370
doğru oyunla ve lazım olan puanla döndüğümüz maçtır.
öncelikle belirteyim, bu maçın kurgusu her maçın kurgusu değildir. bu maç özel bir maçtı ve bu şekilde oynandı. mart'ta çıkan x takımı ilk maçta yenersek ya da lazım olan skoru alırsak diyelim ki 2. maçta da bunu oynayacağız ve böyle böyle devam edeceğiz bana kalırsa.
bu doğruluk ne? rakibe doğru alanda alan savunması yapmak, rakibi kendi oyununu oynamak yerine senin ona bıraktığın opsiyonu oynamaya zorlamak.
kilidi açan nokta bizim için bu oldu bu maç özelinde. 4-3-3 sistemi ile oynayan bir takımın hücumda ne yapmak isteyeceğini çok iyi biliyoruz, çünkü biz de 4-3-3 sistemi ile benzer bir düzende oynuyoruz. bunun çözümü doğru alanda baskıydı, bu alan 2. bölge idi. savunmadan çıkarmamak üzerine geçen ilk 15 dakikadan sonra lazio'ya adeta "buyur gel 2. bölgeye ama daha ilerisi için farklı bir şey denemek zorundasın" dedik.
taktiksel olarak böyle satranç maçına dönen maçları izlemeyi (özellikle de 2 muazzam hoca varken kenarda) inanılmaz sevsem de futbol olarak kısır bir gece vaad ediyordu bize. öyle de oldu. 2 takımın toplam xg'leri 1.18 sadece. psxg daha da efsane 0.78 ile kapanmış.
futbol olarak siz sıkılmış olabilirsiniz, ben son dönemde bu kadar taktik savaşlı bir maç hatırlamıyorum. klopp - pep maçları yani liverpool - manchester city maçlarında bile görmediğim seviyede çarpıştı taktikler. zayıf kalan alanlara anlık yapılan hamleler ve karşı hamleler, taktiksel olarak üstün gelme çabası. gerçekten son dönemin en keyif aldığım maçlarından birisini geçirdik terim vs. sarri karşılaşmasında.
terim vs. sarri dedim çünkü bu maç galatasaray ile lazio arasında değildi, olmayacaktı. iki taktiksel dehanın maçında oyunculardan çok taktik önemli olacaktı ve nitekim öyle de oldu. oyuncuların her birisi satranç tahtasındaki taşlardı ve karşılıklı hamlelerle bu set her ne kadar pat bitse de 1 galibiyet 1 pat ile terim'in üstünlüğüyle bitti.
bunun haricinde çok öyle konuşulabilecek bir şeyi yok maçın. bazı rakamlar var çok dikkat çeken, onları verip toparlayacağım.
öncelikle top hakimiyeti bu dediğim satrancı iki tarafın da ne kadar oynamak istediğini gösteriyor. ilk 15 dakikada %60'a %40 galatasaray üstünlüğüne olan durum, 15. dakikadan sonra mutlak bir lazio hakimiyetine girmiş. hatta 61-75 arası bizim topla oynamamız %28'lere kadar gerilemiş ki bu dönem lazio'nun sağ tarafı yenilemesine ve diagne'nin çıkıp ömer bayram hamlesinin yapıldığı ana denk geliyor. aynı zamanda pas doğruluğu metriği bunu kanıtlamanın bir diğer yolu, ilk 15 dakika itibarı ile %93 doğru pasla oynamışız ki muazzam iş. ama maçın sonunu da %73 ile getirmişiz.
bunun haricinde maçın adamları (evet adamı değil adamları) ektedir:
diagne: %100 doğru pas - %100 başarılı drippling
marcao: %90 doğru pas - %85 başarılı hareket
berkan: %100 başarılı drippling - %80 kazanılan mücadele - %85 doğru pas - %100 hücum çekişmesi - %90 sahipsiz top kazanma
berkan kutlu'yu böyle maçlarda izlemek büyük keyif. inanılmaz çabaladı yine. keşke koşu mesafeleri elimizde olsa da kaç koştuğunu da görebilsek.
