• 64
    tüm insanlık adına zor geçen yıl. depremler, yangınlar, türlüce felaketler, ölümler gördük. insana insanı özleten bir yıl oldu. maskeler, yasaklar, karantina bunlar alışması da uygulaması da güç olan zorunluluklardı. sosyal hayatlarımızın da olabildiğince olumsuz etkilendiği su götürmez. bu bakımlardan 2020'nin haddini biraz aştığı söylenebilir.

    ortak sevdamız galatasaray'ın bu yılı nasıl geçirdiğine yakın gözlüğüyle bakarsak olumlu çok fazla şey söyleyemeyiz. bir kere kupa kazanamadık. bu taraftarın ekmeği suyu başarıdır, başarı olmayınca hırçınlaşır bu taraftar. ve taraftar demişken uzun süredir tribüne hasretiz. bu üzücü. ancak bu yıl içerisinde hatırlanacak güzel şeyler de oldu tabi. başta 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı var. 20 yıl sonra gelen bu galibiyet aslında galatasaray'ın ilerideki olası başarısız dönemlerinde fenerbahçe taraftarına benzemesini engelledi diyebiliriz. kadıköy bizim için çok küçük bir kompleksti, aştık. hatta şimdilerde oranın güvenilir bir deplasman olduğu da söylenebilir. kadıköy galibiyeti dışında pandemiden çok kötü etkilenerek çöp ettiğimiz sezonun arkasında, kadrosuna baktığınızda mütevazi görünen ancak büyük oynayan bir takım olduk. bu hatalarımızdan ders aldığımızı gösteriyor. umarım yılın sonunda aldığımız liderliği sezonun sonuna kadar bırakmayız.

    son olarak kendi açımdan nasıl bir seneydi diye düşünüyorum. aslında entry'nin bu noktadan sonrasını biraz da ilerde okuyup hatırlamak için yazıyorum. evet 2020 ve ben. pandemi ilk patladığı sıralar, uzun yıllardır sallantıda olan hayatımı bir düzene, eski heyecan ve gelişim çizgisine oturtmak üzereydim. aynı anda iki yabancı dil daha öğreniyordum, ikisi de çok güzel gidiyordu. üstelik bir mani olmazsa hukuk fakültesinden mezun olacağım yıldı, henüz 21 yaşındayken hem de. uzun süreli yalnızlıktan sonra flörtlerim oluyordu, aşıyordum birilerini. bu kısa ve güzel dönemi bitiren pandemi oldu. okullar kapandı, evlere kapandık; ki dört duvar arasında yaşamayı çok da beceremeyen en basit tabirle taşkın bir insanımdır. herkesten her şeyden koptum bir süre. 45 gün kadar durmadan kitap okudum, belki yıllar sonra hatırladığım bu güzel alışkanlık pasif bir şekilde hayata tutunmamı sağlamıştı. sonrasında uzaktan bir final dönemi, zor ve adil olmayan bir şekilde okuldan mezun oldum, ki haksızlığa uğrayan tarafta olduğumu açıkça söyleyebilirim. ve uzayan süreç yüzünden mezun olduğumda 22 yaşıma girmiştim. * pandemi sürecinde zaten hayat boyu derin bir ilişki kuramadığım ailemle aynı evin içinde gerilimli günler geçirdik, ağabeyimle yumruk yumruğa kavga ettiğim dahi oldu. bir de o günlerde teknolojinin gerzekliği yüzünden yaklaşık iki kitaplık edebi yazım (şiir, öykü vs) hafızamın meçhullerine gömüldü.*

    sonrası yaz. içimizde şüpheyle açıldık, eski sosyal hayatımıza yakın ama temkinli bir hayatın içine girdik. bu süreçte yine kısa dönem bir kız arkadaşım oldu ve dini ve felsefi inanışlarımdan dolayı ayrıldık. bir nevi ayrımcılığa uğradım. yıkılmadım. bir şekilde geçti gitti günler.

    yaz sonunda bir yeni mezun hukukçu adayı olarak zorunlu staj için iş görüşmeleri süreci başladı. yılın en stresli günleriydi benim için. profesyonel hayatın bariyerlerinin ne demek olduğunu öğrendim, bazı insanlardan iğrendim. ama sonunda bana aile ortamı sunan, kurumsal bir büroda kendime yer edindim. ve burada beni çok gururlandıran bir takım şeyler de oldu. hayatımda ilk defa gerçekten galatasaray'ıma hizmet ettim. çalıştığım büronun patronu dört adet dünya markası ile birlikte galatasaray'ın alt vekalet ilişkisiyle yetkilendirilen avukatlarından birisiydi. ve türkiye'nin dört bir yanından marka ihlalleri ile ilgileniyorduk. ve böylece galatasaray için bir taşı yerinden kaldıran bir adam oldum. tabi bu noktada mahkemelerde sonuçlanan yargılamalardan dönen delilleri evimde giyip kullandığımı da itiraf etmeden geçemeyeceğim.* bu güzel olayın dışında güzel başka şeyler de oldu. çalıştığım büroda en kıdemsiz stajyer olmama rağmen iki ay gibi bir süre içerisinde stajyer ekibinin ve icra departmanın başına geçirilmek de beni mutlu etmişti.

    yılın şu son üç aylık dönemiyse benim için gerçekten çok tuhaftı. pandemiden önceki 8 yıl boyunca kardeşim gibi gördüğüm ve şubat ayından beri görmediğim bir arkadaşımın habersizce askere gittiğini öğrendim.* en yakın arkadaşımla ego çarpışması kaynaklı ciddi bir tartışma yaşadım ve dargınlık haftalar sürdü. neyse ki çözüldü. ve yıllar sonra bir kadına aşık oldum. mükemmel bir hikayeye doğru giderken duygudurumumdaki kontrolsüzlükten kaynaklı olarak onu kaybettim. sonrasında alkol problemim olduğu gün yüzüne çıktı. bahsettiğim bu hanımefendiden - buradan itibaren ona güneş diyeceğim - yeni bir şans edinmişken alkol sorunum yüzünden her şeyi bir kez daha mahvettim. sonrasında zorluklara karşı azmettim, sabrettim ve alkol sorunumu yendim. güneş'i bir kere daha kaybedişimin ve alkolle mücadelemin başlangıcının üçüncü haftası, ki dönence gününe denk gelir, kendime hiç şans vermiyorken yeniden güneş'e gittim özür diledim ve delikanlı bir hanımefendi olan güneş hanım özürlerimi kabul etti. aramızda yeniden bir şeyler deneniyor, ne olacak bilmiyorum ancak bu kez daha sakiniz, alkolle de artık seviyeli bir ilişkimiz var. işte yılın sonuna kadar böyle geldik.

    ilginç bir yıldı. bana verdiği renkleri bir tuvalde birleştirsem ortada çıkacak renk kesinlikle gri olurdu. ancak bu yıldan öğrendiğim bir şey varsa o da mücadele etmektir. talihsizlikle, yalnızlıkla, duygusal soğuklukla, toplumla, iş dünyasıyla, ayrımcılıkla, çaresizlikle, acıyla, yorgunlukla mücadele ettim. kazandım mı bilmiyorum ancak eminim ki yenilmedim.

    evet sözlük, zor bir yıldı. hepimize büyük geçmiş olsun. gelecek günler daha güzel olsun.
    yılın son akşamından, sevgilerle...

    edit: bazı imla hataları
App Store'dan indirin Google Play'den alın