575
noel öncesi ingilizlerin boxing day'leri meşhurdur, cumartesi-pazarı geç, haftanın her günü maç vardır, bin bir türlü "cup"la zaten bitkin düşmüş topçular, bir de iki-üç gün arayla top oynamaya lanet ederler de koca bir senenin yorgunluğunu noel tatili ile atmaya çalışan futbolseverler için elde bira televizyon karşısında "yayılma" cennetten bir an gibidir. yaz ayında gecikmeli yapılacak olan "euro 2020" nedeniyle bu sene liglerin mayıs ayında bitecek olması, bir de küme düşmenin kaldırılmasıyla süper lig takım sayısının +3 olması, bizim diyarlarda da yerli bir "boxing day" ortamı yarattı ocak ayında. yeni senenin ilk maçını cumartesi gecesi kendi sahasında antalya karşısında oynayan galatasaray, salı gecesi iç anadolu'da konya'ya rakipti.
takım konya'ya gelmişti de, hocası ve kaptanı tribündeydi. şöhretli golcüsü "müzmin"sakat; kadife ayağı istanbul'da; sağ beki hastanede; çiçeği burnunda transferi kırmızı kart; savunmanın süpürücüsü sarı kart cezalısıydı... virüsün dünyayı etkilediği ve peşi sıra maçların oynandığı bu süreçte "eksiklilere" sığınmak her takımın bahanesi olacaktır ama söz konusu kilit noktalardaki oyuncular olunca göz ardı da edilemiyor doğrusu...
sanki günümüze kadar hiç bir teknik adam rakip analizi yapmıyormuşçasına, maçtan sonra konyaspor'un yardımcı hocasının "galatasaray'ın maçlarını izledik, sarrachi'nin arkasında boşluk verdiğini çözdük ve oradan atakları yapmayı hesapladık" demeci ev sahibinin ilk golü ile örtüşünce "sosyal medyada" bol sayıda "like" aldı da ömer'in orta sahada gereksiz bir faul yapacağını ve o esnada takımın düzenin bozulacağını hesap etmişler miydi? bilinmez. daha da ötesi, iki takımın karşılıklı olarak birbirini tarttığı ilk yarım saat biterken, ömer'in ortasında sehiç'in hatasını ve diagne'nin kolayı başaramayıp, topu boş kale yerine auta atacağı karşılaşma öncesi senaryoda var mıydı? galatasaray'ın deplasmanda öne geçtiği maçın gidişatının çok daha farklı olacağı, en yakın trabzonspor karşılaşmasında görülebilir, çok uzağa gitmeye gerek yok...
kalesinde golü gören ya da arkadaşları oyundan atılan galatasaraylı topçularda ilginç bir şekilde "amatörleşme" saçmalığı baş gösteriyor bu sezon. daci'nin "var marifeti" ile verilen, yardımcı hakem ofsayt kaldırmıştı, golü sonrası "başı kesik tavuk" misali sahada dolaşan sarı-kırmızılılara, ev sahibi ikinci golü de az kalsın yediriyordu da yine yan hakem kaldırdığı bayrakla penaltıdan döndürdü arda kardeşler'i. "nasıl döner bu maç ?" diye hesap ederken, rakip ceza sahası cıvarında oğulcan'ın hava topu mahareti kullanarak şahsi gayreti ile kaptığı ve sonra da ortaladığı topta diagne golcülüğünü hatırlayınca, iki takım da soyunma odasına eşitlikle gidiyordu.
ilginçtir, soyunma odasından hakemden önce çıkan galatasaraylı oyuncular, kondisyoner eşliğinde yarı sahada ısınıyorlardı yeşil-beyazlı topçuların bakışları arasında. kafalar "soyunma odasında" değildi, sahaya odaklanmıştı, bir kişi hariç: luyindama... arda kardeşler'in düdüğü ile oyuna başlayan konyalılar, kendi sol kanatlarından hareket ettiler ve yapılan ortada ceza sahası içinde boş pozisyondaki daci tek dokunuşla tekrar takımını öne geçirdi. soğuk havada soğuk duş... karagümrük maçından sonra yine 46da golü kalesinde görüyordu galatasaraylılar.
