4
yıllar sonra, bu maça tekrar baktığımda, aslında gelecekte her şey beklendiği gibi olmuş. sahada yaşına kıyasla görevlerinin bilincinde 2 tane futbolcu var. anderson, potansiyel anlamında diğer oyunculardan 1-2 gömlek üstün, ancak marcelo ve nuri daha olgun oynuyor.
bu arada türk futbolunda, hem lütuf hem de lanet olarak adlandırabileceğimiz bir şey var. lütuf, çünkü oyuncular başarıya açsa, diğer ülkedekilere kıyasla, hem takımını hem de kendilerini 1-2 gömlek yukarıya taşıyor. lanet, çünkü öne çıkan oyuncular kendine aşık olup*, işin gerekli kısmını es geçmeye*, hem saha içi, hem de saha dışı efor harcamamaya başlıyor.
(bkz: 10 numaradan ön libero veya merkez orta saha devşirme)
aklıma gelen tam liste:
suat kaya
tugay kerimoğlu
emre belözoğlu
ayhan akman
selçuk inan
nuri şahin
mehmet aurelio
atalay babacan
mustafa kapı
taylan antalyalı
salih uçan
bunun daha kötü versiyonu için:
(bkz: türk futbolunda kanat oyuncularından bek devşirme)
aklıma gelen tam liste:
caner erkin
ömer bayram
sabri sarıoğlu
uğur boral
hakan ünsal
albert riera
bu devşirme işinin benim gördüğüm başlangıç noktası ise, fatih terimdir. yıllarca, uluslararası maçlarda, kapanarak veya kontraatak oynayarak sonuç alamamamızın, benim açımdan yegane sebebidir. çünkü devşirilen oyuncular, ofansif bir mentalite ile yetiştikleri için, kontraatak veya catenaccio'ya uygun değildir. gelelim günümüze. fatih terim'in bu sezonki oyuncu tercihlerine bakalım. özellikle orta sahada teknik kapasitesi yüksek oyuncular yerine, eforu yüksek oyuncuları tercih ederek, 'aslında ben bunu yapmayı da biliyorum' dediğini anlayabiliriz*. ancak, alıştırdığı oyun:
1- stoperlerin orta saha çizgisinde beklediği
2- gegenpress'e dayalı hızlı hücumlarla rakibi şaşırttığı
3- sete oturduğunda da teknik kapasitesi yüksek oyuncularla işi çözdüğü
4- rakibi kontraatak'a yönelttiği, bol gollü galibiyet ve mağlubiyetler aldığımız
5- sürekli baskılı oynayıp, ligi domine ettiğimiz ancak avrupa'da zorlandığımız
zevkli oyuna kıyasla, yerel ligde puan olarak, hem de seyir zevki açısından pek tat vermedi.
tabii ki bu sezon, galatasaray'ın avrupa'daki sonuçları mutlu etti, ki galatasaray demek avrupa demektir. ancak bu kısımda da geçmişe dönmek doğru olacaktır. 2002 yılında, sonuç alma işinin üstadı lucescu'nun gönderilip, kendisinin getirilme sebebini gözden kaçırdı hoca. çünkü galatasaray taraftarı sadece sonuca değil, oraya giden yola da bakar. o yıllar (98-2002) avrupa'da lucescu da iyi sonuç alıyordu, terim de. ancak, olay seyir zevki, rakibin kim olduğundan bağımsız baskı altına almak ise, terim lucescu'dan çok daha öndeydi.
