390
durumu kördüğüm olan norveçli santrafor..
kiralama anlaşmasına imza atan 3 tarafta son derece aptalca ve bencilce davranmaktadır. bu olay çok önce çözülmeliydi.
iyi anlaşmalar , özellikle insan faktörünün işin içinde olduğu anlaşmalar , basit ve kolay uygulanabilir olmalı. ne kadar detaylandırılırsa uygulaması o kadar zor olur.
* 2 yıllık kiralama ne demek bir kere? kira bir yıllık olur. kötü oynasa ; ikinci yıl bir taraf sulandırır, iyi oynasa, öbür taraf oyun bozanlık eder, nitekim öyle oldu. sanki trabzon ili , istanbul, antalya, bodrum gibi bir yer, yabancı oyuncu zevkli olduğu için yaşayacak. adam ya düşüşte olduğu için, ya da tanınmadığı için geliyor ve para/kariyer sıçraması için sabrediyor. senin başkanların bile trabzonda oturmuyor, istanbulda trabzondan fazla trabzonlu varken, elin futbolcusundan burada oturmaktan zevk almasını nasıl beklersin?
*2 yıl boyunca istediği her zaman trabzon 6 milyonu euro verip bonservisi alıyor. bu sörloth ve menajeri buna nasıl razı olmuş? mal mı bu adam , insan. ne büyük bir belirsizlik ve özgüven eksikliği. crystal palace’a göre hava hoş , formsuz bir yatırımı oynayıp forma giyecek, onlarda kontrat bedelinden kurtulacak.
*ama bu 2 yıl boyunca trabzon 6 milyona bonservisi alırsa , crystal palace’a 9 milyona ( ya da her takıma konyrat fesih bedeli, tam anlamadım ) bonservisi tekrar geri alma hakkı verilmiş. bu şartı kesin trabzonlular saat 12:00 den sonra kabul edip imzalamışlar. sonra laz aklı deyince kızıyorlar. böyle kapasitesi olan bir forvet oyuncusu biraz kıpırdansa 9 milyon ingiliz kulübü için çerez parası. bunun yarısı kadar oynamış olsaydı da gene çerez parası. ingilizler için bu “al sana 3 milyon, şu adama 2 yıl içinde maç kondisyonu sağlayın, forma sokun, sonra geri alıp büyük para yapacağım “ demek gibi bir şey. iş hayatında, bir anlaşmada muhatabının şartlarını ve gücünü iyi ölçüp ona göre imza atacaksın ey golfçü. bir delik, bir sopadan daha kapsamlı işler bunlar.
en büyük hatalardan biri kişisel ve kültürel araştırma yapmamış olmaları. norveçliler, zannedilenin aksine şartlar değişince çıkarları gereği sözünde durmamalarıyla tanınırlar. gerek eğitim, gerekse iş hayatında iki farklı olayda bu dönekliğin bedeli bizzat ödediğimden o zamanlar bu durumu araştırmıştım. gerek ülkenin petrol rezervlerinden gelen zenginlikten, gerekse de bu çıkarlarına göre sözünde durmamalarından iş aleminde onlara “ avrupa’nın arapları” denir. bu terimi lütfen bir ayırımcılık olarak algılamayın çünkü intercultural kitaplara girmiş sosyolojik bir saptamadır. istisnalar dışında , bir isveçli, hele bir finli sözüne bu anlamda çok daha sadıktır.
bu anlamda trabzon, (çok hatalı bir anlaşmayı son güne kadar kibirle savunmuş olsa da,) hukuken sonuna kadar haklıdır. sörloth tan umudu kesip adamın kontratını kitleyip en yüksek tazminatı / satış payını almaya çalışmalıdır. ama bu arada hazırlıksız yakalanıp koca sezonu çöpe atmıştır.
kiralama anlaşmasına imza atan 3 tarafta son derece aptalca ve bencilce davranmaktadır. bu olay çok önce çözülmeliydi.
iyi anlaşmalar , özellikle insan faktörünün işin içinde olduğu anlaşmalar , basit ve kolay uygulanabilir olmalı. ne kadar detaylandırılırsa uygulaması o kadar zor olur.
* 2 yıllık kiralama ne demek bir kere? kira bir yıllık olur. kötü oynasa ; ikinci yıl bir taraf sulandırır, iyi oynasa, öbür taraf oyun bozanlık eder, nitekim öyle oldu. sanki trabzon ili , istanbul, antalya, bodrum gibi bir yer, yabancı oyuncu zevkli olduğu için yaşayacak. adam ya düşüşte olduğu için, ya da tanınmadığı için geliyor ve para/kariyer sıçraması için sabrediyor. senin başkanların bile trabzonda oturmuyor, istanbulda trabzondan fazla trabzonlu varken, elin futbolcusundan burada oturmaktan zevk almasını nasıl beklersin?
*2 yıl boyunca istediği her zaman trabzon 6 milyonu euro verip bonservisi alıyor. bu sörloth ve menajeri buna nasıl razı olmuş? mal mı bu adam , insan. ne büyük bir belirsizlik ve özgüven eksikliği. crystal palace’a göre hava hoş , formsuz bir yatırımı oynayıp forma giyecek, onlarda kontrat bedelinden kurtulacak.
*ama bu 2 yıl boyunca trabzon 6 milyona bonservisi alırsa , crystal palace’a 9 milyona ( ya da her takıma konyrat fesih bedeli, tam anlamadım ) bonservisi tekrar geri alma hakkı verilmiş. bu şartı kesin trabzonlular saat 12:00 den sonra kabul edip imzalamışlar. sonra laz aklı deyince kızıyorlar. böyle kapasitesi olan bir forvet oyuncusu biraz kıpırdansa 9 milyon ingiliz kulübü için çerez parası. bunun yarısı kadar oynamış olsaydı da gene çerez parası. ingilizler için bu “al sana 3 milyon, şu adama 2 yıl içinde maç kondisyonu sağlayın, forma sokun, sonra geri alıp büyük para yapacağım “ demek gibi bir şey. iş hayatında, bir anlaşmada muhatabının şartlarını ve gücünü iyi ölçüp ona göre imza atacaksın ey golfçü. bir delik, bir sopadan daha kapsamlı işler bunlar.
en büyük hatalardan biri kişisel ve kültürel araştırma yapmamış olmaları. norveçliler, zannedilenin aksine şartlar değişince çıkarları gereği sözünde durmamalarıyla tanınırlar. gerek eğitim, gerekse iş hayatında iki farklı olayda bu dönekliğin bedeli bizzat ödediğimden o zamanlar bu durumu araştırmıştım. gerek ülkenin petrol rezervlerinden gelen zenginlikten, gerekse de bu çıkarlarına göre sözünde durmamalarından iş aleminde onlara “ avrupa’nın arapları” denir. bu terimi lütfen bir ayırımcılık olarak algılamayın çünkü intercultural kitaplara girmiş sosyolojik bir saptamadır. istisnalar dışında , bir isveçli, hele bir finli sözüne bu anlamda çok daha sadıktır.
bu anlamda trabzon, (çok hatalı bir anlaşmayı son güne kadar kibirle savunmuş olsa da,) hukuken sonuna kadar haklıdır. sörloth tan umudu kesip adamın kontratını kitleyip en yüksek tazminatı / satış payını almaya çalışmalıdır. ama bu arada hazırlıksız yakalanıp koca sezonu çöpe atmıştır.