• 97
    makas açıldı, daha da açılacak. peki biz ne yapmalıyız? dünyada artık üç model var:

    i-) satın al ürüne dönüştür ve sat. ingiltere premier ligde oynayacak oyunculara en az x defa kendi milli takımında oynamış olması şartını koşar ve bu şartı sağlamayan oyunculara çalışma izni vermez. nadiren çok özel yetenekler için esneklik uygular. hatırlayacağınız gibi everton da onyekuru için çalışma izni çıkaramayıp bize kiralamıştı. bu sayede her ülkenin en iyi oyuncularını toplar, kaliteli bi ürün ortaya çıkarır. çıkardığı bu ürünü bütün dünyaya başarılı bi şekilde pazarlar.

    nba yöneticilerini ligin yönetimine getirip, premier ligi futbolun nba ‘sı yapmak gibi bi projeleri var ve o yolda gidiyorlar. bugün premier lig sonuncusu bizim şampiyon takımımızdan fazla gelir elde ediyorsa makas açılmadı demek saçmalık, biz şampiyonluğa oynarken ndiaye’nin orada küme düşmemeye oynayan takıma yalvar yakar gittiğini hatırlıyoruz hepimiz. bizim bu takımları yakalayacak, böyle bi ürün oluşturup dünyaya pazarlayacak sermayemiz yok.

    ii-) altapıya yönelmek, üretip satmak. üretebilmek için sporun tabana, okullara yayılması gerekiyor. her öğrencinin bi spor dalıyla, bi enstrümanla falan uğraştığı ütopik bi eğitim modeli gerekiyor. beden eğitimi derslerinde bahçeye çıkarmayıp matematik anlatan öğretmenler varken bu çok zor, sanki çok matematik öğretebiliyorlar gibi. doğuda henüz yolu, servisi olmayan köylerimiz varken sağlıklı spor yapılacak tesisleri nasıl yapacağız o da soru işareti. tesis olmadan olur mu? eskiden mahalle araları vardı, şimdi hepsi araba otoparkı oldu. çocuklar sokağa çıkamıyor. plansız beton şehirlerde ne spor ne oyun alanı var. yani biz almanya gibi okullarda tesislerde planlı sistematik bi şekilde spor yaptıramıyoruz zaten ama artık brezilyaki gibi sokaklarda doğal süreç içerisinde bi gelişim de bekleyemeyiz. insanların önceliği de aç karnını doyurmak, bi asgari ücretli 13 14 yaşlarında çocuklarını okuldan sonra çırak olarak vermek zorunda ki kirasını versin, karnını doyursun. nerede üreteceksin, nasıl üreteceksin bilemiyorum, her gün yabancı sınırı değişirken nasıl 12, 13 yaşında 8 10 tane potansiyelli yabancı genci nasıl alıp yetiştirip satacaksın, o da soru işareti ama bi şekilde bunu başarabilirsek, tl borcumuzu oyuncu satışından euro kazanç elde ederek kolayca kapatabiliriz.

    iii-) yabancı sermayeye, fonlara ya da şirketlere klüp satışı. birinci seçenek bize çok uzak. ikinciyi de beceremezsek olay buraya gelecek. chelsea, city, redbull, psg gibi modellerle klübü satıp, alan oluşumun ya da arap prensinin fm skillerinin yüksek olmasını beklemek. maalesef bizim gidişimiz bu yönde. yüz yıllık mektebi sultani kültürünü yaşatmak için klübü sattırmayıp katarlıların aldığı başakcity ile rekabet etmeye çalışıp başaramayacağız. arada altınordu gibi başarılı kişisel girişimler de çıkacak ve onlar da bizi geçecek. tribünlerde başarılar gelir geçer diye bağırırken dost meclislerinde bayern’in dortmund’un falan klüp yönetimine özeneceğiz. neyse bizim 50 yıl önce aldığımız uefa kupamız var diye teselli bulacağız.

    sonuç olarak, fırtına öncesi sessizlik bu, daha kötü şeyler olacak.
App Store'dan indirin Google Play'den alın