997
benim açıkçası umutlu olduğum hocaydı. vaadettiklerini olumlu buluyordum. az beklentiyle gelip hiç beklenmedik işler çıkarabileceğini düşündüm. ancak iki yönden beklentilerimin altında kaldı. bunlar da başarılı olmayacağını gösteren detaylar. nedir bunlar açıklayayım.
1- oyun stili - taktik anlayış - oyuncu tercihleri - oyunu okuma: bunlar hepimiz için subjektif olmakla birlikte benim gördüğüm saha içi defolar. tabi ki bunları sabırla uygulayarak dünyanın daha modern liglerinde başarılı olabilir. bunu kesinlikle inkar etmem. saha içi tamamen tercih meselesidir ve bir inşa sürecidir. ancak elindeki oyunculara uygun oyunu bulmayı reddeden ve inatla olmayacağı görülmesine rağmen pragmatik davranmayıp possesion oyunu oynatmaya çalışmayı reddediyorum. zaten türkiye'de bu oyunu oynayıp da başarılı olan kim var tartışılır. işte görüyoruz, türkiye'de bu stilin en ateşli, en eğitimli hocası farrioli diyebiliriz. onun takımını da izliyoruz. biraz baskıyla defans hataları ortaya çıkıyor. yani torrent yerine farrioli de gelse bu oyunu oynayacağı ve başarılı olmayacağımız için aynı şeyleri onun için de yazacaktım.
gelelim ikinci ve daha büyük sıkıntıya.
2- duruş: biraz önce de söyledim üstte anlattıklarım tamamen saha içidir ve tercihtir, başka bir ülkede başarılı olma ihtimali vardır. ancak saha kenarındaki duruş nedeniyle bu kısım da taca çıkmaktadır. çok kesin bir dille konuşmak istemem ama torrent'in maalesef herhangi bir yerde başarılı olmasını zor görüyorum. çünkü saha kenarı duruşu özgüvensiz, maçtan kopuk, heyecansız. tamamen robot gibi, tamamen taktik odaklı. ister avrupa ister amerika ister türkiye ister afrika'ya gidin. iletişim her şeydir. hangi işi yaparsanız yapın iletişim ve heyecan sizi öne çıkarır. teknik direktörlük de heyecanı yaşamanın top noktasıdır. hakemi, seyirciyi, oyuncuyu, yönetimi her şeyi etkiler. saha kenarına baktığımda tek gördüğüm duran bir adam. yine kendisinden örnek vereceğim ama kamera farioli'ye döndüğünde yüzündeki özgüveni, kendi oyununa inancını( her ne kadar ben inanmasam da bu oyuna) hissediyorsunuz. bütün başarılı teknik adamlar çok mu heyecanlı diye sorabilirsiniz, belki afaki ama bence yüzde doksanı öyledir. hepimizi maça sokar, inandırır.
torrent kalır gider bilmiyorum ama sonuç olarak ben gümbür gümbür oynayan, maçı yaşayan, mücadele eden, süt çeken, yana geriye oynamayan bir galatasaray istiyorum. çok mu şey istiyorum?
1- oyun stili - taktik anlayış - oyuncu tercihleri - oyunu okuma: bunlar hepimiz için subjektif olmakla birlikte benim gördüğüm saha içi defolar. tabi ki bunları sabırla uygulayarak dünyanın daha modern liglerinde başarılı olabilir. bunu kesinlikle inkar etmem. saha içi tamamen tercih meselesidir ve bir inşa sürecidir. ancak elindeki oyunculara uygun oyunu bulmayı reddeden ve inatla olmayacağı görülmesine rağmen pragmatik davranmayıp possesion oyunu oynatmaya çalışmayı reddediyorum. zaten türkiye'de bu oyunu oynayıp da başarılı olan kim var tartışılır. işte görüyoruz, türkiye'de bu stilin en ateşli, en eğitimli hocası farrioli diyebiliriz. onun takımını da izliyoruz. biraz baskıyla defans hataları ortaya çıkıyor. yani torrent yerine farrioli de gelse bu oyunu oynayacağı ve başarılı olmayacağımız için aynı şeyleri onun için de yazacaktım.
gelelim ikinci ve daha büyük sıkıntıya.
2- duruş: biraz önce de söyledim üstte anlattıklarım tamamen saha içidir ve tercihtir, başka bir ülkede başarılı olma ihtimali vardır. ancak saha kenarındaki duruş nedeniyle bu kısım da taca çıkmaktadır. çok kesin bir dille konuşmak istemem ama torrent'in maalesef herhangi bir yerde başarılı olmasını zor görüyorum. çünkü saha kenarı duruşu özgüvensiz, maçtan kopuk, heyecansız. tamamen robot gibi, tamamen taktik odaklı. ister avrupa ister amerika ister türkiye ister afrika'ya gidin. iletişim her şeydir. hangi işi yaparsanız yapın iletişim ve heyecan sizi öne çıkarır. teknik direktörlük de heyecanı yaşamanın top noktasıdır. hakemi, seyirciyi, oyuncuyu, yönetimi her şeyi etkiler. saha kenarına baktığımda tek gördüğüm duran bir adam. yine kendisinden örnek vereceğim ama kamera farioli'ye döndüğünde yüzündeki özgüveni, kendi oyununa inancını( her ne kadar ben inanmasam da bu oyuna) hissediyorsunuz. bütün başarılı teknik adamlar çok mu heyecanlı diye sorabilirsiniz, belki afaki ama bence yüzde doksanı öyledir. hepimizi maça sokar, inandırır.
torrent kalır gider bilmiyorum ama sonuç olarak ben gümbür gümbür oynayan, maçı yaşayan, mücadele eden, süt çeken, yana geriye oynamayan bir galatasaray istiyorum. çok mu şey istiyorum?