6
tamamen hayal kırıklığı olan o zamanın adıyla türkiye 1. futbol ligi 94 -95 sezonu.
müthiş bir takım kurulmuştu ve belki de sezon öncesi şampiyonun belli olduğuna bu kadar emin olunan başka bir sezon yoktu. taraftar inancı yüksek seviyeydi ve hatta o sene ali sami yen stadyumunda yapılan sezon öncesi açılışında sadece yeni açık tribün alt katta zar zor yer bulabilmiştik. açılışta takımlar sahaya çıktığında (sadece a takım çıkmazdı) dakikalarca süren torpiller kulakları sağır edecek düzeydeydi. herkes ligden emindi, zaten galatasaray artık şampiyonlar ligi takımıydı.
takıma olan bu güvenin yanında tek endişelendiren kocaelispor'dan transfer edilen saftig'di (ve o'nun yanında getirdiği kuzmanovski). futbol şube sorumlusu adnan polat'ın daha sonraları bir röportajda bu teknik direktör seçimiyle ilgili "o kadar iyi takım kurmuştuk ki, kimi getirsek şampiyon yapar zaten diye düşünmüştük" diyerek kendi eleştirisini getirdiğini hatırlıyorum.
açık futbolcu kalitesi farkı ligi haftalarca götürmeye yetmişti. ama oyun tatmin edici değildi ve beklentilerin çok uzağındaydı. klasik samsun-antep-antalya muhabbetine hiç gelmeden iç sahada bir petrol ofisi maçı hatırlıyorum, kazanmış olunmasına rağmen aman aman. açıkcası teknik direktörün hiç bir şey katamadığı bir takım ve içeride dönen dolaplar ve her zamanki gibi aldatılan taraftarlar. sezonun ilk yarısında erkenden havlu atan fenerbahçe'yle dalga geçerken ligin ikinci yarısı bir ara sıralamada altına bile düşülmüştü.
özellikle iç sahadaki samsunspor mağlubiyeti sonrası yükselen protestolar ve sonraki hafta deplasmanda o sene şampiyon olacak bjk'ye karşı galibiyet sonrası iç sahaya gelişte gaziantep spor maçı öncesi sevgi gösterileri, maç sonrasında daha da büyük protestolar bu sezonu özetleyen olaylardır benim için.
antalyaspor maçı bir erteleme maçıydı ve antep maçı sonrası kadıköy deplasmanı vardı. antep maçında kapalı tribündeydik ve maç öncesi ercan saatçi denen fb trolünün fotokopi ile çoğaltılmış son köşe yazısı elden ele dolaştırılıyordu. köşe yazısında hatırladığım kadarıyla yaklaşık olarak "gs yönetimi kadıköy deplasmanı için neden bu kadar bilet satın alıyor hiç anlamam, hiç bir zaman o kadar gs taraftarı kadıköy'e gelemedi gelemez de" minvalinde bir şeyler yazıyordu. maçtan önce "kadıköye gelmeyen cimbomlu değil" diye bağıran onbinler ve bir sonraki hafta kısmen boş kadıköy gs tribünü o seneki gs taraftarının ruh halinin özetidir.
müthiş bir takım kurulmuştu ve belki de sezon öncesi şampiyonun belli olduğuna bu kadar emin olunan başka bir sezon yoktu. taraftar inancı yüksek seviyeydi ve hatta o sene ali sami yen stadyumunda yapılan sezon öncesi açılışında sadece yeni açık tribün alt katta zar zor yer bulabilmiştik. açılışta takımlar sahaya çıktığında (sadece a takım çıkmazdı) dakikalarca süren torpiller kulakları sağır edecek düzeydeydi. herkes ligden emindi, zaten galatasaray artık şampiyonlar ligi takımıydı.
takıma olan bu güvenin yanında tek endişelendiren kocaelispor'dan transfer edilen saftig'di (ve o'nun yanında getirdiği kuzmanovski). futbol şube sorumlusu adnan polat'ın daha sonraları bir röportajda bu teknik direktör seçimiyle ilgili "o kadar iyi takım kurmuştuk ki, kimi getirsek şampiyon yapar zaten diye düşünmüştük" diyerek kendi eleştirisini getirdiğini hatırlıyorum.
açık futbolcu kalitesi farkı ligi haftalarca götürmeye yetmişti. ama oyun tatmin edici değildi ve beklentilerin çok uzağındaydı. klasik samsun-antep-antalya muhabbetine hiç gelmeden iç sahada bir petrol ofisi maçı hatırlıyorum, kazanmış olunmasına rağmen aman aman. açıkcası teknik direktörün hiç bir şey katamadığı bir takım ve içeride dönen dolaplar ve her zamanki gibi aldatılan taraftarlar. sezonun ilk yarısında erkenden havlu atan fenerbahçe'yle dalga geçerken ligin ikinci yarısı bir ara sıralamada altına bile düşülmüştü.
özellikle iç sahadaki samsunspor mağlubiyeti sonrası yükselen protestolar ve sonraki hafta deplasmanda o sene şampiyon olacak bjk'ye karşı galibiyet sonrası iç sahaya gelişte gaziantep spor maçı öncesi sevgi gösterileri, maç sonrasında daha da büyük protestolar bu sezonu özetleyen olaylardır benim için.
antalyaspor maçı bir erteleme maçıydı ve antep maçı sonrası kadıköy deplasmanı vardı. antep maçında kapalı tribündeydik ve maç öncesi ercan saatçi denen fb trolünün fotokopi ile çoğaltılmış son köşe yazısı elden ele dolaştırılıyordu. köşe yazısında hatırladığım kadarıyla yaklaşık olarak "gs yönetimi kadıköy deplasmanı için neden bu kadar bilet satın alıyor hiç anlamam, hiç bir zaman o kadar gs taraftarı kadıköy'e gelemedi gelemez de" minvalinde bir şeyler yazıyordu. maçtan önce "kadıköye gelmeyen cimbomlu değil" diye bağıran onbinler ve bir sonraki hafta kısmen boş kadıköy gs tribünü o seneki gs taraftarının ruh halinin özetidir.