resim
Ali Rıza Sergen Yalçın
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:52
Uyruk:Türkiye
  • 1553
    sanırım şöyle bir demeç vermiş:

    --- alıntı ---

    “gençlerle oynarım ama 6. haftada 3 mağlubiyet, 3 beraberlik olduğu zaman bana, 'helal olsun, gençleri oynatıyorsun' diyecek misiniz? tabela önemli. siz hangi ülkede yaşıyorsunuz?

    gençleri rahat bırakın. zamanı geldiğinde zaten oynatıyoruz. bu kadar üstüne gitmeyin çocukların. 7 tane genç oyuncuyu aynı anda oynatamayız. burası beşiktaş.“

    sergen yalçın

    --- alıntı ---

    söylemlerinin gidiş doğrultusu biraz alengirli.

    mesela “gençlerle oynarım ama 6. haftada 3 mağlubiyet, 3 beraberlik olduğu zaman..." cümlesinde ağır ön yargı var. futbol bu, her şey olabilir. silme "tecrübeli" isimlerle oynarsın, yine aynı istatistiğe ulaşabilirsin. o zaman da "hoca, neden gençleri oynatmıyorsun? en azından gençlerimizi, geleceğimizi görürdük?" demezler mi? bak, bu da bir uzağı görmedir, sergen yalçın'ın yaptığı gibi.

    buradaki ön yargı veya ön kabul, tecrübeli oyuncularla oynadığında bu istatistiklere görece daha uzak olacağı düşüncesi. sanki "gençlerle" oynadığında kesinlikle başarısız olacağına dair bir bilinç altına sahip. üstelik burada bir güvensizlik de var. hem hoca olarak kendisine hem de kulübünün gelecek gördüğü -kendi tabiriyle genç- futbolculara...

    cümlenin devamında ise "... bana, 'helal olsun, gençleri oynatıyorsun' diyecek misiniz?" diye soruyor. buradan anlıyoruz ki sergen yalçın, bir teknik direktör olarak dışarının, başkalarının, kamuoyunun ne dediğini gereğinden fazla önem veriyor. hayır, hiç mi kurtlar vadisi ilk 52 bölümünü(şimdi ne hatırlayamadım o bölümlerin hangi aralıkta olduğunu) izlemedin? polat alemdar, bangır bangır "sonunu düşünen kahraman olamaz" demiyor muydu?

    bu alıntıyı espri olsun diye yazdığımı zannetmeyin. öyle "elalem ne der?" diye doğru bildiklerinizden ödün verir, yapmak istediklerinizden vazgeçerseniz ne kadar gelişebilir, yükselebilirsiniz ki?

    bak, fatih terim'e. fatih terim'in büyük hocalığı cesurluğundan, -her ne kadar bazı bazı eleştirsek de- bazen doğru bildiğinden şaşmamasından ileri gelir.

    ama sen diyorsun ki "ben oynatmak istesem de sizin ne dediğinizi daha çok önemsediğim için oynatamam."

    sonra şöyle devam ediyor: "tabela önemli. siz hangi ülkede yaşıyorsunuz?"

    bu kısım eğrisiyle düzüyle doğruya doğru. burası türkiye. üst kısmı da buraya bağlıyor büyük ihtimalle. bir işinin olmasını, bir şeyler değiştirebileceği bir iştagelde bulunmasını bazı şeylerden taviz vermeye bağlıyor belli ki. sorun şurada: bildiklerini yaparsa başarısız mı olacağını zannediyor?

    ha, doğru bildiği kendi tabiriyle genç futbolcularla değil, tecrübeli futbolcularla oynamaksa bu kendi düşüncesidir, kendi tercihidir. saygı duyarım. ama o zaman daha söylemin en başında "gençlerle oynarım" diye niye diyorsun?

    şöyle devam ediyor:
    "gençleri rahat bırakın. zamanı geldiğinde zaten oynatıyoruz. bu kadar üstüne gitmeyin çocukların."

    buraya pek yorum yapmayacağım. eğer futbolda gençler ve gençlerin gelişimi konusuysa bu eğitim psikolojisi, eğitim sosyolojisi gibi konulara girmek lazım. gençleri rahat mı bırakalım, yoksa üstlerine mi düşelim? burayı geçiyorum. zamanı gelince oynatma konusu ise doğrudur. ona lafım yok.

    "7 tane genç oyuncuyu aynı anda oynatamayız."

    bu cümle sanırım demeçteki en doğru söylem. ben burada genç yerine tecrübesiz okumak istiyor ve algıda seçicilik ve kullanım genişliğinden yana tavır koyuyorum. doğru, 7 tane, hatta 3 tane bile tecrübesiz futbolcuyu sahaya öylece cart diye sürmek yüksek ihtimalle geri tepecektir. burada adım adım gitmek daha mantıklı. önce 1 genç(tecrübesiz) futbolcuyu takımı adapte edersiniz, o takıma girince bir ikincisini sahaya atarsınız. bazıları tutar, bazıları tutmaz. bir ileri bir geri, zamanla 7 tane "genç" futbolcuyu sahada görebilirsiniz. bu bir süreç ve planlama meselesi. öyle "ha" deyince sahaya atılmıyor futbolcu. gerçi tecrübeli tecrübesiz fark etmez bu konuda ama tecrübesiz futbolcu için daha sıkıntı bir durum. hem senin gibi bir çok tecrübesiz futbolcuyla oynayacaksın hem sen de tecrübessizsin ve tecrübeli futbolculara karşı tecrübesiz futbolcularla oynuyorsun. kendini gösteremezsen -ki hayli yüksek bir ihtimaldir- silinip gitme durumun var. ortada bir veri olmayacağından "bu çocuktan olmaz" yaftasını anında yiyebilirsin.

    gelgelelim son cümlesine, zurna burada zırtlıyor: her şeyi beşiktaş'ta olmasına bağlıyor. yani beşiktaş'ta olmasa oynatacak mı 7 genç futbolcuyu? ya tamam büyük takımda olmak fark ettirir ama bu kadar da fark ettirmez. genelgeçer bazı doğrularınız olur. o doğrular da beşiktaş'tayken, galatasaray'dayken veya alanyaspor'dayken değişmez. yukarıda yazdıklarımla bu son cümlesi öyle bir nokta koyuyor ki... söylemde tezatlar var diyorsunuz ama son cümle hepsini toparlıyor. benim fikrim de söylemim de eylemim de bu diyor. allah razı olsun. bizi de boş yere psiko-sosyo-lingo (ve daha birçok kuul-o'lar ile) analiz kastırıyor.

    anlayacağız şu söylem neresinden tutarsanız elinizde kalıyor.

    şimdi soracaksınız? ne diye bu kadar didik didik ettin? bu arada çok boşum var, boş yapmayı da seviyorum icabında. yukarıda yazdıklarımda da boş yapmış olabilirim pekala.
App Store'dan indirin Google Play'den alın