10
sosyalizmin yüzeysel dışavurumunun analizini yapanlara göre geçersiz bir tabir. burada kimse sosyalizmin bahsi geçen ıvır-zıvırdan ibaret olduğunu ifade etmiyor. esasında yeni neslin yüzeysel siyasi algılarının neticelerinden birinin rijkaard'ı sosyalist olarak nitelendirmeye kadar gittiğini anlatmak istiyoruz.
"galatasaray'ın 2000 yılında avrupa kupası kazanması, ezilenlerin; dünya'nın ezen kapitalist devletleri karşısındaki duruşunun sportif alanda bir yansımasıydı. " yaklaşımı yine yukarıdaki çerçeve uyarınca geçersizdir. zira galatasaray'ın harcadığı mangizler sonraki yıllarda bir türlü kapatılmak bilmeyen borcun habercisi olmuştur. o paralar ödenmese idi ne uefa kupası gelirdi ne süper kupa. ayrıca, süper kupa'nın alınmasında pay sahibi olan mario jardel halen galatasaray'ın en pahalı transferi olarak belleklerdeki tazeliğini korur. jardel'i cem uzan'ın galatasaray'a hediye ettiği söylenir. kimin parasıyla? hatırla dostum, imar bankı hatırla. hatırla dostum adabank'ı hatırla. hatırla ki kendine gel. o bankalardaki paralar kime aitti? dişinden tırnağından artıran şark kurnazı emekçi garibanlarındı o paralar. ayrıca galatasaray, sistemin içinde idi. sistemin dışında bir anlayış ve bilinçle yola çıkabilseydi o zaman ezen-ezilen ikileminde ezilenin lehinde olduğu söylenebilir. futbol sadece futbol değil ama siyasi bir paradigma da değildir. futbol sadece futbol değildir demek, futbolun hayatın diğer alanlarıyla bağlantı içerisinde olduğunu ifadelendirmek için sarfedilmiştir. yoksa kimi ideolojilerin yansıma ya da meşruiyet kaynağı olsun diye değil.
bu arada galatasaray'da bir vakitler afrika'dan yabancı oyuncu getirdi. salifu'lar, kingston'lar, appiah'lar nereden geldi ha? onları henüz çok gençken kadroya kattı ancak onlardan beklediği katkıyı göremedi. ayrıca devşirme işi kendi başına sömürme konteksi içerisinde değerlendirilemez. devşirildiği söylenen adamlardan bazıları o gün de bugün de milyon dolarlarla ifade ediliyor. denildiği gibi olsaydı o büyük takımlarda oynayan oyuncuların kunte kinte gibi olmaları beklenirdi. hatta şunu da söylemek mümkün, afrika'dan ya da güney amerika'dan getirilen o oyuncuların elde ettiği kazançlar genellikle kendi ülkelerinde/native country'lerinde üretime ve yatırıma dönüştüğü için daha çok sayıda insanın iş bularak hayatını idame etmesine katkı bile yapmıştır. hatırla evladım hatırla liberyalı weah'ı hatırla.
ayrıca galatasaray'da adnan polat dönemine kadar sürdürülegelinen hala aynı katılıkla devam ettirilen galatasaray lisesi kökenli olmak da sosyalist nitelendirmeyi sakat bırakır, hatta deyim yerindeyse piçleştirilen bir yorum gibi piç gibi ortada bırakır. bugün galatasaray'a aristokrat sıfatı reva görülüyorsa bunun nedeni elbette o katı yapısından ileri geliyor. galatasaray lisesi merkezli anlayış berhava olmadıkça da aristokrat sıfatı yapıştırılmaya devam edilecek ne yazık ki. sosyalizm'i beginner seviyede bilenlerin mutlak surette bilmeleri gerektiği gibi aristokrasi ile sosyalizm arasında bir bağ kurulamaz. ilerici olduğu iddiasındaki sosyalizm aristokrasi'yi vokabulerinden kovmuş, silmiş atmıştır. bu açıdan da 2000'li yılları sosyalist olarak nitelendiremeyiz. zorlama yorumlar yapmanın, güya kendi ideolojisine uygun tarih yazımı yapmanın kimseye faydası yoktur. önemli olan gerçeği gereği gibi görebilmektir. çarpıtmadan, ideolojik olarak saptırmaya uğratmadan.
rijkaard'ın takımda yarattığı hava, sağladığı dayanışma, emeğe saygı ve aşıladığı mücadeleci ruh onun öncülüğünü yaptığı bir sosyalizm konteksi içerisinde değerlendirilemez. adam profesyonel bunları sağladığında takımın başarılı olacağını biliyor. kuru kuruya taktiğin yetmeyeceğinin farkında. bir ekip ruhu inşa etmeye kalkıyor.biliyor ki emeğe saygı göstermediği her demde kendisinin de varlığı tartışma konusu olacak. ayrıca sayılan tüm unsurlar münhasıran sosyalist ideolojiye de ait değildir. yer-yer liberal düşünce de yer yer kimi dini yapılarda da vardır bu.
