25
fatih terim'in ikinci döneminde başarısız olmasına katkıda bulunmuş unsurlardan bir tanesidir.
şimdi şöyle ki ikinci terim döneminin başlamasıyla kulüpte görevi son bulan lucescu, giderken görevi devrettiği terim'e basın aracılığıyla "bence fatih terim bu şampiyon takımı bozmamalı. bir iki takviyeyle seneye avrupa'da çok iyi işler başarabilirler." diyerek aslında mantıklı bir tavsiyede bulunuyordu.
burada belli ki terim lucescu'nun mirasından faydalanmak yerine kendi yaratıcılığı ile başarılı olmak istedi. olabilir, en doğal hakkıdır. önce lucescu'nun şampiyon kadrosunu neredeyse tamamen dağıttı. ardından, italya'da öğrendiklerini göstermek istercesine bazı taktiksel planlamalara gitti ve buna yönelik bir kadro kurma hazırlığına girişti. bu nedenle doğru iskeleti bulma konusunda uzunca bir süre bocaladı. fakat daha sonra bunun olmayacağını anlayıp belki medyanın da sürekli gazıyla, eski başarıyı getiren taktiği yeniden uygulamak istedi, ya da istiyormuş gibi davranmak zorunda kaldı: "pres"... bütün spor yazarları öyle bir havadaydı ki, başarılı olmanın tek yolu pres yapmaktı (bizim spor yazarlarının hiçbirinin futboldan anlamadığı, taktik gelişimleri hiç takip etmedikleri, ezberden bildiklerini salladıkları buradan da anlaşılabilir).
oysa ne bu doğruydu, ne de pres futbolunu yapacak tipte (eskiden emre-okan-suat) oyuncular artık takımda mevcuttu. zaten pres diye bir taktik de dünyada başka bir üst seviye takım tarafından uygulanmıyordu. ki lucescu ilk göreve geldiğinde pres futbolunun sadece sürpriz çıkış yakalayan bir takımın işine yarayacağını, ama rakipleri tarafından ciddiye alınan bir galatasaray için uygulanmasının zararlı olacağını, çünkü diğer takımların kısa paslarla bunu kolayca geçebileceğini belirtmişti. ama kendisinden bahsediliş şekliyle "adamcağız" hemen terim'e sataşmakla suçlanmış, ikinci terim döneminin sonunda terim'e hakaret eden kişilerce terim'e edilen hakaretlerin benzerlerine maruz kalmıştı.
şimdi dördüncü terim dönemine baktığımızda terim'in elinde yine pres yapacak tipte oyuncular yok. zaten kafasında bunu oynatmak olduğunu da sanmıyorum. kısacası galatasaray için geçmişte kalmış güzel bir ezgi. ama bugünkü takımın dinamiklerine uygun bir anlayış değil.
gerçi bugünlerde fatih terim'in kafasının çok karışık olduğunu düşünüyorum. kadrosunu 11 tane yabancı ile oynayacak şekilde hazırlamış galatasaray'da elinde emre akbaba dışında ilk on bire koyabileceği bir futbolcu yokken, 8 yabancı sınırlamasında nerelere türk futbolcu alacağını ya da alırsa kaliteyi nasıl yakalayacağını haklı olarak kestiremediğinden tff'nin aldığı karara dün canı en çok sıkılan kişi terim olmuştur.
bu yaz onu ciddi ve kritik kararlar bekliyor olacak. önce taktik ve dizilim, maç içinde skora göre manevra imkanlarının tespiti, kararı ve buna göre yabancı sınırlaması da göze alınarak yapılacak doğru kadro planlaması. işin zor hocam, ama sen altından kalkarsın. şimdiden kolay gelsin.
şimdi şöyle ki ikinci terim döneminin başlamasıyla kulüpte görevi son bulan lucescu, giderken görevi devrettiği terim'e basın aracılığıyla "bence fatih terim bu şampiyon takımı bozmamalı. bir iki takviyeyle seneye avrupa'da çok iyi işler başarabilirler." diyerek aslında mantıklı bir tavsiyede bulunuyordu.
burada belli ki terim lucescu'nun mirasından faydalanmak yerine kendi yaratıcılığı ile başarılı olmak istedi. olabilir, en doğal hakkıdır. önce lucescu'nun şampiyon kadrosunu neredeyse tamamen dağıttı. ardından, italya'da öğrendiklerini göstermek istercesine bazı taktiksel planlamalara gitti ve buna yönelik bir kadro kurma hazırlığına girişti. bu nedenle doğru iskeleti bulma konusunda uzunca bir süre bocaladı. fakat daha sonra bunun olmayacağını anlayıp belki medyanın da sürekli gazıyla, eski başarıyı getiren taktiği yeniden uygulamak istedi, ya da istiyormuş gibi davranmak zorunda kaldı: "pres"... bütün spor yazarları öyle bir havadaydı ki, başarılı olmanın tek yolu pres yapmaktı (bizim spor yazarlarının hiçbirinin futboldan anlamadığı, taktik gelişimleri hiç takip etmedikleri, ezberden bildiklerini salladıkları buradan da anlaşılabilir).
oysa ne bu doğruydu, ne de pres futbolunu yapacak tipte (eskiden emre-okan-suat) oyuncular artık takımda mevcuttu. zaten pres diye bir taktik de dünyada başka bir üst seviye takım tarafından uygulanmıyordu. ki lucescu ilk göreve geldiğinde pres futbolunun sadece sürpriz çıkış yakalayan bir takımın işine yarayacağını, ama rakipleri tarafından ciddiye alınan bir galatasaray için uygulanmasının zararlı olacağını, çünkü diğer takımların kısa paslarla bunu kolayca geçebileceğini belirtmişti. ama kendisinden bahsediliş şekliyle "adamcağız" hemen terim'e sataşmakla suçlanmış, ikinci terim döneminin sonunda terim'e hakaret eden kişilerce terim'e edilen hakaretlerin benzerlerine maruz kalmıştı.
şimdi dördüncü terim dönemine baktığımızda terim'in elinde yine pres yapacak tipte oyuncular yok. zaten kafasında bunu oynatmak olduğunu da sanmıyorum. kısacası galatasaray için geçmişte kalmış güzel bir ezgi. ama bugünkü takımın dinamiklerine uygun bir anlayış değil.
gerçi bugünlerde fatih terim'in kafasının çok karışık olduğunu düşünüyorum. kadrosunu 11 tane yabancı ile oynayacak şekilde hazırlamış galatasaray'da elinde emre akbaba dışında ilk on bire koyabileceği bir futbolcu yokken, 8 yabancı sınırlamasında nerelere türk futbolcu alacağını ya da alırsa kaliteyi nasıl yakalayacağını haklı olarak kestiremediğinden tff'nin aldığı karara dün canı en çok sıkılan kişi terim olmuştur.
bu yaz onu ciddi ve kritik kararlar bekliyor olacak. önce taktik ve dizilim, maç içinde skora göre manevra imkanlarının tespiti, kararı ve buna göre yabancı sınırlaması da göze alınarak yapılacak doğru kadro planlaması. işin zor hocam, ama sen altından kalkarsın. şimdiden kolay gelsin.