500
aslında olması gerekenden çok daha fazla göz önünde olan kişi. bunda göreve gelmeden önce internette hatta basın-medyada tanınmasının ve muzdarip olduğu hastalığın etkisi de var. artık dünya kulübü olmuş nice takımların, çok büyük ekonomiler ve referanslarla birlikte çalışan nice scoutları var. pek çoğunu ancak bir futbolcuyu izledikten sonra temas kurarken, o sahneye denk gelirseniz farkedebilirsiniz. ancak bu abimiz yönetim kurulunun yarısından daha fazla tanınan, bilinen ve aynı şekilde etkileşime açık bir durumda. bu da hem haddinden fazla eleştiri toplamasına, hem de haddinden fazla kötü bir üne sahip olmasına sebep oluyor.
football manager oyununda search player kısmına girip oyuncu aramak, ya da bir bölge için scout görevi verilen bilgisayarın ekrana listeyi vermesi gibi zannediliyor bu işler. işin kötü tarafı kendisini popüler yapan, akabinde de görev almasına ve de beklentilerin yükselmesine sebep olan bu kafa yapısından olmasıydı. x bir ligde iki kafasını çıkaran futbolcuyu hemen allayıp pullamakla, istatistiklerine bakıp afilli cümlelerle övmekle bir kulüp için "scouting" yapmak aynı şey değil.
oyuncuyu canlı izlemek lazım. yarım saat izleyince büyük topçu olduğunu anladığın istisna yetenekler hariç belki de aylarca gelişimini takip etmek lazım. kulübünün imkanlarının, parasının, adının güçlü olması lazım. futbolcunun gönlünün olması lazım. kulübünün gönlünün olması lazım. simsarları, menajerleri, falanı filanı bir şekilde yola getirmen lazım. hocanın da olurunu alman lazım...
hepsini ikna ettin, transfer gerçekleşti. biter mi, elbette bitmez...
futbolcuyu alır istanbul'a getirirsin, iki hafta sonra kız arkadaşıyla arası bozulur, bunalıma girer top mop oynamaz. ya da gelir takımla tanışırken biriyle aralarında bir gerginlik olur, takımın yarısı adama tavır alır. tribünde ya da televizyonda "pezevenk yatmaya gelmiş" diye söversin, oysa takım ona "mobbing"in kralını yapıyordur.
ya da o stresi kaldırmayabilir, kalabalık taraftarı görünce morali bozulabilir, kişisel hayatında binbir türlü defosu olabilir. sabah kalkıp lan bu trafik ne dediği için bile şehirden kaçmak isteyebilir...
bugün bu işler olması gerekenden çok daha basit şekilde algılandığı ve değerlendirildiği için bu abimiz bu kadar gündem oluyor. rakip takımın transferinde bile eleştiri konusu olabiliyor, adı anılabiliyor. bu da bizim futbol dünyamızın dinamikleri.
ama emre utkucan çok mu masum, çok mu haksızlık yapılıyor?
işin aslı o da değil. livescore'dan lig takip edip canlı yayını olmayan ligde 2-3 maç istatistik yapan adamı çıkıp hayali maç özeti üzerinden överek bu beklentiyi bu profili yaratan kendisiydi bizzat. sırf bir yerlere zıplayabilmek için aylarca yıllarca bu profile yatırım yapan, övgüler alıp şanı yürürken ses çıkarmayan da emre utkucan'dı. "abi adam acayip. her ligi izliyor, her oyuncuyu takip ediyor" diye övülüp o övgüyle bir yerlere gelirken ses çıkarmazsan, "ee emre kardeş hani ucuza yıldız, hani kimselerin bilmediği yetenekler" diye hesap soran birileri de illa ki olacaktır.
o zaman da senin ağzını açıp tek laf etme hakkın olmayacaktır.
zaten o da öyle yapıyor. arada bir gaza gelip yaptığı "elalem konuşsun biz işimizdeyiz" mealinden paylaşımlar hariç...
onu övüp oralara getiren taraftar da kendini yırtmaya devam etsin...
football manager oyununda search player kısmına girip oyuncu aramak, ya da bir bölge için scout görevi verilen bilgisayarın ekrana listeyi vermesi gibi zannediliyor bu işler. işin kötü tarafı kendisini popüler yapan, akabinde de görev almasına ve de beklentilerin yükselmesine sebep olan bu kafa yapısından olmasıydı. x bir ligde iki kafasını çıkaran futbolcuyu hemen allayıp pullamakla, istatistiklerine bakıp afilli cümlelerle övmekle bir kulüp için "scouting" yapmak aynı şey değil.
oyuncuyu canlı izlemek lazım. yarım saat izleyince büyük topçu olduğunu anladığın istisna yetenekler hariç belki de aylarca gelişimini takip etmek lazım. kulübünün imkanlarının, parasının, adının güçlü olması lazım. futbolcunun gönlünün olması lazım. kulübünün gönlünün olması lazım. simsarları, menajerleri, falanı filanı bir şekilde yola getirmen lazım. hocanın da olurunu alman lazım...
hepsini ikna ettin, transfer gerçekleşti. biter mi, elbette bitmez...
futbolcuyu alır istanbul'a getirirsin, iki hafta sonra kız arkadaşıyla arası bozulur, bunalıma girer top mop oynamaz. ya da gelir takımla tanışırken biriyle aralarında bir gerginlik olur, takımın yarısı adama tavır alır. tribünde ya da televizyonda "pezevenk yatmaya gelmiş" diye söversin, oysa takım ona "mobbing"in kralını yapıyordur.
ya da o stresi kaldırmayabilir, kalabalık taraftarı görünce morali bozulabilir, kişisel hayatında binbir türlü defosu olabilir. sabah kalkıp lan bu trafik ne dediği için bile şehirden kaçmak isteyebilir...
bugün bu işler olması gerekenden çok daha basit şekilde algılandığı ve değerlendirildiği için bu abimiz bu kadar gündem oluyor. rakip takımın transferinde bile eleştiri konusu olabiliyor, adı anılabiliyor. bu da bizim futbol dünyamızın dinamikleri.
ama emre utkucan çok mu masum, çok mu haksızlık yapılıyor?
işin aslı o da değil. livescore'dan lig takip edip canlı yayını olmayan ligde 2-3 maç istatistik yapan adamı çıkıp hayali maç özeti üzerinden överek bu beklentiyi bu profili yaratan kendisiydi bizzat. sırf bir yerlere zıplayabilmek için aylarca yıllarca bu profile yatırım yapan, övgüler alıp şanı yürürken ses çıkarmayan da emre utkucan'dı. "abi adam acayip. her ligi izliyor, her oyuncuyu takip ediyor" diye övülüp o övgüyle bir yerlere gelirken ses çıkarmazsan, "ee emre kardeş hani ucuza yıldız, hani kimselerin bilmediği yetenekler" diye hesap soran birileri de illa ki olacaktır.
o zaman da senin ağzını açıp tek laf etme hakkın olmayacaktır.
zaten o da öyle yapıyor. arada bir gaza gelip yaptığı "elalem konuşsun biz işimizdeyiz" mealinden paylaşımlar hariç...
onu övüp oralara getiren taraftar da kendini yırtmaya devam etsin...