215
futbol ulan, sonunda futbol!
galatasaray ile ilgili, daha önceden bilmediğimiz bir şey göstermedi aslında bu maç; gio'nun iyi bir futbolcu olması, jo'nun ya da bir santraforun takıma katabilecekleri... hepsini biliyorduk ve yanılmadığımızı gördük. gol atmak isteyen ve orta sahasında defnasif fonksiyonu bulunan sadece bir oyuncusu olan rakip, haliyle hücumcularımızın önünde bolca boş alan... şunu fark ettim ki, artık galatasaray'a karşı kimse direkt kanattan oynamıyor. onun yerine; iyi pas verebilen bir oyun kurucu ile topu ceza sahamızın önünde buluşturuyor ve koşu yapıp bek oyuncularımızdan sıyrılan kanat oyuncusuna gönderiyor. defans yapmayı bilmeyen bekleri atlatmak için iyi bir yöntem, hem böylece kanattan driblingle sabri gibi bütün gücüyle pres yapan ya da hakan balta gibi zamanlama ile top çalabilen bir adamı geçmeyle de uğraşmazsınız; son pastan önce adamlarını kaçırmaları daha muhtemeldir. sabri demişken; performansının defansif yönüyle ilgili ona en çok kızan benimdir, bu maç da pek farklı olmadı ama bu seferlik pek konuşmasak daha iyi. sakatlıktan yeni çıkması falan filan... hem yaptığı birkaç driblingle de gücünden pek bir şey kaybetmediğini gösterdi, takımla birlikte çalışıp konsantrasyonu da eski haline dönünce daha çok ileri çıkabilir.
dediğim gibi, sakatlığından dolayı sabri hakkında pek bir şey yazmak istemiyordum ama; yediğimiz golün franco'ya fatura edildiğini görünce dayanamadım. ego nelere kadir yahu; 4-5 ay önce franco'ya verip veriştirenler, iyi oynadığını görmelerine rağmen göz yumabiliyorlar sırf ego davasına.
şu takıma saidou'dan sonra da bir ön libero gelmedi be arkadaş! linderoth transferi ve mehmet topal'ın bir sezonluk performansı ile umutlandıysak da; saidou'dan sonra orta saha yükünü taşıyabilen bir adam görmedim. eldekilerin hiç biri top kullanamıyor, dönen topları alamıyor ve yaptıkları pres de mustafa sarp hariç hiçe yakın. önümüzdeki sezon transfer için bütün enerjimizi(değilse bile bütününe yakınını) stephan appiah tipi bir ön libero bulup getirmeye harcarsak, rijkaard'ın 4-3-3'ünü o zaman gerçek anlamda uygulayabiliriz; şu an oynadığımızın(özellikle orta saha anlamında) 4-2-3-1'den pek farkı yok.
pres ve top çalma anlamında orta sahada bariz şekilde yenildik, orta sahamızın kolay geçilmesine izin verdik. ama bizim silahımız da yaratıcılık ve pas idi; hem bu yöntemle daha az koşuyor, enerjinizi muhafaza ediyorsunuz. hücum oyuncularımızın önlerinde top sürecek alan bulduklarında yapabildiklerini görmek gerçekten muhteşemdi; sezon başından beri izlediğin en keyifli süper lig maçı diyebilirim. herkes diyor, ben diye demeyeyim?
artık jo'nun kaleye sırtı dönük oynayamayan bir 2. santrafor olduğunu iddia edene idam cezası getirilecek; ömer üründül'den haber alınamıyor, sınır kapıları tutuldu ve denetim arttırıldı. hıncal'ın cezai ehliyeti olmadığı için mevzu edilmiyor...
-----tamamen alakasız-----
sol bekteki performansı ya da istekliliği, morali, vs. durumlardan tamamen bağımsız olarak; caner'in bir kesik yemesi gerekirdi bence. özellikle keita'nın gördüğü bir kırmızı karttan sonra kulübeye çekildiği düşünülürse, böyle bir seçim daha adil olurdu. caner'in topu ayağına aldığında yaptıkları hoşuma gidiyor, kötü bir futbolcu değil tabi; ama cezadan sıyırmasını da hazmedemiyorum.
