uyanırlarsa yani birlikte iyi bir maç çıkarmaya başlarlarsa seri boston'a döner yoksa duvarı yıkarlar haberiniz olsun... seri şimdilik 2-1 milwakue lehine.
öteki tarafta ise embiid şöleni var. oynadı, oynamaz, oyanayamaz, oynarsa olmaz derken serinin ilk iki maçında varlık bile gösteremedi philedelphia. seri philly'e taşınınca batman maskesiyle (ki bence tesadüf değil pr) embiid çıkageldi ve seri aniden 2-2 oldu. miami iyi hoş çok güzel savunma yapıyor da o hücum performansıyla olmaz aga. savun savun savun. arada bir uzun seri yakala öne geç. sonra maçı kopar. chris bosh'u vereceksin bunlara da o savunmanız batsın da görün diyeceksin. bosh reyiz de bosh damacanayı bile savunamazdı, öyle bir süper yıldızdı kendileri. binmişler butler'ın sırtına. gerisini biz savunmada hallederiz havası. e öyle dersen batman gelir, robin harden'ıyla beraber gotham'ı alır gider. en iyi 6. adam ödülünü alan herro bu seride bence kritik rolü oynayacak miami hücumu adına.
herkesin öngördüğü gibi her maç 7. maça gidebilir belki ama bence en olası ihtimal boston-milwakue maçı bu konuda. hiç kimsenin sonucunu kestiremeyeceği bir kavga oluyor seride zira. diğer maçlar az-çok bir takım lehine ağır basan seriler gibi günün sonunda.
velhasıl kelam gayet eğlenceli seriler izliyoruz. daha doğrusu izlemeye çalışıyoruz. sakatlık ne kadar az olursa keyif o kadar katlanacak ve bu 8 takımdan hangisi şampiyon olsa şaşırmayacağımız bir sonuçla bitecek (memphis olursa ben çok şaşırırım çok da sevinirim orası ayrı konu).
not: bunu yazarken fenerli kuzenim beni dürtüp bize 3 numarayı roberto carlos sevdirdi dedi. ya bi skt..
yaz aylarına geçişin önemli aktivitelerinden biri elbette dondurma yemektir. lütfen nogger'larınızı önce itinayla kakaolu kısmı yiyerek tüketiniz. bisküvisini -eğer kaymadıysa- eşit oranlı bir şekilde kakaolu kısmı tamamen bitecek şekilde sıyırdıysanız, karamel bisküvi birlikteliğine geçiş yapabilirsiniz demektir. nogger'ı bu şekilde tüketmeyen de bu yazıyı okumasın. gitsin ocgunsson falan okusun...
malumunuz bu sezon, ve hatta pandemiden beridir, spor organizasyonlarındaki çiğlik damaklara yapıştı ve sıtkı sıyırır ölçüde izlemesi zul bir hal aldı. drive to survive gibi birtakım parlatma girişimleriyle f1 gibi organizasyonlar, e biraz djokovic'in barzoluk girişimleriyle ve nadal'ın sakatlık dönüşü sempatisiyle izlenen wimbeldon'lar, e hadi biraz 2021'de oynanan euro 2020 ve birkaç güzel şampiyonlar ligi futbol karşılaşmaları dışında pek de ilgi çeken spor müsabakaları bulamaz hale geldik. hele yurt içindeki kısırlık bize dokuz doğurturken...
ben de bari yaşlılığın da etkisiyle, nostalji yapma umuduyla nba'e sarma kararı aldım. öyledir ki okul bahçelerinde turnike atacak açımız varken dahi geriye çekilerek orta mesafe denememize sebep nowitzki, boktan kumaş pantolonlarımızın altına hakikaten boktan duran air jordanlarımız ve dahi t-maclerimiz, uykusuz gecelerde 1+4 basketbolu oynayan (dwight howard artı 4 dışarıda jameer nelson, rashard lewis, hedo, j.j. reddick) hidayetli orlando -hatta courtney lee bizi az mı kanser etti- o efsane lakers maçını hala unutamam... memo'nun all star olmasının yarattığı heyecan, vince carter hayranlıkları, slam dunk ve niceleri... bu anılar belli bir yaştan sonra insana ulan galiba yaşlanıyoruz dedirten nostalji ihtiyacı hissettiriyor.