bu noktada hocanın taktik değişimi nedenlerine gelince, 2000'li yıllarda devşirilen oyuncuların kalitesi ile, 2010'lardan sonra devşirilen oyuncuların kaliteleri arasındaki farktan da söz etmek doğru olacaktır. o zamanlar, tugay'ı devşiriyorsunuz, ferguson takımında göremediği için hayıflanıyor, blackburn taraftarı 'keşke 10 yaş daha genç olsaydı' dediğinde, blackburn t.d. 'o zaman biz alamazdık ki' diyor. şimdi taylanı devşiriyorsunuz, bu adam hangi özelliği ile 10 numara oynatılmış diye iç çekiyor insan.*
bu arada türk futbolunda, hem lütuf hem de lanet olarak adlandırabileceğimiz bir şey var. lütuf, çünkü oyuncular başarıya açsa, diğer ülkedekilere kıyasla, hem takımını hem de kendilerini 1-2 gömlek yukarıya taşıyor. lanet, çünkü öne çıkan oyuncular kendine aşık olup*, işin gerekli kısmını es geçmeye*, hem saha içi, hem de saha dışı efor harcamamaya başlıyor.
(bkz: 10 numaradan ön libero veya merkez orta saha devşirme)
aklıma gelen tam liste:
suat kaya
tugay kerimoğlu
emre belözoğlu
ayhan akman
selçuk inan
nuri şahin
mehmet aurelio
atalay babacan
mustafa kapı
taylan antalyalı
salih uçan
bunun daha kötü versiyonu için:
(bkz: türk futbolunda kanat oyuncularından bek devşirme)
aklıma gelen tam liste:
caner erkin
ömer bayram
sabri sarıoğlu
uğur boral
hakan ünsal
albert riera
bu devşirme işinin benim gördüğüm başlangıç noktası ise, fatih terimdir. yıllarca, uluslararası maçlarda, kapanarak veya kontraatak oynayarak sonuç alamamamızın, benim açımdan yegane sebebidir. çünkü devşirilen oyuncular, ofansif bir mentalite ile yetiştikleri için, kontraatak veya catenaccio'ya uygun değildir. gelelim günümüze. fatih terim'in bu sezonki oyuncu tercihlerine bakalım. özellikle orta sahada teknik kapasitesi yüksek oyuncular yerine, eforu yüksek oyuncuları tercih ederek, 'aslında ben bunu yapmayı da biliyorum' dediğini anlayabiliriz*. ancak, alıştırdığı oyun:
1- stoperlerin orta saha çizgisinde beklediği
2- gegenpress'e dayalı hızlı hücumlarla rakibi şaşırttığı
3- sete oturduğunda da teknik kapasitesi yüksek oyuncularla işi çözdüğü
4- rakibi kontraatak'a yönelttiği, bol gollü galibiyet ve mağlubiyetler aldığımız
5- sürekli baskılı oynayıp, ligi domine ettiğimiz ancak avrupa'da zorlandığımız
zevkli oyuna kıyasla, yerel ligde puan olarak, hem de seyir zevki açısından pek tat vermedi.
tabii ki bu sezon, galatasaray'ın avrupa'daki sonuçları mutlu etti, ki galatasaray demek avrupa demektir. ancak bu kısımda da geçmişe dönmek doğru olacaktır. 2002 yılında, sonuç alma işinin üstadı lucescu'nun gönderilip, kendisinin getirilme sebebini gözden kaçırdı hoca. çünkü galatasaray taraftarı sadece sonuca değil, oraya giden yola da bakar. o yıllar (98-2002) avrupa'da lucescu da iyi sonuç alıyordu, terim de. ancak, olay seyir zevki, rakibin kim olduğundan bağımsız baskı altına almak ise, terim lucescu'dan çok daha öndeydi.
bu noktada hocanın taktik değişimi nedenlerine gelince, 2000'li yıllarda devşirilen oyuncuların kalitesi ile, 2010'lardan sonra devşirilen oyuncuların kaliteleri arasındaki farktan da söz etmek doğru olacaktır. o zamanlar, tugay'ı devşiriyorsunuz, ferguson takımında göremediği için hayıflanıyor, blackburn taraftarı 'keşke 10 yaş daha genç olsaydı' dediğinde, blackburn t.d. 'o zaman biz alamazdık ki' diyor. şimdi taylanı devşiriyorsunuz, bu adam hangi özelliği ile 10 numara oynatılmış diye iç çekiyor insan.*