"galatasaray'ın 2000 yılında avrupa kupası kazanması, ezilenlerin; dünya'nın ezen kapitalist devletleri karşısındaki duruşunun sportif alanda bir yansımasıydı. " yaklaşımı yine yukarıdaki çerçeve uyarınca geçersizdir. zira galatasaray'ın harcadığı mangizler sonraki yıllarda bir türlü kapatılmak bilmeyen borcun habercisi olmuştur. o paralar ödenmese idi ne uefa kupası gelirdi ne süper kupa. ayrıca, süper kupa'nın alınmasında pay sahibi olan mario jardel halen galatasaray'ın en pahalı transferi olarak belleklerdeki tazeliğini korur. jardel'i cem uzan'ın galatasaray'a hediye ettiği söylenir. kimin parasıyla? hatırla dostum, imar bankı hatırla. hatırla dostum adabank'ı hatırla. hatırla ki kendine gel. o bankalardaki paralar kime aitti? dişinden tırnağından artıran şark kurnazı emekçi garibanlarındı o paralar. ayrıca galatasaray, sistemin içinde idi. sistemin dışında bir anlayış ve bilinçle yola çıkabilseydi o zaman ezen-ezilen ikileminde ezilenin lehinde olduğu söylenebilir. futbol sadece futbol değil ama siyasi bir paradigma da değildir. futbol sadece futbol değildir demek, futbolun hayatın diğer alanlarıyla bağlantı içerisinde olduğunu ifadelendirmek için sarfedilmiştir. yoksa kimi ideolojilerin yansıma ya da meşruiyet kaynağı olsun diye değil.
bu arada galatasaray'da bir vakitler afrika'dan yabancı oyuncu getirdi. salifu'lar, kingston'lar, appiah'lar nereden geldi ha? onları henüz çok gençken kadroya kattı ancak onlardan beklediği katkıyı göremedi. ayrıca devşirme işi kendi başına sömürme konteksi içerisinde değerlendirilemez. devşirildiği söylenen adamlardan bazıları o gün de bugün de milyon dolarlarla ifade ediliyor. denildiği gibi olsaydı o büyük takımlarda oynayan oyuncuların kunte kinte gibi olmaları beklenirdi. hatta şunu da söylemek mümkün, afrika'dan ya da güney amerika'dan getirilen o oyuncuların elde ettiği kazançlar genellikle kendi ülkelerinde/native country'lerinde üretime ve yatırıma dönüştüğü için daha çok sayıda insanın iş bularak hayatını idame etmesine katkı bile yapmıştır. hatırla evladım hatırla liberyalı weah'ı hatırla.
ayrıca galatasaray'da adnan polat dönemine kadar sürdürülegelinen hala aynı katılıkla devam ettirilen galatasaray lisesi kökenli olmak da sosyalist nitelendirmeyi sakat bırakır, hatta deyim yerindeyse piçleştirilen bir yorum gibi piç gibi ortada bırakır. bugün galatasaray'a aristokrat sıfatı reva görülüyorsa bunun nedeni elbette o katı yapısından ileri geliyor. galatasaray lisesi merkezli anlayış berhava olmadıkça da aristokrat sıfatı yapıştırılmaya devam edilecek ne yazık ki. sosyalizm'i beginner seviyede bilenlerin mutlak surette bilmeleri gerektiği gibi aristokrasi ile sosyalizm arasında bir bağ kurulamaz. ilerici olduğu iddiasındaki sosyalizm aristokrasi'yi vokabulerinden kovmuş, silmiş atmıştır. bu açıdan da 2000'li yılları sosyalist olarak nitelendiremeyiz. zorlama yorumlar yapmanın, güya kendi ideolojisine uygun tarih yazımı yapmanın kimseye faydası yoktur. önemli olan gerçeği gereği gibi görebilmektir. çarpıtmadan, ideolojik olarak saptırmaya uğratmadan.
rijkaard'ın takımda yarattığı hava, sağladığı dayanışma, emeğe saygı ve aşıladığı mücadeleci ruh onun öncülüğünü yaptığı bir sosyalizm konteksi içerisinde değerlendirilemez. adam profesyonel bunları sağladığında takımın başarılı olacağını biliyor. kuru kuruya taktiğin yetmeyeceğinin farkında. bir ekip ruhu inşa etmeye kalkıyor.biliyor ki emeğe saygı göstermediği her demde kendisinin de varlığı tartışma konusu olacak. ayrıca sayılan tüm unsurlar münhasıran sosyalist ideolojiye de ait değildir. yer-yer liberal düşünce de yer yer kimi dini yapılarda da vardır bu.