-----tamamen alakasız-----
galatasaray ile ilgili, daha önceden bilmediğimiz bir şey göstermedi aslında bu maç; gio'nun iyi bir futbolcu olması, jo'nun ya da bir santraforun takıma katabilecekleri... hepsini biliyorduk ve yanılmadığımızı gördük. gol atmak isteyen ve orta sahasında defnasif fonksiyonu bulunan sadece bir oyuncusu olan rakip, haliyle hücumcularımızın önünde bolca boş alan... şunu fark ettim ki, artık galatasaray'a karşı kimse direkt kanattan oynamıyor. onun yerine; iyi pas verebilen bir oyun kurucu ile topu ceza sahamızın önünde buluşturuyor ve koşu yapıp bek oyuncularımızdan sıyrılan kanat oyuncusuna gönderiyor. defans yapmayı bilmeyen bekleri atlatmak için iyi bir yöntem, hem böylece kanattan driblingle sabri gibi bütün gücüyle pres yapan ya da hakan balta gibi zamanlama ile top çalabilen bir adamı geçmeyle de uğraşmazsınız; son pastan önce adamlarını kaçırmaları daha muhtemeldir. sabri demişken; performansının defansif yönüyle ilgili ona en çok kızan benimdir, bu maç da pek farklı olmadı ama bu seferlik pek konuşmasak daha iyi. sakatlıktan yeni çıkması falan filan... hem yaptığı birkaç driblingle de gücünden pek bir şey kaybetmediğini gösterdi, takımla birlikte çalışıp konsantrasyonu da eski haline dönünce daha çok ileri çıkabilir.
dediğim gibi, sakatlığından dolayı sabri hakkında pek bir şey yazmak istemiyordum ama; yediğimiz golün franco'ya fatura edildiğini görünce dayanamadım. ego nelere kadir yahu; 4-5 ay önce franco'ya verip veriştirenler, iyi oynadığını görmelerine rağmen göz yumabiliyorlar sırf ego davasına.
şu takıma saidou'dan sonra da bir ön libero gelmedi be arkadaş! linderoth transferi ve mehmet topal'ın bir sezonluk performansı ile umutlandıysak da; saidou'dan sonra orta saha yükünü taşıyabilen bir adam görmedim. eldekilerin hiç biri top kullanamıyor, dönen topları alamıyor ve yaptıkları pres de mustafa sarp hariç hiçe yakın. önümüzdeki sezon transfer için bütün enerjimizi(değilse bile bütününe yakınını) stephan appiah tipi bir ön libero bulup getirmeye harcarsak, rijkaard'ın 4-3-3'ünü o zaman gerçek anlamda uygulayabiliriz; şu an oynadığımızın(özellikle orta saha anlamında) 4-2-3-1'den pek farkı yok.
pres ve top çalma anlamında orta sahada bariz şekilde yenildik, orta sahamızın kolay geçilmesine izin verdik. ama bizim silahımız da yaratıcılık ve pas idi; hem bu yöntemle daha az koşuyor, enerjinizi muhafaza ediyorsunuz. hücum oyuncularımızın önlerinde top sürecek alan bulduklarında yapabildiklerini görmek gerçekten muhteşemdi; sezon başından beri izlediğin en keyifli süper lig maçı diyebilirim. herkes diyor, ben diye demeyeyim?
artık jo'nun kaleye sırtı dönük oynayamayan bir 2. santrafor olduğunu iddia edene idam cezası getirilecek; ömer üründül'den haber alınamıyor, sınır kapıları tutuldu ve denetim arttırıldı. hıncal'ın cezai ehliyeti olmadığı için mevzu edilmiyor...
-----tamamen alakasız-----
sol bekteki performansı ya da istekliliği, morali, vs. durumlardan tamamen bağımsız olarak; caner'in bir kesik yemesi gerekirdi bence. özellikle keita'nın gördüğü bir kırmızı karttan sonra kulübeye çekildiği düşünülürse, böyle bir seçim daha adil olurdu. caner'in topu ayağına aldığında yaptıkları hoşuma gidiyor, kötü bir futbolcu değil tabi; ama cezadan sıyırmasını da hazmedemiyorum.
-----tamamen alakasız-----