ilk yarıda olduğu gibi yine çok geçmeden eşitliği yakalayayazdı istanbullular da ömer'in kornerden ortasında oğulcan altı pas içinde kafa yerine omuzuyla dürtmeseydi topu. kritik bölgelerde, "esas" işleri yapacak arkadaşları yoktu belki ama galatasaraylılar ne zaman rakip kaleye gelseler, tehlike yaratıyorlardı da topu üç direk arasından geçiremiyorlardı. belhanda ile denediler, sarrachi ile "şut"ladılar olmadı da yapılan değişikliler ile üçlü savunmaya geçip daha da baskıyı kurunca rakip sahada, oluşan karambolde diagne'nin"can siperane" dürttüğü topta linnes penaltıyı alıyordu. beraberlik şansı vardı, diagne topun başındaydı, son haftalar gol atıyor ama iyi penaltı atmıyordu, kaçar mıydı, kaçtı... ama yardımcı hakem bayrak kaldırıyordu sehiç'in sevincini kursağında bırakarak. yan hakemin çizgide olduğu, var'in izlediği pozisyonda penaltı tekrar ediliyorsa konya'lı ismail kartal'ın itirazları neden? cevap basit, hakemi etkilemek, baskı altına almak...
oyundan atıldı ev sahibi teknik adam ama istediğini de aldı: maçı gerdi, hakemi baskıladı... zira sadece beş dakika sonra başlangıcı ofsayt kokan bir pozisyonda luyindama'nın savrukluğu galatasaray'a kalesinde penaltı olarak dönüyordu. bizim stoper rakibe değdi mi değmedi bilinmez de, "saha ve zemin şartları" penaltı için elverişliydi... bir kez daha geriye düşülmüş, beraberlik için de sayılı dakikalar varken, "top tüfek" elde ne varsa gol için sehiç'in kalesine yüklenen galatasaray bir kontra atakta ligin "underrated" golcülerinden kravets'in klas vuruşu ile dördüncü defa topu çıkarmak zorunda kalıyordu ağlarından. gol elbette can yakmıştı da ilk golde ofsaytı bozan emre akbaba'nın, son golde de rakibinin arkasından koşmayıp, "aheste aheste" takip yapması bizi fena yaralamıştı. kötü oynayabilirdiniz ama kötü koşamazdınız... hele ki galatasaray taraftarı size "cimbomun çocuğu" lakabını taktıysa... emre'nin galatasaray'a vefa borcu var, borcunu da ödeyecektir...
artık herkes maçın bitmesi için dakikalar sayarken, babel "şapkadan tavşan çıkarıyor", ceza sahası dışından füze yolluyor, kaleciden seken topta kafa ile oğulcan fileleri havalandırıyor ve galatasaraylılar için son 3-4 dakika için "ümit" aşılıyor ama kalan dakikalar beraberlik için yeterli olmuyordu...
maçın bitiş düdüğü ile birlikte tribünde ve sahadaki konyalılar sevinç yumağı oluştururken, galatasaraylı futbolcular üzgün, sosyal medyada taraftarlar ise kızgındı... 2020 senesini lider kapatan takım, yeni yılda iki maçında da galibiyet sevinci yaşayamamıştı... her şey mi kötüydü? hayır tabii ki... artık fatih terim sahaya dönecekti ve galibiyetler tekrar başlayacaktı... başlamalı da..
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
http://ultrasmovement.blogspot.com/...r4-3galatasaray.html
takım konya'ya gelmişti de, hocası ve kaptanı tribündeydi. şöhretli golcüsü "müzmin"sakat; kadife ayağı istanbul'da; sağ beki hastanede; çiçeği burnunda transferi kırmızı kart; savunmanın süpürücüsü sarı kart cezalısıydı... virüsün dünyayı etkilediği ve peşi sıra maçların oynandığı bu süreçte "eksiklilere" sığınmak her takımın bahanesi olacaktır ama söz konusu kilit noktalardaki oyuncular olunca göz ardı da edilemiyor doğrusu...
sanki günümüze kadar hiç bir teknik adam rakip analizi yapmıyormuşçasına, maçtan sonra konyaspor'un yardımcı hocasının "galatasaray'ın maçlarını izledik, sarrachi'nin arkasında boşluk verdiğini çözdük ve oradan atakları yapmayı hesapladık" demeci ev sahibinin ilk golü ile örtüşünce "sosyal medyada" bol sayıda "like" aldı da ömer'in orta sahada gereksiz bir faul yapacağını ve o esnada takımın düzenin bozulacağını hesap etmişler miydi? bilinmez. daha da ötesi, iki takımın karşılıklı olarak birbirini tarttığı ilk yarım saat biterken, ömer'in ortasında sehiç'in hatasını ve diagne'nin kolayı başaramayıp, topu boş kale yerine auta atacağı karşılaşma öncesi senaryoda var mıydı? galatasaray'ın deplasmanda öne geçtiği maçın gidişatının çok daha farklı olacağı, en yakın trabzonspor karşılaşmasında görülebilir, çok uzağa gitmeye gerek yok...
