155
90'lı yılların sonu ya da 2000'li yılların başı sanırım. o zamanlar bir devlet hastanesinin bilgi işlem departmanında çalışıyorum. bir gün akşam saatlerinde almanya'dan yengem aradı "televizyona çıktın hayırlı olsun" falan. dedim ne televizyonu. sonra baktık ki bu arkadaş gelmiş uzaktan kamerayı kalabalığa odaklamış ve "evet sayın seyirciler şuan saat sabah 8 (kolundaki saati göstererek) ve memurlar çalışmıyorlar, insanlara zulmediyorlar vs. tabii ertesi gün hastanede bu konu olay oldu. başhekim bizden o günün kayıtlarını istedi, kayıtlara baktığımızda o gün ilk numara saat 06:10 gibi verilmiş. yani mesaisi normalde saat 8'de başlayan memur saat 06:10'da mesaisine başlamış.
sonra hastanenin tecrübelileri anlattılar bize. bu, savaş ay vb. gazeteciler hastaneye çekime geldiklerinde önce çöp kovalarını tekmeliyor, sonra da "bakın bütün çöpler yerlerde" diye haber yapıyorlarmış.
yani diyeceğim o ki; cem küçük neyse uğur dündar da o. ne eksik ne fazla. bu ülkenin en özgürlükçü, en demokrat, en dürüst olarak kabul edilen insanları bunlar işte...
onun içindir ki insanlar umutlarını yurtdışında arayıp bir an önce kaçmak istiyorlar bu pisliklerin olduğu ülkeden...
sonra hastanenin tecrübelileri anlattılar bize. bu, savaş ay vb. gazeteciler hastaneye çekime geldiklerinde önce çöp kovalarını tekmeliyor, sonra da "bakın bütün çöpler yerlerde" diye haber yapıyorlarmış.
yani diyeceğim o ki; cem küçük neyse uğur dündar da o. ne eksik ne fazla. bu ülkenin en özgürlükçü, en demokrat, en dürüst olarak kabul edilen insanları bunlar işte...
onun içindir ki insanlar umutlarını yurtdışında arayıp bir an önce kaçmak istiyorlar bu pisliklerin olduğu ülkeden...