velhasıl uzaktan uzaktan takip ederken bu sezon iyice bir içine gireyim dedim. özellikle play off'lara doğru bir kabarma oldu ve her maçı takip etme gayreti içerisine girdim. ama o da ne... dostlar bende s sport 1-2 kanalı, nba tv kanalı vs. var. ve 4 tane de play off maçı kaldı. ben düşünüyorum ki bu kanallar bütün maçları izlememe yeter. o da nesi... dün 22.30'da olan phoenix dallas maçı için aldığım bira-cips kombosunu kumanda başında nerede ulan bu maç derken tükettim. ara tara derken s sport plus diye bir "uygulama kanalı" olduğunu ve maçın bu kanaldan yayınlanacağını öğrendim. elbette bu kanal da abonelik isteyen bir konumda. bu çağda maçlara ulaşmak elbette zor değil lakin sevdiğimiz türk yorumcularla birlikte yasal olarak bir maç izlemeyi imkansız hale getiren düzenin ben nogger'ını yiyeyim afedersiniz...
play off sürecinde bir çok böyle talihsiz durumla karşılaştım maalesef. hadi normal sezonda her maça ulaşamamamı anlıyordum ama play off larda böyle olması biraz koydu açıkçası. ya ben o yukarıda bahsettiğim efsane orlando lakers 2. maçını kaçırmış olsaydım...
neyse. çok iyi bir play off serisi oluyor diyerek yazıyı bitirsem de "başlıkla içerik uyuşmuyor" kod adıyla gıccık bir moderatör yazımı silse ya. sonra gidip ekşi sözlüğe gs sözlük diktatörlüğü diye başlık açsam... farklı görüşlere saygısı olmayan, fatih terim eleştirdim diye beni atan moderasyona sahip hörörörö... oradan da zafer partisi başlığına gidip azıcık ırkçılık yaparım. ümit süleyman'ı dövecek. erkek beea... iyice çığırından çıktık toplumca neyse...
bize 3 numarayı sevdiren kadife topçunun -namı diğer bay son çeyrek- takımı, süper yıldız olmasına hayretler edercesine imrendiğim booker'ı ve yine kadife bilekli uzunu ayton'ıyla phoenix çeyrek finallerde play in'den gelen pelicans'ı 4-2 geçti. phoenix'in süpürmesini bekliyor olsak da bu seride iyi eşleşmelere sahip pelicans 2 maç çalmayı başardı. ama phoenix çok üst düzey bir takım ve nash abimizin bize sevdirdiği bu takımın bu yıllarda büyük bir takım olması da bizi ancak gururlandırır. şimdi dallas serisinde ve yine avrupalı nba yıldızı seven, yeni nowitzkisini bulan dallas'ın hiç de şakası yok. doncic çeyrek finallerde oynayamayacak derken, bu sezon çok da iyi iş çıkaran utah'a elenir derken doncic'siz zamanları hiç de fena geçirmeyerek ve onun dönüşüyle birlikte rüzgarı arkasına alarak bu serinin hakkını verdi ve utah'ı 4-2'yle geçmeyi başardı. phoenix-dallas serisine phoenix paul baba damga vurarak 2-0 başlasa da evinde canavara dönen dallas seriyi 2-2'ye taşıdı ve bu seri daha çok su götürür dedirtti. ama bana kalırsa phoenix işler dara düştüğünde çilingiri daha fazla olan bir takım. bir şekilde seriyi çözecekler diye düşündürtüyor. yine de tek ayak reizin mirası doncic'li dallas'ı finalde görürsek şahsen ben üzülmem.
