246
transfermakt verilerine göre şu ana kadar kendisi için ödenen total bonservis bedeli 5.15 m. euro. şaka gibi. bunun da 4.75'i zaten dortmund'un lech poznan'a ödediği bonservis. 2010 yazında almış dortmund, hani büyüklerin miroslav stoch kavgası yapmakla meşgul olduğu dönem. tamam; lewandowski'nin bu kadar düşük rakamlarla transfer yapması belki de 100 yılda 1 olacak bir durum; ama bir şeyleri de anlatıyor bu rakamlar. 2010 yazında spor programlarında stoch için yapılan yorumların çoğu dönüp dolaşıp ''adam chelsea'den çıkmış, oynamış yauw kötü olamaz.'' noktasına geliyordu. o dönem chelsea'li scotch mu, lech poznan'lı lewandowski mi desen stoch'u seçecek yönetici, yorumcu hatta hoca sayısı oldukça fazladır. neden? chelsea yauuw'dan transfer yapıp show yapmak dururken lech poznan'dan adam alıp riske girmeye ne gerek var?
dediğim gibi bu çok absürd bir örnek. kimse lewandowski'nin messi - ronaldo rekabetini bile gölgede bırakacağını bilemezdi. ya da her potansiyeli olan türkiye'ye gelecek yoksa başarısızlık demeliyiz diye bir olay da yok. yine de bir kafa yapısı sıkıntısı var. türk futbolunda ambalaj ürünün kendisinden daha çok seviliyor. müzmin sakat van persie'den, her takımda sorun yaşadığına hiç dikkat edilmeden fransa milli takımının ön liberosu diye gazetelere manşet olan steven nzonzi'ye böyle transfer dolu. ambalajdan kötü fişlenip başarılı olanlar var bir de. altın bidon felipe melo, ilk denemesinde avrupa'da başarısız olan alex de souza gibi. yani sıkıntı kontenjanın, mali durumun falan ötesinde türkiye'de. yerleşmiş algılarda sıkıntı var belki de.
umarım artık fatih terim'in dediği ''isime değil geleceğe para yatıracağız'' zihniyeti futbola oturur; ama hala ''bak elinden nasıl fazla para basıp adam aldım'' diye hava atmayı başarı sanan yöneticiler ikliminde çok zor. bu hususta yine en yüksek şans galatasaray'da. o da fatih hoca olduğu sürece.
dediğim gibi bu çok absürd bir örnek. kimse lewandowski'nin messi - ronaldo rekabetini bile gölgede bırakacağını bilemezdi. ya da her potansiyeli olan türkiye'ye gelecek yoksa başarısızlık demeliyiz diye bir olay da yok. yine de bir kafa yapısı sıkıntısı var. türk futbolunda ambalaj ürünün kendisinden daha çok seviliyor. müzmin sakat van persie'den, her takımda sorun yaşadığına hiç dikkat edilmeden fransa milli takımının ön liberosu diye gazetelere manşet olan steven nzonzi'ye böyle transfer dolu. ambalajdan kötü fişlenip başarılı olanlar var bir de. altın bidon felipe melo, ilk denemesinde avrupa'da başarısız olan alex de souza gibi. yani sıkıntı kontenjanın, mali durumun falan ötesinde türkiye'de. yerleşmiş algılarda sıkıntı var belki de.
umarım artık fatih terim'in dediği ''isime değil geleceğe para yatıracağız'' zihniyeti futbola oturur; ama hala ''bak elinden nasıl fazla para basıp adam aldım'' diye hava atmayı başarı sanan yöneticiler ikliminde çok zor. bu hususta yine en yüksek şans galatasaray'da. o da fatih hoca olduğu sürece.