maç oynanırken o tam kapandığımız aralıkta sürekli mücadele kazanıp top kesmeye devam edince kante için söylenen sözü ona değiştirip "dünyanın 4'te 3'ü su ile kaplıdır, kalanı ise berkan kutlu ile" demiştim. bunu maç sonu yellow red wall'ın twitter space'inde söyleyince kaideyi taciz eden istisna "çorumlu abartması" demişti, kendisini de özür dilemeye davet ediyorum buradan, n'golo kante gelsin ders alsın. *
şakası bir yana ama gerçekten berkan'ın kesinlikle ve kesinlikle taylan ile birlikte oynaması, ya da benzer türde bir oyuncu ile oynaması şart. ikisi birbirlerinin tüm açıklarını kapattıkları gibi hem hücumda hem savunmada ciddi işler yapıyorlar. önlerine de düzeldiği zaman cicaldau'nun girişi ile akar gideriz.
bir parantez de şu konuya açmam lazım, oynamak istediğimiz oyun gerçekten çok doğru. bunu bu maç özelinde söylemiyorum ama bu maçta da ilk 15 dakika oyunumuz modern futbol anlamında çok doğru, kalanı da maç özelinde çok doğru. ancak genel olarak bu sezon gruplardan itibaren avrupa serüvenimiz boyunca oynadığımız oyun geleceğe çok daha fazla umutla bakmama neden oluyor. kamp + zamanlı gecikmeden transferler ile bambaşka bir seviyeye çıkmamız işten bile değil. bu anlamda son 16 harika oldu bence.
sürece güvenin arkadaşlar. türkiye'de atanan hakemlere, kapanan rakiplere ve bitiremediğimiz pozisyonlara kanıp da bu takımı yabana atmayın. geleceği inşa ediyoruz, unutmayın.
öncelikle belirteyim, bu maçın kurgusu her maçın kurgusu değildir. bu maç özel bir maçtı ve bu şekilde oynandı. mart'ta çıkan x takımı ilk maçta yenersek ya da lazım olan skoru alırsak diyelim ki 2. maçta da bunu oynayacağız ve böyle böyle devam edeceğiz bana kalırsa.
bu doğruluk ne? rakibe doğru alanda alan savunması yapmak, rakibi kendi oyununu oynamak yerine senin ona bıraktığın opsiyonu oynamaya zorlamak.
kilidi açan nokta bizim için bu oldu bu maç özelinde. 4-3-3 sistemi ile oynayan bir takımın hücumda ne yapmak isteyeceğini çok iyi biliyoruz, çünkü biz de 4-3-3 sistemi ile benzer bir düzende oynuyoruz. bunun çözümü doğru alanda baskıydı, bu alan 2. bölge idi. savunmadan çıkarmamak üzerine geçen ilk 15 dakikadan sonra lazio'ya adeta "buyur gel 2. bölgeye ama daha ilerisi için farklı bir şey denemek zorundasın" dedik.
taktiksel olarak böyle satranç maçına dönen maçları izlemeyi (özellikle de 2 muazzam hoca varken kenarda) inanılmaz sevsem de futbol olarak kısır bir gece vaad ediyordu bize. öyle de oldu. 2 takımın toplam xg'leri 1.18 sadece. psxg daha da efsane 0.78 ile kapanmış.
futbol olarak siz sıkılmış olabilirsiniz, ben son dönemde bu kadar taktik savaşlı bir maç hatırlamıyorum. klopp - pep maçları yani liverpool - manchester city maçlarında bile görmediğim seviyede çarpıştı taktikler. zayıf kalan alanlara anlık yapılan hamleler ve karşı hamleler, taktiksel olarak üstün gelme çabası. gerçekten son dönemin en keyif aldığım maçlarından birisini geçirdik terim vs. sarri karşılaşmasında.