kalesinde golü gören ya da arkadaşları oyundan atılan galatasaraylı topçularda ilginç bir şekilde "amatörleşme" saçmalığı baş gösteriyor bu sezon. daci'nin "var marifeti" ile verilen, yardımcı hakem ofsayt kaldırmıştı, golü sonrası "başı kesik tavuk" misali sahada dolaşan sarı-kırmızılılara, ev sahibi ikinci golü de az kalsın yediriyordu da yine yan hakem kaldırdığı bayrakla penaltıdan döndürdü arda kardeşler'i. "nasıl döner bu maç ?" diye hesap ederken, rakip ceza sahası cıvarında oğulcan'ın hava topu mahareti kullanarak şahsi gayreti ile kaptığı ve sonra da ortaladığı topta diagne golcülüğünü hatırlayınca, iki takım da soyunma odasına eşitlikle gidiyordu.
ilginçtir, soyunma odasından hakemden önce çıkan galatasaraylı oyuncular, kondisyoner eşliğinde yarı sahada ısınıyorlardı yeşil-beyazlı topçuların bakışları arasında. kafalar "soyunma odasında" değildi, sahaya odaklanmıştı, bir kişi hariç: luyindama... arda kardeşler'in düdüğü ile oyuna başlayan konyalılar, kendi sol kanatlarından hareket ettiler ve yapılan ortada ceza sahası içinde boş pozisyondaki daci tek dokunuşla tekrar takımını öne geçirdi. soğuk havada soğuk duş... karagümrük maçından sonra yine 46da golü kalesinde görüyordu galatasaraylılar.
ilk yarıda olduğu gibi yine çok geçmeden eşitliği yakalayayazdı istanbullular da ömer'in kornerden ortasında oğulcan altı pas içinde kafa yerine omuzuyla dürtmeseydi topu. kritik bölgelerde, "esas" işleri yapacak arkadaşları yoktu belki ama galatasaraylılar ne zaman rakip kaleye gelseler, tehlike yaratıyorlardı da topu üç direk arasından geçiremiyorlardı. belhanda ile denediler, sarrachi ile "şut"ladılar olmadı da yapılan değişikliler ile üçlü savunmaya geçip daha da baskıyı kurunca rakip sahada, oluşan karambolde diagne'nin"can siperane" dürttüğü topta linnes penaltıyı alıyordu. beraberlik şansı vardı, diagne topun başındaydı, son haftalar gol atıyor ama iyi penaltı atmıyordu, kaçar mıydı, kaçtı... ama yardımcı hakem bayrak kaldırıyordu sehiç'in sevincini kursağında bırakarak. yan hakemin çizgide olduğu, var'in izlediği pozisyonda penaltı tekrar ediliyorsa konya'lı ismail kartal'ın itirazları neden? cevap basit, hakemi etkilemek, baskı altına almak...
oyundan atıldı ev sahibi teknik adam ama istediğini de aldı: maçı gerdi, hakemi baskıladı... zira sadece beş dakika sonra başlangıcı ofsayt kokan bir pozisyonda luyindama'nın savrukluğu galatasaray'a kalesinde penaltı olarak dönüyordu. bizim stoper rakibe değdi mi değmedi bilinmez de, "saha ve zemin şartları" penaltı için elverişliydi... bir kez daha geriye düşülmüş, beraberlik için de sayılı dakikalar varken, "top tüfek" elde ne varsa gol için sehiç'in kalesine yüklenen galatasaray bir kontra atakta ligin "underrated" golcülerinden kravets'in klas vuruşu ile dördüncü defa topu çıkarmak zorunda kalıyordu ağlarından. gol elbette can yakmıştı da ilk golde ofsaytı bozan emre akbaba'nın, son golde de rakibinin arkasından koşmayıp, "aheste aheste" takip yapması bizi fena yaralamıştı. kötü oynayabilirdiniz ama kötü koşamazdınız... hele ki galatasaray taraftarı size "cimbomun çocuğu" lakabını taktıysa... emre'nin galatasaray'a vefa borcu var, borcunu da ödeyecektir...
artık herkes maçın bitmesi için dakikalar sayarken, babel "şapkadan tavşan çıkarıyor", ceza sahası dışından füze yolluyor, kaleciden seken topta kafa ile oğulcan fileleri havalandırıyor ve galatasaraylılar için son 3-4 dakika için "ümit" aşılıyor ama kalan dakikalar beraberlik için yeterli olmuyordu...
maçın bitiş düdüğü ile birlikte tribünde ve sahadaki konyalılar sevinç yumağı oluştururken, galatasaraylı futbolcular üzgün, sosyal medyada taraftarlar ise kızgındı... 2020 senesini lider kapatan takım, yeni yılda iki maçında da galibiyet sevinci yaşayamamıştı... her şey mi kötüydü? hayır tabii ki... artık fatih terim sahaya dönecekti ve galibiyetler tekrar başlayacaktı... başlamalı da..
kaynak ve maçtan fotoğraflar:
http://ultrasmovement.blogspot.com/...r4-3galatasaray.html