diğer yandan golden state sen nasıl bir seyredilesi takımsın. jordan poole gibi bir şey bulmuşlar. çocuk bildiğin cris paul-curry karışımı bir yaratık. oynadıkları basketbolun seviyesi çok başka bir yerde. belki şampiyon olmazlar ama bu basketbol seviyesi daha önce görmediğimiz bir yerde. adamlar her şeyi oynayabiliyor ve curry gibi bir kahraman maça damga vurma egosuna kapılmadan maçlardan keyif alıyor. şu anda memphis serisindeler ve memphis'in sahasında ilk maçı da çaldılar. bence ikinci maçı da alırlardı da ja morant çok acayip oynayınca kaybettiler. şu an seri 2-1 golden state lehine ama bir an bile bu seriyi kaybedecekler dedirtmiyorlar. öte yandan çok sevimli ama çırpınan bir balık gibi memphis gençleri. ja morant seyretmesi çok keyifli bir yunus balığı gibi. bir önceki seride çok komik olaylar yaşandı ve belki de tarihin en garip serisini oynadı minnesota karşısında. iki takım da gana ümit milli futbol takımı gibiydi. çok yetenekli, çok koşan ancak ne yaptıklarını bilmeyen oyuncu topluluğu... bu amatör ruh öyle tat verdi ki seri hiç bitmesin istedik. memphis biraz olgunlaşınca nba'e damga vuracaktır. ancak o sene bu sene mi, emin değilim. özellikle gsw serisinin ikinci maçında harika bir ja morant performansı izlemiş de olsak, serinin genelinde biz bu bebeleri zaten yeriz diyen bir gsw duruşu hakim parkede.
gelelim tarihi savunmaların boy gösterdiği boston-milwakue serisine. aga seride izlediğimiz tek şey giannis'in 4 kişiyi sırtına alarak içeri girmesi, ya dışarıya çıkarıp 3lük attırması ya da kendisinin bitirmesi. game of thrones devlerinin savaş sahnelerinde sırtına çıkan night watch ları sırtından atması gibi bir hücum izliyoruz sürekli. kimse hücum edemiyor daha az edemeyen kazanıyor. jaylen brown ve tatum uyanırlarsa yani birlikte iyi bir maç çıkarmaya başlarlarsa seri boston'a döner yoksa duvarı yıkarlar haberiniz olsun... seri şimdilik 2-1 milwakue lehine.
öteki tarafta ise embiid şöleni var. oynadı, oynamaz, oyanayamaz, oynarsa olmaz derken serinin ilk iki maçında varlık bile gösteremedi philedelphia. seri philly'e taşınınca batman maskesiyle (ki bence tesadüf değil pr) embiid çıkageldi ve seri aniden 2-2 oldu. miami iyi hoş çok güzel savunma yapıyor da o hücum performansıyla olmaz aga. savun savun savun. arada bir uzun seri yakala öne geç. sonra maçı kopar. chris bosh'u vereceksin bunlara da o savunmanız batsın da görün diyeceksin. bosh reyiz de bosh damacanayı bile savunamazdı, öyle bir süper yıldızdı kendileri. binmişler butler'ın sırtına. gerisini biz savunmada hallederiz havası. e öyle dersen batman gelir, robin harden'ıyla beraber gotham'ı alır gider. en iyi 6. adam ödülünü alan herro bu seride bence kritik rolü oynayacak miami hücumu adına.
herkesin öngördüğü gibi her maç 7. maça gidebilir belki ama bence en olası ihtimal boston-milwakue maçı bu konuda. hiç kimsenin sonucunu kestiremeyeceği bir kavga oluyor seride zira. diğer maçlar az-çok bir takım lehine ağır basan seriler gibi günün sonunda.
velhasıl kelam gayet eğlenceli seriler izliyoruz. daha doğrusu izlemeye çalışıyoruz. sakatlık ne kadar az olursa keyif o kadar katlanacak ve bu 8 takımdan hangisi şampiyon olsa şaşırmayacağımız bir sonuçla bitecek (memphis olursa ben çok şaşırırım çok da sevinirim orası ayrı konu).
not: bunu yazarken fenerli kuzenim beni dürtüp bize 3 numarayı roberto carlos sevdirdi dedi. ya bi skt..