terim vs. sarri dedim çünkü bu maç galatasaray ile lazio arasında değildi, olmayacaktı. iki taktiksel dehanın maçında oyunculardan çok taktik önemli olacaktı ve nitekim öyle de oldu. oyuncuların her birisi satranç tahtasındaki taşlardı ve karşılıklı hamlelerle bu set her ne kadar pat bitse de 1 galibiyet 1 pat ile terim'in üstünlüğüyle bitti.
bunun haricinde çok öyle konuşulabilecek bir şeyi yok maçın. bazı rakamlar var çok dikkat çeken, onları verip toparlayacağım.
öncelikle top hakimiyeti bu dediğim satrancı iki tarafın da ne kadar oynamak istediğini gösteriyor. ilk 15 dakikada %60'a %40 galatasaray üstünlüğüne olan durum, 15. dakikadan sonra mutlak bir lazio hakimiyetine girmiş. hatta 61-75 arası bizim topla oynamamız %28'lere kadar gerilemiş ki bu dönem lazio'nun sağ tarafı yenilemesine ve diagne'nin çıkıp ömer bayram hamlesinin yapıldığı ana denk geliyor. aynı zamanda pas doğruluğu metriği bunu kanıtlamanın bir diğer yolu, ilk 15 dakika itibarı ile %93 doğru pasla oynamışız ki muazzam iş. ama maçın sonunu da %73 ile getirmişiz.
bunun haricinde maçın adamları (evet adamı değil adamları) ektedir:
diagne: %100 doğru pas - %100 başarılı drippling
marcao: %90 doğru pas - %85 başarılı hareket
berkan: %100 başarılı drippling - %80 kazanılan mücadele - %85 doğru pas - %100 hücum çekişmesi - %90 sahipsiz top kazanma
berkan kutlu'yu böyle maçlarda izlemek büyük keyif. inanılmaz çabaladı yine. keşke koşu mesafeleri elimizde olsa da kaç koştuğunu da görebilsek.
maç oynanırken o tam kapandığımız aralıkta sürekli mücadele kazanıp top kesmeye devam edince kante için söylenen sözü ona değiştirip "dünyanın 4'te 3'ü su ile kaplıdır, kalanı ise berkan kutlu ile" demiştim. bunu maç sonu yellow red wall'ın twitter space'inde söyleyince kaideyi taciz eden istisna "çorumlu abartması" demişti, kendisini de özür dilemeye davet ediyorum buradan, n'golo kante gelsin ders alsın. *
şakası bir yana ama gerçekten berkan'ın kesinlikle ve kesinlikle taylan ile birlikte oynaması, ya da benzer türde bir oyuncu ile oynaması şart. ikisi birbirlerinin tüm açıklarını kapattıkları gibi hem hücumda hem savunmada ciddi işler yapıyorlar. önlerine de düzeldiği zaman cicaldau'nun girişi ile akar gideriz.
bir parantez de şu konuya açmam lazım, oynamak istediğimiz oyun gerçekten çok doğru. bunu bu maç özelinde söylemiyorum ama bu maçta da ilk 15 dakika oyunumuz modern futbol anlamında çok doğru, kalanı da maç özelinde çok doğru. ancak genel olarak bu sezon gruplardan itibaren avrupa serüvenimiz boyunca oynadığımız oyun geleceğe çok daha fazla umutla bakmama neden oluyor. kamp + zamanlı gecikmeden transferler ile bambaşka bir seviyeye çıkmamız işten bile değil. bu anlamda son 16 harika oldu bence.
sürece güvenin arkadaşlar. türkiye'de atanan hakemlere, kapanan rakiplere ve bitiremediğimiz pozisyonlara kanıp da bu takımı yabana atmayın. geleceği inşa ediyoruz, unutmayın.